Türkcell yeni ürünü Lifecell’i tanıtmak için dün, Lefkoşa Merit Otelde bir basın toplantısı düzenlemişti. Hem yeni ürünün neleri ihtiva edeceğini hemde, benzini ve mazotu bitmeye yüz tuttuğu için tekleye tekleye giden otomobil gibi, kesilen, Semaviler gibi döne döne bir türlü duramayıp bağlanamayan internetteki sıkıntılarımızı dile getirmek için Merit’in yolunu tuttuk.
Türkcell’in yeni ürününü tanıtmak için, panonun önüne geçen Genel Müdür Harun Maden, özellikle yeni ürünün tanıtımını yapıp soru cevap bölümüne geçtikten sonra, ilginç açıklamalarda bulundu. Ayağına zincir vurulduğu için zincir yeri, yara olan topal eşek gibi tekleye tekleye giden internetin normal yürüyememesinin nedenlerini de Sn. Maden’den kısmen öğrenmiş olduk.
Genel Müdür, biz Türkcell olarak faaliyete G 3 ile başladık. Ve daha ileri teknoloji için çalışmalarımızı daha o yıllarda başlattık. Derken, G 4.5 için fiber kablo çalışmalarını başlattık.Türkiye’nin halen kullandığı G 4.5 internet hızına, şayet bize izin verilmiş olunsaydı biz daha önce geçecektik. Ancak herşeyi yaptık ama herşeyi yapmamıza karşın bir türlü izin engelini aşamadık dedi.
Ayrıca teknolojik açıdan, birçok ülkeden çok geride başlattığımız bu işin kalite boyutunu artırmak için uğraş veriyoruz.İnternet paylaşımı, Telefon Dairesinin üzerinden tek bir hat ile yapılıyor.Ama önümüze hep engeller konup, teknolojik yatırımlar konusunda bakanlıklardan gerekli izini nedense alamıyoruz ifadesinde bulundu
Şimdi eğri oturalım ama müsaadenizle doğru konuşalım. İnternet olayı çok yatırım isteyen sürekli yenilenme gereksimi duyulan bir daldır. G 3’den G 4.5’a geçmek için yatırım yapmak sanırım maliyet açısından hatırı sayılır bir boyutta harcama gerektirir. Hamama giren terlemeyi göze alır diyebilirsiniz. Tamamda ben terlemeyi göze aldım. Keselenme ve masaj kısmını da sizden beklemiyorum denildiği noktada, sıcak suyun yanısıra soğuk suyun kesilmesi ve hamamda onları terleri ile bırakmak da sanırım yanlışlığın en büyüğü olur.Kalitenin artırılmasına ve daha güçlü bir internetin yaygınlaşmasına kim ‘Androş’ (Takoz) koyuyor işte çözülmesi gereken problem budur sanırım.
Bir başka ilginç noktada sanırım, dövizin artması sonrasında,GSM operatörlerinin biz bu işi ayni ücret ile yapamayacağı hesaplarını yaparken, Ulaştırma Bakanının çıkıp internet fiyatlarını ucuzlatacağız demesi noktasında internet ücretlerinin artırılmasıdır. Bir başka deyişle, iş benim, Dünya Güzellik Kraliçesine evlenme teklifi yapmadan, Güzellik Kraliçesi ile evleniyorum dememe benziyor.
Bakanın ucuzlatacağız açıklamasından sonra GSM operatörlerinin fiyatı pahalılaştırmaya gitmesi ya bakanın dikkate alınmadığı ve sallanmadığını, yada, teknik açıdan bilgi zafiyeti bulunan bakanın birilerinin dolduruşuna gelerek ucuzlatacağız diyerek işkembe-i kübradan sallamasıdır. Sonrasında hayata geçirilen uygulama ile karizmanın yerinan yeksan olmasıdır. Netice sonuç itibarı ile Bakanın ‘Mosmor’ olmasıdır.
**
Detay Gazetesinde, dün Gönyeli İlkokulunun velilere dağıttığı öğrencilerin kayıtları ile ilgili ücret tablosu vardı. Ailenin dört çocuğu varsa birinciden 100, ikinciden 75, üçüncüden de 50 TL ücret talep ediliyordu. Bunun dışında birçok okul müdürünün fotokopi makinesinin tamir parasını, fotokopi kâğıdının parası dahil birçok talepte bulunduğunun haberi yapmıştık. Bunun ile ilgili haberi yaparken, Okul mu? Ticarethane mi? Diye başlık atarak eğitim konusunda ülkenin geldiği noktayı gözler önüne sererek genelleme yapmaya çalıştık. Başlık salt Gönyeli İlkokulu için değil tüm eğitimin sorgulanması için atıldı. Okuldaki bazı yetkililer, sanki burada değil de patagonyada yaşarlarmış gibi, başlık ile ilgili olarak tepkilerini dile getirdi.
Bir çocuğun bir okula kaydı öncesinde ve sonrasında, fotokopi makinesinin tamiri, fotokopi kağıdı, sabun, traş köpüğü, yazılım derken, para istenmesi sanırım kabul edilen bir durum değildir. Okul müdürü tarafından istenilen meblağlar hiçte küçümsenecek türde değil. Artı, birinci çocuk için 100, ikinci çocuk için 75, üçüncü çocuk için 50 TL istenmesi beleş olarak tabir edilen kamu okullarında istenilen para sanırım ailelere illallah dedirtti.
Eğitim Bakanının alınmayacak dediği noktada, iki saat sonra gelsin bakan bu işi yapsın denilerek istenilen paralar, sanırım bakanı takmamanın bir başka göstergesidir. Bu noktada ya bakan gereğini yapmalı yada, söz geçiremediği için kalemi kırıp, istifa müessesini çalıştırmalıdır.
Bu ülkede sağlık ve eğitim çok önemli iki kurumdur. Eğitimin, bütçesini denkleştirmezseniz, bu noktada öğretmen ile müdür ne yapsın? İngilizce kitabı olmayan okulda öğretmen ben kitap gelene kadar 9 ders yapmayacağım diyor. Peki öğretmen eksiği var. Kitap, kırtasiye yok denilerek öğretmenler de bizde bir ay ders yapmıyoruz derlerse ne olacak?
Devlet devletse, hükümette hükümetliğini bilirse sorun yok. O noktada bu kısır döngüye son verilir. Aksi durumda işte böyle iş humus çorbasına döndürülmeye kadar varır.
Bakan çıkıp bütçe kısıtlı, ailelerden bir müddet yardım talep ediyoruz derse iş başkadır. Direktif verdim okullarda para talep edilmeyecek. Edilirse gereği yapılacak derse başkadır. Hele hele direktif verdim dedikten sonra bakan gelsin bu işi kendisi yapsın denirse o iş bambaşkadır..