Sadece kronolojik olarak yani yaşımızın ilerlemesi ile yaşlanmayız. Çevresel etkenler de yaşlanma hızımızı artırabilir. Bunların başında kötü beslenme, çevre kirliliği, sigara kullanımı ve uyku düzensizliği gelir. Genetik bilgimizi taşıyan kromozomların ucunda herhangi bir genetik bilgi taşımayan, hücre bölünmesi sırasında kromozomların aşınmasını önleyen telomerler bulunur. Yaşlanmayla telomerlerin boyları kısalır. Telomerler çok kısalınca hücre bölünmesi durur, yani hücre ölür. ‘'Doğru ve sağlıklı beslenmeyle telomer boyunun kısalmasını önleyebilen yaşlılık karşıtı hamleler mümkündür. Yani, olduğumuzdan çok daha genç görünebilir ve hissedebiliriz'' diyen Beslenme ve Diyet Uzmanı Dr.Tuba Günebak, sağlıklı beslenmenin püf noktalarını şöyle sıraladı…
TAM TAHILLARI TERCİH EDİN
Tam buğday unundan (durum buğdayı irmiğinden yapılmış) makarna, bulgur, posa içeriği yüksek sebze ve meyvelerden (armut, çilek, elma, incir, portakal, ananas ve avokado; Brüksel lahanası, patates, ıspanak, bezelye ve kabak) ve kuru baklagilden zengin beslenin. Bu besinlerle beslendiğinizde serotonin (huzur hormonu) seviyeniz yükselir, toksinlerden arınırsınız, hücresel boyutta yaşlanma süreciniz yavaşlar, bu da görüntünüze pozitif yansır.
ŞEKER EKLENMİŞ YİYECEKLERİ KESİN
Şekerli yiyecekler ve içecekler hem obezite, karaciğer yağlanması, kalp hastalığı, insülin direnci ve diş çürüğü riskini artırır hem de bağımlılık yapar. Basit şeker içeren yiyecek ve içecekler ciltteki kolajen sentezini azaltarak, yaşlanmayı geciktiren antioksidan enzimlerin aktivitesini baskılayarak cildin olması gerekenden hızlı yaşlanmasına neden olur.
DUYGUSAL AÇLIĞA KARŞI KENDİNİZE ZAMAN AYIRIN
Aç olmadığınız halde yemek yemenin (duygusal açlık) en sık nedenleri stres ve kendinizi ihmal etmenizdir. Stres yönetimini öğrenin ve kendinize zaman ayırın. Duygusal yemeye bağlı olarak hızlı alınan-verilen kilolar, yoyo süreci yaratarak, cildin sıkı yapısını deforme eder, sarkmalara neden olabilir.
HIZLI YEMEYİN
Yavaş yemek yediğiniz takdirde daha az besinle doyar, tükettiğiniz besin miktarını kontrol altına almış olursunuz. Kilo fazlalığı, özellikle karın bölgesinde yağlanması olan kişilerin vücutlarında artan enflamasyon (vücudun kendi kendine yarattığı iltihabi süreçler) yaşlanma hızını artırır.
KAHVALTI ÖĞÜNÜNÜ ASLA GEÇİŞTİRMEYİN
Güne kahvaltı ile başlamak dikkat, konsantrasyon ve dingin ruh halini artırdığı gibi bilişsel faaliyetleri güçlendirir, duygu durumunu iyileştirir. Duygusal boyutta stres hücresel boyuttaki stresi uyarır ve yaşlanmayı körükler, kırışıklıkları artırır.
EV YEMEĞİ YEMEYE ÇALIŞIN
Hızlı, hazır yemeklerle beslenenlerin viral enfeksiyonlara yakalanma risklerinin daha yüksek olduğu saptanmıştır. Evde yemek pişiren kişiler kullandıkları yağ miktarını, katkısız ürün kullanmış olmayı, doğal besinlerle beslenmeyi garanti etmiş olur. Temiz beslenmek yaşlanma hızınızı da yavaşlatır.
ÇIĞ SEBZE VE MEYVE TÜKETİMİNİZİ ARTIRIN
Bu tür beslenme motivasyon hormonu olan dopamin düzeyini yükselttiği gibi içerdikleri antioksidanlarla bağışıklık sistemini güçlendirir. Antioksidanlardan zengin beslenen kişiler yaşlanmaya sebep olan oksidatif maddeleri hücrelerinden süpürüp atarlar.
ET TÜKETİMİNİZİ AZALTIN
Gittiğiniz restoranlarda bir porsiyona giren et miktarının gramajını sorun, gerekirse yarım porsiyon sipariş edin. Et tüketimini abartan kişilerin karaciğer yağlanması, kolesterol yüksekliği, börek yorgunluğu, kemik erimesi, kalp krizi ve inme riski artabilir. İçerden yıpranan beden dışarıdan da yıpranır.
SU İÇMEYİ UNUTMAYIN
Sıvı ihtiyacınızı temelde su ile karşılamaya çalışın. Yapay tatlandırıcı içeren içecekleri ve şekerli içecekleri tercih etmeyin. Yeterli miktarda (ortalama olarak 2 ila 3,5 litre) su içen kişiler her gün detoks (detoksifikasyon) sistemlerini çalıştırarak yaşlanmayı geciktirebilir.
MUTLAKA POSA ALIN
Kabuklu yenebilen sebze ve meyveleri akan su altında ovuşturarak iyice yıkadıktan sonra kabuğuyla tüketin. Her yemeğinizi, çorbanızı sebzelerle zenginleştirin. Tam tahıllı besinleri (bulgur gibi) ve kuru baklagilleri salatalarınıza ekleyin. Posa, tüketilen besinlerle birlikte alınan zararlı maddeleri kendi yapısına bağlayarak dışkı ile vücuttan atmaktadır. Bu cilt sağlığımız için de önemlidir.
PROBİYOTİKLERİ UNUTMAYIN
Probiyotiklerden zengin beslenen ve bağırsak sağlığı güçlü olan herkes her gün detoks yapmış olur (Ev yapımı yoğurt, kefir, lahana turşusu), salatalık turşusu, yayık ayranı, süzme peynir, mozarella peyniri, boza, tarhana, şalgam suyu probiyotik besinlere örnek olarak verilebilir). Toksinlerinden arınan beden geç yaşlanır.
ÖĞÜNLERİNİZİ ÇEŞİTLENDİRİN
Her ana öğünde tabağınızda dört ana besin grubundan besin olmasına özen gösterin. Süt grubundan yoğurt veya kefir, et grubundan balık ya da derisiz kümes hayvanı ya da az yağlı kırmızı et ya da yumurta, sebze, durum buğdayından yapılmış makarna gibi tam tahıllı bir besin bulunsun. Tabağınızda her renkten besin olmasına dikkat edin. Besinlere her rengi başka bir biyoaktif bileşen verir, dolayısıyla ne kadar çok renkte doğal besin tüketirseniz o kadar çok doğal bağışıklık güçlendirici öge almış olursunuz. Böylelikle vücudunuzu ve de cilt altı dokunuzu güçlendirirsiniz.
ALKOLLÜ İÇECEKLERİ MÜMKÜNSE TÜKETMEYİN
Alkollü içecekler yağ dokusunu artırır ve vücuttan su kaybına yol açarak, ciltte elastikiyet kaybına sebep olur.
D VİTAMİNİNE DİKKAT EDİN
D vitamini düzeyinizi kontrol ettirin, gerekirse destek alın. Birçok çalışma D vitamini düzeyinin yüksekliği ile kromozom yapısı arasında doğru orantı olduğunu göstermektedir. Bu da D vitamini düzeyi yeterli olan bireylerin diğerlerinden daha geç yaşlandıkları anlamına gelir. Dolayısıyla, her yıl D vitamini düzeyinizi kontrol ettirip, güneşten faydalanmanız, balık, süt ve süt ürünleri tüketmeniz ya da gerekiyorsa, doktor kontrolünde destek almanız geç yaşlanma yolunda atacağınız önemli adımlardır.