Birkaç dizi dışında izlemek beni son derece sıkar. Son zamanlarda beğeni ile izlediğim bir dizi bizim Süleyman Ergüçlü’nün kızı Hazal’ın son derece başarılı bir performans sergilediği ‘Yüksek Sosyete’ dizisidir.
Bunun yanısıra Kemal Sunal’ın filmlerini de severek izlerim. Kemal Sunal filmlerini aratmayan ve bir zamanların Dallas dizisi gibi uzayıp giden bizim siyasilerin ülkeye yatırım yapılsın açıklamaları sonrasında yaşananları da trajik komik bir yapıda oldukları için severek izlerim.
Siyasilerimiz, ülkenin gelişmesi için iç ve dış yatırım şart dedikçe kasıklarımı tutarcasına gülesim geliyor. Düşünün buralarda bir yatırım yapmak için kolları sıvıyorsunuz. Makinelerinizi yatırım araçlarınızı ülkeye getiriyorsunuz. Mallar Gümrüğe geldiği anda fatura kabul edilmediği için tespit edilen rakam üzerinden KDV, Fon, Gümrük Vergisini ödemek durumunda kalıyorsunuz.
Ödemesine ödüyorsunuz da ondan önce elektrikli aletler için devlet daireleri dururken ne hikmetse özel bir kurum olan Elektrik Mühendisleri Odasından olur belgesi almak durumundasınız. Sonrasında Vergi Dairesinden bazı muafiyet kâğıtlarını alıp en azından %4-5 bir indirime sahip olmak için uğraşmak zorundasınız. Onu hallettiniz mi? Sırada ya Sanayi Odasından yada Ticaret Odasından üyelik kağıdı almalısınız. Bitti mi? Yooo bitmedi. Getirdiğiniz mal Kompresör falansa Çalışma Bakanlığının kapısını da aşındırmalısınız. Kesilmiş koyuna derisinin yüzülmesi elem vermez. Bu nedenle bürokrasi çarkının arasında un ufak olan bizlere de un ufak olmak koymaz.
Acemi desinler. Korkak desinler. Ama bu bürokrasinin öldüreceği bizlere rahmetli demesinler dediklerimiz, nedense tüyleri döküldüğü için kıllarını kımıldatmıyorlar. Hadde bizler için bürokrasi fark etmez diyelim. Peki, buralara yatırım yapacak bir yabancı için ne demeli? İşte bu bürokrasi için ne yabancısı nede yerlisi aman aman yatırım yapmıyor.
Düşünün bir zamanlar münasip yerimiz ile güldüğümüz Türkiye bu konularda bizi fersah fersah geçti. Bizler ise hala daha Venedik zamanında yapılan ‘Dikili Taş’ altında tavla oynamaktan öte bir şey yapmıyoruz.
**
Hükümet yetkilileri her ağızlarını açtıklarında bizim taraf Güney’den daha ucuzdur. Halkımız buna rağmen Güney’den alış veriş yapmayı tercih ediyor diyor.
Bugün gıda işi ile ilgilenen bir İş Adamı arkadaşım ile uzun uzadıya bu işleri konuştum. Konuştukça malın cimrilerde, dik durma silahının korkaklarda, karar vermenin de zayıflarda olduğunu bu nedenle buralarda işlerin bozulduğunu anladım.
Pahalılık dedikleri şeyin bakın nasıl büyüdüğünü rakamlarla açıklayalım. Örneğin zeytin getirdiniz. Bunun için %6 gümrük. %5 fon. Kuraklık olması halinde çiftçilere ödenmesi için %2 Genel Tarım Sigortası. %1 Stopaj. Ve son olarak da gizlice TÜK fonu yerine Fiyat İstikrar Fonuna konan %3’lük bedeli de ödemek durumundasınız.
Eeeeee bu ülkede pahalılık var diyen kim? Herşey güllük gülistanlık değilmi?. Ama her gecenin bir gündüzü olduğu da unutulmamalı. Bugün biz kapkaranlık geceyi yaşıyorsak, zamanı gelince biz gündüzü sandıktan çıkamayan birileri de kapkara geceyi yaşayacak.
**
Atalarımız zamanında ne güzel sözler söylemiş. Mesela deveye cilve yap demişler. Dokuz dükkân yıkmış. Veya Eğri ok, doğru yol almaz sözleri bir kitap yazacak kadar anlam ifade ediyor. Nezihi’in nefis bir yazısını okudum. 3 Spor Yazarının KTFF’nin disiplin kuruluna verilmesi ile ilgili tüzüklerden bir demet sunarak bir bakıma Futbol Federasyonuna siz de kim oluyorsunuz dedi.
Futbol Federasyonun icraatlarını bugüne kadar takdir ettik ve destekledik. Kısacası gülü sevdik ve dikenine de bugüne kadar katlandık. Ancak son zamanlarda gülün kaktüse dönüştüğünü gördük ve vay halimize dedik.
Hiçbir yetki ve salahiyeti olmamasına rağmen 3 spor yazarını disiplin kuruluna vermesi ben spor yazarlarını da yola getiririm ile eş anlamlıdır. Peki, KTFF’nin bu cüretine karşılık Spor Yazarları Başkan ve Yönetimi ne yaptı? Bence hiç. Gidin ifade verin demekten öte bir şey yapmadı.
Bülent Kılıçoğlu sevdiğim bir kardeşimdir. Ancak eski hakemlik günlerinde ‘Yes be Annem ‘ dediği KTFF’ye bugün Spor Yazarları Başkanı olarak ‘Sorry be Annem ‘ demeli. Demezse, bence istifa müessesini çalıştırması gerek. O müesseseyi çalıştırmazsa mutlaka birileri düğmeye basar ve o müessesenin çalışmasını sağlar. Bizden söylemesi.
*****
Maliye’ye para basıyor ama!....
KKTC halkına sağlıklı hizmet verebilmek için kurulan Kamu Dairelerinin birçoğu yer ve mekânlarının yetersiz olması nedeniyle hem çalışanın, hemde vatandaşın eziyet çekmesine neden oluyor.
Devletin Maliyesine önemli bir gelir kaynağı sağlayan Araç Mukayyitliğinin derme çatma binasının yanısıra yine Maliyeye önemli bir miktarda para girdisi sağlayan Ehliyet Dairesinin de sağlıklı hizmet veremediği gözlemlendi.
YAZIKLAR OLSUN
Ehliyet Bölümünde çalışan memurların dar bir alanda, neredeyse bir birine çarparak görev yapmalarına çare üretemeyen hükümete tepkiler giderek büyüyor.
Ehliyet çıkartmak ve yenilemek için uzun banko önünde bekleyen vatandaşlar da tepkilerini dile getirirken yazıklar olsun demekten kendilerini alamadılar.
DAR BİR ALANDA ÜST ÜSTE GÖREV
Ehliyetini yenilemek için bekleyen ismi bizde mahfuz bir vatandaş, koskoca vergi dairesinde devlete para basan bir dairenin dar bir alana sıkıştırılmasını ve hem çalışana hemde biz vatandaşlara eziyet çektirilmesini anlamış değilim. Memurlar bir birine sürtünerek bu daracık alanda görev yapmaya çalışıyor. Bizler bu bankonun önünde üst üste işimizi yaptırmaya çalışıyoruz dedi.
SENDİKALAR NE YAPIYOR?
Ayni vatandaş açıklamasına devamla, koskoca bir alanda birçok bölüm ayrılmış. Ancak bu bölümler arasında ara çok. Bu alanlar daraltılmak suretiyle pekâlâ yer açılabilir. Birde yukarılarda boş alanlar var. Aşağı kısımda vatandaş ile bire bir işi olmayan bölümleri yukarı çıkartsınlar. Bu bölümü de genişletsinler. Sendikalara soruyorum. Sizler nerelerdesiniz? Bu insanlar üst üstte görev yaparken siz bu insanların rahat çalışma ortamı yakalaması için ne yapıyorsunuz? Bazı Daireler bomboş, bazılarında da çalışanlar üst üste. Bu nasıl idarecilik ifadesinde bulundu.
****
Fıkra
Napolyon ve Namık Kemal
Namık Kemal elçiler toplantısı için Fransa'ya gider.
Toplantı sırasında Napolyon kürsüye çıkar ve karatahtaya bir daire çizer.
Hemen ardından fırlayan Namık Kemal daireyi ikiye böler.
Sinirlenen Napolyon dairenin ortasına kılıcını saplar.
Bizimkide gidip kılıcın üzerine iki şişe asar. İyice sinirlenen
Napolyon toplantıyı hızla terk eder. Ne olduğunu
anlamayan diğer elçiler , Namık Kemal'e ne olduğunu sorarlar.
Namık Kemal gülerek anlatır: ''Daireyi çizince dünya bizimdir.'' dedi.
''Ben ikiye bölünce yarısı bizimdir dedim.'' diye cevap verdim.
kılıcını saplayınca silah zoruyla alırız dedi ve bende şişeleri asınca :
''Ta.......mı alırsınız.'' dedim.
*****
Günün Sözü
Flört aşamasında karakter
Ayarlarını değiştirip,
Evlenir evlenmez,
Fabrika ayarlarına dönen
Canlıya
‘TÜRK ERKEĞİ’ denir
*****
Günün Fotosu