Zor bir haftaydı, fırtınadan önceki sessizlik desem doğru olmayacak, çünkü hiçte sessiz geçmedi hafta. Ancak, karşıki köyün minareleri çoktan gözüktü. Çetin bir sürece giriyoruz. Bir yandan yerel seçimler, diğer yandan Cumhurbaşkanlığı seçimleri gölgesinde Müzakere süreci var önümüzde. Şu sıralar eylemler biraz ara verdi desek yeridir. Ancak eylem dalgası da yakındır ülke gündemine bomba gibi düşer. DP-UG’de yaşanan kargaşa ve istifa krizi, kendisini çok farklı şekillerde gösterdi. Dün biz haberi manşetten “DP-UG’de İstifa Krizi!” şeklinde verdik. Olay tam da bir keşmekeş şeklinde karşımıza çıktı. İmza attığını yalanlayanlar da oldu, imzasının ardında duranlarda. İmza atıp farklı bir belgeye imza attım diyenler de vardı, hiç imza atmadım diyenler, kandırıldığını söyleyenlerde. İmza atıp istifa edenlere farklı baskıların geldiğini, geri adım attıklarını da duyduk bu geçen Pazar günü içerisinde. Pazar gününde DP-UG yetkililerinin resmi açıklama yapmasını bekledik. Belli ki hasar tespiti için 24 saatlik bir zaman dilimi yetmedi. Ötesinde, DP-UG’de istifaların daha da artacağı haberleri geliyor. Bu süreci yakından takip ediyoruz. *** Müzakerelerde Eroğlu’nun BM Genel Sekreteri Ban ki Moon ile görüşecek olması önemli bir gelişme olarak çıktı karşımıza. Eroğlu bu ay içerisinde New York’a gidecek. Kudret Özersay ile Rum Müzakereci Mavroyiannis ise, 25 Nisan’da Güney Afrika’da düzenlenen toplantılara katılacak. Bu işin Kıbrıs’ta çözülmeyeceği ortada. Zaten Burgenstock veya Long Islan gibi Kıbrıs adasından uzak bir mekân olmaz ise çözümün tohumlarını atmak imkânsız hale gelecek. Bu deneyim ile sabit hale geldi. Düşünüyorum da 2004’te yaşanılanlar ve o yoğun süreç yine bizimle olabilir. Yakın zamanda mümkün olduğunu düşünmüyorum ama ümit etmiyor da değilim hani. *** Muhalefet partilerinin beceriksizlikleri, içinde bulunduğumuz dönemde bir kez daha karşımıza çıktı. UBP’ye ülkeyi dar eden, gece gündüz eylem yapan kesimler şu sıralar sırra kadem bastı. “Yine mi eylem var?” şeklinde serzenişte bulunan gazeteciler aslında bu dönemde oldukça rahat. “Her şey güllük gülistanlık mı?” diye düşünmekten kendimi alamıyorum. CTP’nin muhalefette olduğu dönemde, hükümeti nasıl yaylım ateşine tuttuğunu ve tüm bunlarla birlikte sendikaların nasıl ayaklandığını unutmamak gerek. Eylemler şimdilik yok gibi. Kuyruğuna basılan, canı yanan ve ekmek kavgası veren küçük gruplar dışında, kitlesel eylemlere ara verildi. Ancak sendikaların sabrının taşma noktasına geldiği de yapılan açıklamalar arasında. CTP süreçleri kontrol etmekte, sendikalar ile iyi ilişkileri sürdürmekte belli ki UBP’ye göre çok daha başarılı. TDP ise ölüm sessizliği yaşıyor. Ülkenin iyi bir noktaya, vatandaşın huzura kavuşması için bir şeyler yapılması şart. Hayat daha iyiye gitmiyor. Çalışmaların ise yeterli olamadığı gün gibi ortada. İyi bir hafta geçirmeniz temennisi ile.