Uzman Dr. Aysel Savran, "Ailece en çok izlenen saatlere yarışma adı altında izlenceler yerleşti. Sanki cahilliğin kutsandığı bir döneme girildi, amaç artık bilmekten çıktı, bildiğini ifade etmekten ya da fiziki- entellektüel başarıyı ortaya koymaktan çıkıp bambaşka alanlara kaydı" diye konuştu.
Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Aysel Savran, televizyon programlarındaki yarışmaların, ruh sağlığını olumsuz etkilediğine dikkat çekti.
DHA’nın haberine göre Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Aysel Savran, TV kanallarındaki yarışma programlarının, son dönemde tamiri mümkün olmayan yıkımları beraberinde getirdiğine dikkat çekti. Yarışma sözcüğü kendi içinde naif bir anlam ifade etmesine rağmen, son dönemde bu anlamın yıkıcı bir sözcük gibi algılandığına dikkati çeken Uz. Dr. Savran, “Aslında kaçınılmaz olan bu keşfe bir de denetimsizlik eklenince tamiri mümkün olmayan yıkımları da beraberinde getirdi diye düşünüyorum. Bilgi ya da ‘evet-hayır’ oyunu gibi dikkat içeren yarışlar birdenbire bilgisizlik, saldırganlık, benmerkezcilik içeren hale dönüştü. Ailece en çok izlenen saatlere yarışma adı altında izlenceler yerleşti. Sanki cahilliğin kutsandığı bir döneme girildi, amaç artık bilmekten çıktı, bildiğini ifade etmekten ya da fiziki- entellektüel başarıyı ortaya koymaktan çıkıp bambaşka alanlara kaydı” diye konuştu.
Uz. Dr. Savran şöyle devam etti:
“Bu yarışmaları geliştirenler insanların en ilkel içgüdülerine hitap ediyordu; En önemli olan benim. Genellikle yurtdışından alınan bu yarışmalar zamanla izleyenler arasında bir yarışa ve tutkuya dönüştü. Yarışmacılar arenaya atılmış bir gladyatör gibi izleyenlerde engelleyemedikleri bir tutkuya dönüştü. Artık herkes bir yarışmacı olmuştu. Çeşitli sebeplerle bu yarışlara katılamayanlar kendilerini en iyi ifade eden yarışmacıyla bütünleşmeye ve yarışmaya başlamışlardı. Nezaket bir tarafa bırakılmış, kazanmak en önemli hedef haline gelmişti. Bir eve bırakılmış insanlar zamanla bir adaya bırakıldı, insanlığın en ilkel duygularının su yüzüne çıkması sağlandı. Yarışmacılar acımasızca, hatta bazen fiziksel olarak birbirlerini hırpalarken sıcak evlerde çayını yudumlarken onlarla kendini özdeşleştiren insanlar heyecanla onları izledi ve halen izlemeye devam ediyor.”
AİLELERE UYARI
Yarışma programlarındaki kazanma, izlenme oranı kaygısının, hem izleyen hem de yarışmacılarda birçok ruhsal sorunu beraberinde getirdiğini söyleyen Uz. Dr. Savran, ailelere de uyarılarda bulundu. Uz. Dr. Aysel Savran, “TV dünyası bir gösteri idi ama zamanla gösteri ve gerçek birbirine karışmaya başladı. Hemen her gece televizyonlardan kontrollü verilen bir uyuşturucu gibi toplumun en azından kayda değer bir kısmını etkisi altına aldı. Son derece sistematik bir şekilde bazı kişilik özelliklerine sahip insanlar bir araya getirilerek toplumun yapay bir kesiti oluşturuldu. İzlenme oranları hırsı ve parayla birlikte işler iyice çığrından çıktı ve bir yarışmacının zavallı bir hayvanı öldürmesine kadar vardı. Yarışmak gelişim için önemli ve gerekli olgudur, yarış olmasa insanlık bugün olduğu noktaya gelemezdi. Bu noktada özellikle anne babaların bu konuya özen göstermeleri gerektiğini düşünüyorum, zira yanlış özdeşimler zaman içinde tamiri olası olmayan çocukluk travmalarına yol açma olasılığına sahiptir. Sağlıklı gelişim yarış, yarış ise sağduyu ve nezaket içerir” ifadelerini kullandı.