Ali 3. sınıfa giden zeki bir çocuktur.
Bir gün öğretmeni Ali'ye 'Siyaset' nedir diye sorar.
Ali düşünür ama o çocuk aklıyla cevap veremez.
Eve gider kitaplara bakar ama hiçbir şey anlayamaz.
O da babasına sormaya karar verir.
-Baba, Siyaset nedir ?
-Baba düşünür. Ali'ye uygun bir yolla anlatmak ister.
-Bu evde parayı getiren kim oğlum ?
-Sen...
-Ben kapitalist rejimim.
-Peki, parayı alıp bizim yiyecek içecek ve giyecek gibi ihtiyaçlarımızı karşılayan kim ?
-Annem...
-O da hükümet.
-Peki, küçük kardeşinle kim ilgileniyor?
-Dadım...
-Dadın işçi, kardeşin gelecek, sen de halksın o zaman.
-Peki evdekilerin hakkını koruyup dengeyi saplayan kim?
-Deden de sendika.
Ali her şeyi not alır ve uyur.
Gece garip seslerle uyanır.
Bir de bakar ki kardeşi ağlıyor.
Yanına gidince altına pislediğini anlar.
Hemen annesini kaldırmaya gider.
Ama ne yaparsa yapsın anne kalkmaz.
Bu arada salondan gelen sesleri merak eder ve salona gider.
Babasıyla dadısını uygunsuz halde görür.
Şaşkınlıkla ne yapacağını düşünürken dedesinin saklandığı yerden babası ile dadısını izlediğini görür ve ağzından aynen şu kelimeler dökülür:
—Kapitalist rejim işçiyi sömürüyor, hükümet uyuyor, sendika olup biteni izliyor, gelecek b*k içinde, halk ne yapsın?
Evet yaşadıklarımızda gerçekten ,kıssadan hisse bu hikayede olduğu gibi.
Kapitalist rejim işçiyi emekçiyi sömürüyor, hükümet uyuyor, sendikalar olayları izlemekle yetiniyor, gelecek “b*k” içinde.
Bu durumda halk ne yapsın?
Tabi ki bu hikaye durumumuzu özetliyor ama, çözümü de kendi içerisinde.
Kapitalist rejim işçileri sömürebilir, hükümet uyuyabilir ama hükümeti uyandıracak olan da, halka yön verecek olan da sendikalardır, sivil toplum örgütleridir.
Sendikaları ve sivil toplum örgütlerini harekete geçirip doğru kararlar üretmesini sağlayacak olanlar da üyeleridir.
Misal son yaşanan olaylarda, sendikalar eleştirilir duruma geldi ancak burada sapla saman karıştırılmamalı.
Eleştirilen yanlış karar üreten sendika yöneticileridir , sendikalar değil.
Hiç kimse bu durumu fırsat bilip, sendikaların varlığını sorgulamamalı.
Sendikalar toplumun en önemli hak koruyucuları ve yön verenleridir.
O yüzden bir toplumun demokrasi adına vaz geçilmez öğeleridir.
Bu günlerde de, hatalı kararlar verilmişse buna sebep olan sendikaların var oluşu değil, doğru yönetilmeyişidir.
Dolayısıyla sendikaların varlığını sorgulamak ya da üyelerinin istifa etmesi doğru değildir.
Tam aksine böylesi başı boş düzenlerde örgütlü olmak çok daha önemlidir.
Üyelerinin sendikalarına sahip çıkmaları ve örgütlenmenin doğru yapılanması için baskı oluşturması çok daha anlamlıdır.
Üyeleri, böyle durumlarda her ne kadar eleştirse de sendikalarından ya da örgütlerinden vaz geçmemeli, daha sıkı sarılmalı ve hesaplaşmalarını Genel Kurullarına bırakmalıdır.
Sendikalar ve örgütler hiç kimsenin bireysel malı değil, üyelerinin tümünündür.
O yüzden de hiçbir siyasi görüşün ve hiçbir anlayışın tekeline terk edilmemelidir.
Yönetimleri, tüm üyelerini temsil edecek ve gerektiğinde siyasi görüş olarak bir birlerine muhalefet yapabilecek kişilerden oluşacak bir yapıda olmalıdır.
Herhangi bir siyasi partinin ya da tek bir dünya görüşünün temsilcisi olmaktan kurtarılmalıdır.
Tüm üyelerini temsil edip, kucaklayacak bir yapıda olmalıdır
Zira örgütler ve özellikle sendikalar her bir üyesinin, her bir üyesi de sendikasının ya da bağlı bulunduğu örgütünün gücüdür.
Dolayısıyla da toplumun gücüdürler ve topluma yön verip korumak görevleri olmalıdır.
Sözün özü, Ali dedesine görevini hatırlattığı ve dede de görevini yerine getirdiği taktirde, işçi sınıfı sömürülmekten kurtarılır, hükümet de uyanır.
Gelecek “b*k”tan kurtulur, halk da rahat eder.
Yeter ki, Ali gücünün farkına varıp, ilgilileri sorumluluklarını yerine getirmesi için zorlasın….