CransMontanadaki görüşmeler çöktü ve şüreç durdu. BM Genel sekreteri Kıbrıs konusunda Eylül ayına kadar hiçbir girişim yapmayacak.
Ben de yeni bir süreç için fikir jimnastiği yapmaya çalıştım.
Kıbrıs konusu şimdiki Genel Sekretere gelinceye kadar kaç Genel Sekreter gördüğünü bilmem hatırlayan var mı? Hepsinin ismini yazmaya kalksam sayfa dolar.
Kınrıs konusunda hazırlanmış isimli isimsiz birçok modeller ve metinler dahi olmuştur. Bunların en önemlisi ANAN Planı idi ve referanduma kadar taşındı. Gerçi iki EVET’in çıkması ile hayata geçecek bir plan olması hasebiyle ve de Rum tarafının bu plana HATYIR diyeceği biline biline bu Plan referanduma sunuldu hatta Hayır dese bile AB üyeliği garanti edilerek.
1974 sonrası bozolan Anayasal düzeni yeniden sağlamak için adaya gelen Türkiye Anayasal düzen sağlamak yerine Kıbrıs Cumhuriyeti yerine başka bir Devlet oluşumu için bir çaba içine girdi. Bu çabası için geçecek süre içinde de Güneyin tek taraflı olarak tüm Kıbrıs’ı temsil etmesine köstek değil destek verdi. Rumların Uluslararası Tüm Kıbrısı temsil etmesine ve tek taraflı AB’ye üye olmasına onay veren Türkiyedir.
Türkiye bu süreçte BM’ye ve uluıslararası camiaya ‘’İki bölgeli Federal bir Cumhuriyet’i’’kabul ettirmiş ve sahip olacakları toprağı da Türklerin 29+ olacağını kayıtlara geçitmiştir.
Bütün görüşme süreçleri Kıbrıs Türklerinin1960 Anayasasındaki haklarının iki kesimli Ferderal bir çatıda nasıl kullanılacağını belirlemek ve en önemlisi yeni oluşumun güvenlik ve garantiler konusunda uzlaşama olduğu üzerinde yürütülmüştür.
İki lider arasında yürütülen tüm görüşmeler hep bu eksen etrafında fakat özellikle iki garantör ülke Türkiye ve Yunanistanın gölgesinde yürütülmüştür.
Çözümün temelinde ise Rumlarca Türkiyenin da onayı ile gasbedilen siyasal haklara karşı uzlaşılacal bir garanti sistemi ile toprak iadesi esasına dayanmaktadır.
Görüleceği gibi iki Lider siyasal haklarda uzlaşacaklar. Bu uzlaşma sonrası da Garantörler toprak ve garantilerde anlaşacaklardır.
Bu güne kadar tüm görüşme süreci hep bu esaslar temelinde yürütülmüştür.
Gelinen noktada Akıncı’nın zorlaması ile son CransMontana zirvesinde da çıkca ortayı çıktığı gibi Güvenlik ve garantilerde uzlaşılmadan ve de toprak konusu da çözülmeden yürütülecek hiçbir görüşme başarıya ulaşmayacakltır.
CransMontana’ya kadar yapılmaya çalışılan bundan önce çeşitli isimlerle anılan ve iki topluma sunulan önerilerin yerli malı olmadığı için reddedilmesi olarak görünen sorunun iki Lider arasında ve de onların adları ile aılacak bir plan (Anastasiyadis/Akıncı Planı)ortaya çıkarmanın iki toplumun onaylayacağı ve iki toplumun da EVET diyeceğibir plana dönüşmesi için yola çıklılmıştır.
CransMontanada net olarak ortaya çıkan tablo şudur.
Güvenlik ve garantiler ile toprak konusu (İade edilecek toprak)konusu çözülmeden hiçbirşey çözülmüş olmayacaktır.
Bu çok çok hassas bir bir noktadır. Yani alverin başlaması için sondan başa gidilecek bir görüşme olması anlamına gelmektedir.
O zaman bu çıkmaz nasıl çözülecektir.
Ortaya çıkan tabloya göre ilk olarak yeni oluşacak Devlet modeliin garanti sisteminin nasıl olacağı konusunda önce Garantör ülkeler Kıbrıslı iki Liderin da kabul edebileceği bir model üzerinde anlaşacaklardır.
Sonra da İade topraklar ve esasları üzerinde uzlaşma sağlanacaktır.
Bunlarda uzlaşma sağlanırsa kurulacak Federal Hükümette Federal Türkler verilecek 1960’da var olan hakları ile devlerin işleyişindeki konular anlaşılacaktır.
Nasıl iki taraf da Evet demez ise anlaşma tümü ile geçersiz olur bu görüşmeler sonrası da tümünde anlaşılmadan anlaşma sağlanmış olmayacaktır.
Sonuç olarak artık iki Lider arasında görüşmelerin çözümün ilk basamağı olamayacağını artık görmek gerekir. Çözüm bu aşamadan sonra zorlanacaksa tersden başlamak gerekecektir.