Her yıl 3-9 Kasım tarihlerini kapsayan hafta “Organ Bağışı Haftası” olarak kutlanmaktadır. Organ bağışı, bir insanın organlarının bir kısmının veya tamamının beyin ölümünün ardından başka insanlarda yararlanılmak üzere, kişi henüz sağlıklı iken bağışlanmasıdır.
Dr. Suat Günsel Girne Üniversitesi Hastanesi Anestezi Uzmanı Dr. Salih Hakan Nuraç “ Organ Bağışı Haftası “ sebebiyle yaptığı açıklamada hayat kurtarma anlamında sağlıklı olan her organın bağışlanabileceğini söyledi. “ 18 yaşını doldurmuş ve doğru ile yanlışı ayırabilme yeteneğine sahip herkesin başta kalp olmak üzere, akciğer, böbrek, karaciğer ve pankreas gibi organları; kalp kapağı, göz kornea tabakası, kas ve kemik iliği gibi dokuları bağışlayabilmekte ve bunlar günümüz tıp teknolojisinde nakledilebilmektedir” dedi.
Anestezi Uzmanı Dr. Salih Hakan Nuraç Organ Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti ile Türkiye verilerine detaylı yer verdiği açıklamasını şöyle sürdürdü:
“ Mitoloji ve efsaneler MÖ 5. yüzyılda bir insandan bir insana organ ve doku nakli yapıldığını kaydederler. MS 3. yüzyılda hekimliğin koruyucu azizleri Aziz Cosmas ve Aziz Damian, bir bacağını kaybeden misyoner Jakobus von Voragine'e ölen bir siyahiden nakil yapmışlardır. Bunlar kanıta dayalı bilgiler olmadığı için günümüzde söylenti ya da efsane olarak değerlendirilse de yaşama aşkını ve gücünü bize anlatan hikayelerdir. Organ naklinin yeni tarihi ise 17. yüzyılda deri nakliyle başlar.
Ülkemizde yaklaşık üç yıl önce yürürlüğe giren organ nakliyle ilgili yasanın ardından böbrek nakli ameliyatlarının sayısı giderek artmaya başlamıştır. Ancak bu sayıların henüz yetersiz olduğunu belirtmek istiyorum. Aslında sadece bir organ değil ‘hayat’ bağışladığımızı farketmemiz bakış açımızı değiştirecektir.
Bugüne dek Kuzey Kıbrıs’ta 180 kişi organ bağışında bulunurken, organ bekleyenlerin isimlerinden oluşan "bekleme listesinde" ise 150 kişinin olduğunu görüyoruz. İlk nakil ameliyatı 15 Temmuz 2015 tarihinde yapılmıştır ve Sağlık Bakanlığı verilerimize göre 2018 yılının ilk yarısına kadar 27 nakil ameliyatı gerçekleştirilmiştir. Bunların 16 tanesi kadavradan yani beyin ölümü gerçekleşen kişilerden, 11 tanesi ise canlı kişilerden nakil olarak gerçekleşmiştir. KKTC’ de organlarını bağışlamak isteyenlerin Sağlık Bakanlığı’ndaki Koordinasyon Kurulu Sekreteryası’na başvurması gerekmektedir.
Türkiye'de ise 2017 yılında tüm branşlarda toplam 5 bin civarında organ nakli yapılmış ve bunun 3 bin 500 kadarını böbrek nakli oluşturmuştur, 1300’ün üzerinde de karaciğer nakli yapılmıştır. Diğer organ nakilleri ise sırasıyla kalp, akciğer, kornea nakilleridir. Türkiye'de maalesef kadavradan organ bağışı sayısı oldukça azdır. 2017 yılında 2 bin 500 kişinin beyin ölümü bildirimi yapılmış olmasına rağmen bunların sadece 500 tanesinden organ nakli onayı alınabilmiştir. Bu oranı nüfusa kıyasladığımızda batılı ülkelerden 3-4 kat geri olduğunu görmekteyiz. Dini açıdan bakıldığında Türkiye Cumhuriyeti Din İşleri Yüksek Kurulu'nun 6 Mart 1980 tarih ve 196 sayılı kararına göre organ bağışı İslam dinine göre caizdir. Kur'an-ı Kerim'de (Maide Suresi, Ayet 32'ye göre) "bir kişiye hayat vermek, bütün insanlara hayat vermeye eşdeğer sevaptır” denmektedir.
Yaşarken yapılabilen organ bağışları içinse belirtmek isterim ki vücudumuzda çift olması ve bağış yapan kişinin organını vermekle, fonksiyonlarını kaybetmemesi nedeniyle, böbrek nakilleri başı çekmektedir. Karaciğer ise yenilenebilir özelliği nedeniyle canlıdan nakil yapılabilen organlar arasında yer almaktadır ve kısmen bağışlanabilir.
Ölümden sonra nakil aşamasında organın alınması, ancak beyin ölümünün kesin tespit edilmesi ve izin alındıktan sonra mümkündür. Türkiye'de genişletilmiş gönüllülük yöntemi yürürlüktedir. Buna göre ortada Doku ve Organ Bağış Belgesi varsa, nakledilmek için gerekli organlar alınır, yoksa ölen kişinin akrabalarının rızası olursa alınabilir. Nakil işlemi için beyin ölümü gerçekleşen kişiden kan örneği alınarak kan grubu ve doku özellikleri tespit edilir. Bu veriler alınan organın kime nakledilebileceğinin tespiti için çok önemlidir. Ayrıca organın nakledileceği hastayı tehlikeye sokabilecek herhangi bir bulaşıcı hastalık veya organda tümör olup olmadığı da burada tespit edilir. Unutmamalıyız ki; bir kişi organlarını bağışlayarak birçok insana yaşama şansı verebilir.”