Balçık ve çamur sokakları teslim aldı. Üstüne üstlük, taşan kanalizasyondan caddelere akan madde-i gaita (*) kokuları insanlarımızın canına tak etti. Kötü kokuları bir yana bıraktık; sokakları kaplayan pislikten bulaşıcı hastalıkların yayılması tehlikesi sırıtıyor. Herkes seferber oldu, mahsur kalanlar kurtarıldı… Bu felaketin en büyük tesellisi can kaybı olmamasıdır. Ancak; Çevre kirliliği; caddelere akan insan dışkısı, septik kuyu atıkları bulaşıcı hastalıklara davetiye çıkarıyor. Bu konuda Sağlık Bakanlığının ciddi önlemler alması gerekmektedir. Belediyeler, var olan olanaklarını seferber ettiler. Sivil Savunma Teşkilatı, Askerlerimiz özveriyle uğraşıyorlar… Hükümet nerede? Sağlık Bakanlığından çıt yok! Lefkoşa Devlet hastanemizin kendisi sular altında. Kısa sürede,Mesarya’nın ve özellikle Lefkoşa bölgesinin bu felaketten kurtarılacağına dair tedbirlerin alınacağı ve sonuca ulaştırılacağı ümidi yok! Trajediye bakın ki… … İnsanlar, yağmur yağdırmaması için Tanrı’ya dua ediyor! Dua etmekten başka yapacakları bir şey yok! Küçük ülkemizin başka yörelerinde ; Mesarya’da, Karpaz’da; çiftçinin, hayvancının duası başka: “ Ver Allah’ım yağmurunu, bereketini ver. Kuruyan dereler aksın, göletler dolsun, yer altı suları çoğalsın.” Eee, ne olacak şimdi? Kimin tarafında duracak Yüce Tanrı? Bir sınır çizer mi dersiniz gök yüzünden… Lefkoşa’ya “ tıp” demesin mesela! Yağmur duasında, Tanrı’ya yalnız kendi tarlasını gösteren imamın hikayesine benzeyecek bu iş! Duadan sonra öyle bir yağmur yağmış ki, komşusunun tarlasına tıp dememiş, ancak imamın tarlası da denize sürüklenmiş! Kızlarının birini çiftçiye, diğerini kiremitçiye veren annenin öyküsü de ayni… Kiremitçinin karısı, “- Allahım birkaç gün daha sabret, kiremitler kurusun, sonra yağdır bereketini. Yoksa çocuklarımız aç kalacak” Çiftçinin karısı, “- Attık yere, bakıyoruz göğe, yağdır mevlam yağdır!” Hangisinin yüzü güler, hangisi ağlar bilinmez de… Bir TV kanalında… ... Evini su basan yüreği yanık bir bayanın söyledikleri; insanların yaşadığı kederi, üzüntüyü çok dramatik şekilde anlattı! “- Ne arayan var ne soran; MARAZIMDAN YÜREĞİM ERİŞTE KESTİ” Ah hanım teyze ahh! Aramayanların, sormayanların bir elleri yağda, öteki elleri balda… Senin yüreğin erişte kesmiş… Kimin umurunda! (*) İnsan dışkısı.