Yurt dışında seçime katılım neden arttı, en yüksek ilgiyi hangi gruplar gösterdi?

Pazar günü yapılacak Cumhurbaşkanı Seçimi ve 28. Dönem Milletvekili Genel Seçimi için yurt dışında oy verme işlemi sona erdi.

Son verilere göre yurt dışında seçimlere katılım oranı 2011 seçimlerinden bu yana en yüksek seviyeye ulaştı. BBC Türkçe, bu artışın nedenlerini ve diaspora gruplarının sandığa gitme motivasyonlarını araştırdı.

Yurt dışı sandıklarda oy kullanma işlemi dün sona erdi, gümrük kapılarında ise 14 Mayıs günü Türkiye saatiyle 17.00’ye kadar devam edecek.

Yüksek Seçim Kurulu (YSK), 9 Mayıs akşamı itibarıyla yurt dışı temsilciliklerde ve gümrük kapılarında oy kullanan toplam seçmen sayısının 1 milyon 817 bin 10 olduğunu açıkladı.

Böylelikle seçime katılım oranı yüzde 53'ü geçti. YSK verilerine göre bu, 2011 seçimlerinden bu yana görülen en yüksek oran. Zira 2011 ve 2015 genel seçimlerinde yurt dışı katılım oranları yüzde 40'larda seyretmiş, 2018'de ise yüzde 50,09'a çıkmıştı.

'Siyasi rekabet arttıkça seçimlere ilgi artıyor'

Yurt dışı tek bir il olsaydı 3,4 milyondan fazla seçmen sayısıyla Türkiye'nin seçmen sayısı açısından en kalabalık illeri olan İstanbul, Ankara ve İzmir'den sonra dördüncü sırada yer alırdı.

Seçimlere katılım oranı, 2018'de yüzde 80'in üzerine çıktığı Türkiye geneline göre düşük seyretse de, yurt dışında seçmenlerin son dönemde seçimlere ilgisi artıyor.

Bu artışın nedenini BBC Türkçe'ye değerlendiren Özyeğin Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı Prof. Dr. Evren Balta, "Yerel siyasette etkili olan kutuplaşma faktörü yurt dışında da etkili. Siyasal rekabetin yakınlaştığı seçimlerde oy kullanımı artar. Muhalefetin kazanma olasılığı arttıkça ilginin daha yoğunlaştığını görüyoruz" diyor ve ekliyor:

"Siyasal rekabetin yakınlaşması kanımca daha önce Türkiye seçimleriyle ilgilenmeyen yerleşik, orta sınıf, eğitimli seçmenlerin ilgisini artırdı."

10 yıldır Almanya'da yaşayan ve Türkiye'ye dönmeyi düşünmediğini belirten ve isminin açıklanmasını istemeyen bir seçmen, BBC Türkçe'ye şunları söylüyor:

"Hasbelkader bir Türkiye Cumhuriyeti pasaportuna sahibim ama herhangi bir devletin vatandaşı olmayı ya da olmamayı kendi kimlik tanımımın bir parçası olarak görmüyorum.

"Bu seçimler herhangi bir ekonomi-politik bağlamın çok ötesine geçip (belki de gerisinde kalıp) Türkiye toplumunun asgari insani vasıflarla imtihanı haline geldi benim için. Hem kendi ailemin ve dostlarımın, hem de bu tarihselliğin farkında olan herkesin selameti için umuyorum bu sınav başarıyla geçilir."

Yurt dışı seçmen profili nasıl değişiyor?

Yurt dışında yaşayanlar arasında seçimlere en fazla ilgiyi 50-64 yaş aralığındaki kadınlar gösteriyor. YSK'ya göre 2018 seçimlerinde bu grubun katılım oranı yüzde 70'in üzerindeydi.

En düşük katılım ise erkek seçmenlerde 18-34, kadın seçmenlerde ise 65-75+ yaş aralığında gerçekleşti.

Yurt dışında farklı diaspora gruplarının farklı motivasyonlarla oy kullandığını belirten İngiltere'deki Huddersfield Üniversitesi Medya ve Beşeri Bilimler Bölümünden Doç. Dr. Dağhan Irak, genç kuşakların "Türkiye siyasetiyle fazla ilgili" olmadığını ve seçimlere ilgisinin genellikle düşük olduğunu belirtiyor.

BBC Türkçe'ye konuşan Irak, katılım oranının Türkiye'nin altında olmasında sandıkların seçmenlere uzaklığının ve buna bağlı olarak oy vermenin zorluğunun da etkili olduğunu söylüyor.

Irak'ın çizdiği profillere göre seçimlere daha yüksek ilgi gösteren iki gruptan ilki, Anadolu kırsalından geçici işçi olarak Almanya, Avusturya, Hollanda, Fransa ve Belçika gibi ülkelere gelip "muhafazakar özelliklerini güçlendirerek koruyan birinci kuşak gruplar".

Irak, AKP'nin yüksek oy aldığı bölgelerdeki bu diaspora grubuyla ilgili şunları anlatıyor:

"Kendi kültürel özelliklerini geldikleri topluma karşı koruma refleksiyle oluşan bir grup. Bazı diaspora toplulukları geldikleri yerin şu anki halinden daha muhafazakar bile görünebiliyorlar. Muhafazakarlık kabuk halinde bir savunma mekanizması olarak işlev görüyor.

"Muhafazakar partilerin bu yönde bir avantajı var. Tayyip Erdoğan bu kitle için apayrı bir anlam ifade ediyor. İlk defa bir Türkiye lideri, düşündükleri dilden konuştu ve yabancılara karşı sert sözler söyledi. Zaman zaman Avrupalı meslektaşlarını hakir gördü, Avrupalı liderlere kafa tutması ezilen diasporada bir güven dopingi etkisi yarattı."

'AKP, Almanya'da işini şansa bırakmadı'

Peki bu grubun en yoğun yaşadığı Almanya'da 14 Mayıs seçimlerinde neler bekleniyor?

Yurt dışı seçmen nüfusunun en yüksek olduğu Almanya'da bu seçimlerde kayıtlı 1,5 milyondan fazla seçmen var.

Almanya'daki Duisburg-Essen Üniversitesi'nden Siyaset Bilimci ve Yurt Dışı Seçimleri ve Seçmeni Uzmanı Doç. Dr. İnci Öykü Yener-Roderburg, BBC Türkçe'ye 14 Mayıs seçimlerini Essen'den takip ettiği ilk günlerde yoğun bir katılım olduğunu anlatıyor.

"AKP işini şansa bırakmadı" diyen Yener-Roderburg, partinin Almanya'da oldukça organize çalıştığını söylüyor:

"Bu yıl hükümet Dortmund’da sandık açılmasına izin vermeyince insanları otobüslerle Essen'e taşımaya başladılar. Partinin birkaç gün içindeki organizasyonunu kelimelerle anlatmam mümkün değil."

Almanya'da 2014 yılından bu yana Türkiye seçimlerini sahada izleyen Yener-Roderburg, AKP'nin istikrarlı bir şekilde birinci parti çıkmasının arkasında taraftarlarını harekete geçirmekteki başarısı olduğunu savunuyor:

"Almanya'da seçimlere katılım oranının yüzde 50'ye yakın olduğunu ve bu insanların da yarısının AKP'ye oy verdiğini düşünüldüğünde aslında insanların belki dörtte üçünün AKP'li olmadığını söylemek mümkün."

AKP'nin ülkedeki çalışmalarıyla ilgili, "Almanya'da faaliyet gösteren Uluslararası Demokratlar Birliği'nin (UID) faaliyetlerinin yanında Diyanet İşleri Türk İslam Birliği (DİTİP) üzerinden kendisini gerçekleştiren çok sayıda insan var" diyor ve ekliyor:

"Muhalefette aynı başarıyı göremiyorsunuz, parçalı bir yapıda olmasının yanında seçmenini mobilize edemediği için insanları sandığa da götüremiyor. Seçimlere katılımın artması muhalefetin oyunu artırabilir."

'Dönüş kapısı açık olan diaspora için karar seçimi'

Türkiye'de uzun süredir yaşamayan ancak ülkenin siyasetinde etkili olmak isteyen bazı diaspora gruplarının oy verme davranışında ortak bir payda da var.

Doç. Dr. Dağhan Irak, bunun diaspora çalışmalarında "dönüş miti" kavramıyla açıklandığını söylüyor ve şöyle açıklıyor:

"1950’lerde işçi olarak gelenlerin emekliliği için; ikinci ve üçüncü kuşağın 'Burada dışlanıyorum, Türkiye'de olsam iş bulurdum ya da evlenirdim' gibi hayatlarındaki eksiklikleri giderdikleri akıllarında bir dönüş yeri olarak kalıyor Türkiye."

Ancak Irak'ın deyimiyle "dönüşün bir mit değil gerçek bir olasılık" olduğu bir başka diaspora grubu daha var.

Türkiye'deki seçimleri bu nedenle yakından takip eden bu üçüncü grup, çoğunlukla beyaz yakalılardan oluşuyor ve Türkiye'den ayrılmalarında "yaşam biçimi tercihlerinin" önemli bir sebep olduğu belirtiliyor.

Doç. Dr. Dağhan Irak, bu grubu Türkiye'ye "dönüş kapısını kapatmayan" diaspora olarak tanımlıyor ve, "Onların durumu daha tam katılaşmamış; seçimlerden sonra Türkiye'deki duruma göre şekil alacak bir durum." diyor.

BBC Türkçe'nin sorularını yanıtlayan ve ismini açıklamak istemeyen İngiltere'den bir seçmen, oy verme motivasyonunu şöyle anlatıyor:

"2015’ten beri kadın bir Türk expat olarak yurtdışında farklı ülkelerde yaşama fırsatım oldu. Her ne kadar aradan 8 sene gibi uzun bir süre geçmiş olsa da, Türkiye’nin gündemini en az ülkede yaşayan bir vatandaş gibi takip ettim, hatta bazen uzakta olup bazı şeylere katkıda bulunamadığım için de üzüldüm ve sosyal platformlardan destek olma yollarını aradım...

"Önümüzde Türk tarihinin belki de en önemli seçimi var, şu anki yürürlükte geçerli olan oy hakkımı kullanarak Londra’da oyumu verdim. Heyecanım öyle büyük ki bu atmosferi ülkede yakından takip etmek ve (umarım) bu süreçten zaferle çıkmak için İstanbul’a gideceğim.

"Umarım ülkemiz için doğru ve hak ettiği geleceği inşa edecek, demokratik ve laik Cumhuriyet değerlerine sahip çıkacak ittifak artık söz sahibi olacak. İşte o durumda, aynen Cumhuriyet’in ilk yıllarında olduğu gibi, ben de bir alev olarak tekrar ülkeme dönmek için planlarımı yapıyor olacağım.”

Dağhan Irak, "Eğer Türkiye'de demokrasiye dönüldüğünü görmezlerse bu grubun da Türkiye olasılığı bir mite dönüşebilir" diyor.

Oylar seçim sonuçlarını nasıl etkileyebilir?

Yurt dışı ve gümrük kapılarından kullanılan oyların seçim sonuçlarına etkisi sınırlı görünse de en küçük yüzdelerin bile hesaplara dahil edildiği 14 Mayıs seçimlerinde yurt dışı oyların da kritik önemde olacağı düşünülüyor.

Siyaset Bilimci ve Yurt Dışı Seçimleri ve Seçmeni Uzmanı Doç. Dr. İnci Öykü Yener-Roderburg, "beyin göçüyle gelen muhalif seçmenin" yurt dışındaki etkisinin Türkiye'deki oylarına göre sınırlı olacağını savunuyor:

"Bu insanlar Türkiye'de de seçmendi, çoğu ilk kez oy kullanmıyor ve orada stratejik hesaplarla oy verebiliyorlardı.

"Buna karşın Cumhurbaşkanı seçiminde adayı yüzde 50'nin üzerine çıkacak en küçük bir oranın bile kritik olduğunu hatırlamak gerekir."

Yener-Roderburg, 2015 yılındaki 25. Dönem Milletvekili Genel Seçimi'nde yurt dışı oyların etkisiyle HDP ve MHP'nin Meclis'teki milletvekili sayısının eşitlendiğini hatırlatıyor:

"Bu bağlamda oylar psikolojik açıdan önemli bir eşiğin aşılması sağlamıştı."

Yurt dışındakiler oy kullanmalı mı?

Yurt dışı seçmenin oy kullanması konusunda farklı görüşler var. Bazıları bunun demokrasi için temel bir hak olduğunu savunurken bazıları günümüz koşullarında vatandaşlık tanımıyla birlikte yeniden düşünülmesi gerektiğini savunuyor.

Doç Dr. Dağhan Irak, bunun için, "çok tehlikeli bir tartışma" diyor ve bunu şöyle açıklıyor:

"Herhangi bir TC vatandaşının oy kullanmasını kısıtlamak ciddiye alınması gereken bir durum. Bunu tartışmaya başladığınızda engellileri, kadınları ve daha pek çok grubu tartışmaya başlayabilirsiniz çünkü nereye varacağının bir sınırı yok.

"Vatandaşlıkla birbirinden ayrılmaması gereken bir konu. Bu yüzden o tartışmayı tehlikeli buluyorum, bu yorumları yapanlar daha çok seçim sonuçlarına bakarak düşüncelerini ifade ediyor.

"Benim partim diasporadan oy almıyor diye bu tip bir hukuki bir talebiniz olamaz. Çifte vatandaşlık konusunu seçim üzerinden tartışmak saçma ve tehlikeli geliyor."

Diğer taraftan günümüz vatandaşlık tanımlarının seçimlerle ilgili tartışmalı durumlar yarattığını söyleyenler de var.

Prof. Dr. Evren Balta, "Demokrasi teorisinde son dönemde en çok tartışılan konulardan biri de, 20 yıldır göçmen statüde olan ama vatandaş olamamış birinin oy kullanamazken, 25 yıl önce ülkesinden ayrılmış ama siyasetinde söz sahibi olmaya devam edenlerin durumu" diyor ve ekliyor:

"Temsili neyin üzerinden düşündüğümüzü sorgulamalıyız. Ama bu seçim değil değişen vatandaşlık biçimlerinin sorusu.

"Eskiden bu kadar büyük bir hareketlilik yoktu ama artık bu rakamlar temsili de doğrudan etkiliyor. "

BBC Türkçe'ye konuşan Kanada'da York Üniversitesi'nde Prof. Dr. Nergis Canefe ise, "Bir başka önemli konu, mülk edinme yoluyla veya bölgesel göçler ile ilişkili olarak Türk vatandaşlığı alan nüfusun oy kullanmasıdır.." diyor ve şöyle devam ediyor:

"Türkçe dahi bilmeyen, çoğu Türkiye’de yaşamayan bu satın alınmış vatandaşlık taşıyan nüfusun oy kullanma hakkı varken, bu ülkede doğup büyüyüp eğitim almış ve değişik zaruretlerden ötürü yurtdışında yaşayan vatandaşlarımızın seçimlerden men edilmesi, yapısal olarak çok sorunludur."

Canefe, diasporanın oy kullanmasıyla ilgili, "Lübnan veya KKTC gibi ülkelerde diasporanın oy kullanıp kullanmaması siyasi tercih ve çoğunluğu tamamen değiştirebilecek bir faktör olarak ortaya çıkar. Oy kullanılmasına karşı bir duruş sergileyen kesimlerin argümanı, Türkiye’de yaşamayan ve aktif olarak hayata dahil olmayan kesimlerin Türkiye’nin iç ve dış siyasetini direk olarak etkileyebilecek bir karara ortak olmasının bir tür siyasi kumpas veya direktif altında oy kullanılmasına tekabül ettiği.

"Ancak burada dikkat edilmesi gereken konu, bu tür bir şüphenin neden tam da beden işçisi veya göçmen işçi olarak Avrupa’da yaygın olarak yaşayan Türkiye kökenli vatandaşlar oy verirken değil de, genç, kent kökenli ve eğitimli bir yeni diaspora oluştuğu zaman gündeme gelmesi. Nihayetinde aslen bu karar, ülkeyi temsilen yasama organı olarak, meclisten çıkacaktır. Bu noktada, diasporanın içerilmesi veya dışarda bırakılması, kaçınılmaz olarak farklı siyasal sonuçlar doğurabilir. " diyor.

Partilerden ortak çağrı: Yurt dışı ayrı bir seçim bölgesi olsun

ABD'den Fransa'ya, İngiltere'den İsviçre'ye çok sayıda ülke vatandaşlarının yurt dışından oy kullanmasına izin veriyor.

Bunun yanında bazı ülkeler yurt dışında seçim bölgeleri için belirli sayıda temsilci seçilmesine izin veriyor.

Doç. Dr. İnci Öykü Yener-Roderburg, Türkiye'nin Fransa gibi yurt dışında seçim çevreleri belirleyebileceğini ve seçmenlerin kendi adaylarına oy verebileceğini söylüyor.

Bu, Türkiye'den partilerin yurt dışı temsilcilerinin yakın zamanda dile getirdiği ortak bir talepti.

Çevrimiçi yayın yapan Avrupadan adlı yayına konuşan CHP, AK Parti ve TİP'ten isimler yurt dışının ayrı bir seçim bölgesi olması gerektiği yönünde görüş bildirdi.

17 Nisan'da yayımlanan habere göre CHP Berlin Birlik Başkanı Kenan Kolat, Türkiye’deki seçim sisteminin, özellikle yurt dışındaki seçmenler için kesinlikle adil olmadığını vurgulayarak, yurt dışının ayrı bir seçim bölgesi olması gerektiğini savundu.

Bu konuya ilişkin yasa tasarısının hazır olduğunu ve düzenlemeyi hayata geçirmek için anayasal altyapı bulunduğunu söyleyen Kolat, hükümet değişirse, bir sonraki seçimlere yurt dışının ayrı bir seçim bölgesi olarak girebileceğini belirtti.

Bu düzenlemeye göre, bir yurt dışı çevresi oluşturulacak ve yurt dışındaki seçmenler doğrudan kendi milletvekillerini çıkarabilecek. CHP’nin vaadine göre yurt dışındaki seçmenler, TBMM’de 15 milletvekili tarafından temsil edilecek.

TİP Almanya Temsilcisi Burak Ünde, yurt dışında yaşayan vatandaşların kendi gündemleri ve sorunları olduğunu vurgulayarak, yurt dışının ayrı bir seçim bölgesi olarak değerlendirilmesi sürecinin hassasiyetle ele alınması gerektiğini aktardı.

AKP İstanbul Milletvekili Adayı Oğuz Üçüncü de "Doğrudan temsil, demokrasinin olmazsa olmazı" diyerek, yurt dışının ayrı bir seçim bölgesi olması gerektiği yönünde görüş bildirdi.

Ancak bunun uygulanabilirliği konusunda soru işaretleri olduğunu, anayasal uygunluğa bakılması ve altyapı çalışmaları yapılması gerektiğini belirtti.