Aslında hiç düşünmemiştim “sevginin de kokusu” olacağını…Ama Türk bahriyesinin önde gelen isimlerinden Araştırmacı Yazar ,Öğretim Üyesi , E.Kur. Dz. Alb.Dr, Nejat Tarakçı dan geçtiğimiz günlerde bu maili alıncaya kadar…Tarakçı hoca eşini kaybettiği günün ertesi sabahında kaleme almış bu anlamlı satırları..
Geçen yaz adaya ziyaretinde zaman ,zaman yazılarını yayınladığımız ZOOM dergisine sevgili Birol Bebek le tanıştırmaya götürmüş,daha sonra Lefkoşa ‘da kısa bir surlar içi turu attıktan sonra arabayı park ettiğim Çetinkaya kulübüne doğru yürümüştük..
Tam kulübün karşısındaki Zehra sokak tabelasını görünce sevgili eşine “bak Zehra burada senin sokağın da varmış “ demişti..Sanki içime doğmuş gibi geçen gün parka giderken sokak tabelasına gözüm ilişmiş, o güzel çifti anmıştım sessizce..Ertesi gün haberleşme sitemiz olan “Emekli Bahriyeliler “ de taziye mesajlarını okumaya başladım..Aynı saatlerde de kendisinden Zehra Hanımın kayıp bilgisi de düşmüştü ekranıma…Taziyelerimle birlikte bu ilginç anımsamayı da yazdım kendisine..
Her ölüm erkendir…Bu erken kaybın ardından sevgili Zehra Hanımefendiye rahmet dilerken o menhus hastalıkla boğuşan tüm insanlara sağlık ,sabır ve şifa dileklerimle Dr.Nejat Tarakçı nın satırlarını paylaşmak istedim bu hafta sizlerle…İşte Sevginin Kokusu “:
Sevginin kokusu olur mu demeyin! Yaşam boyunca hiçbir anlam veremediğiniz bedeninize sinen o kokunun ne demek olduğunu onu kaybedince anlarsınız. Bebek doğduğunda sevginin kokusu annesinin kokusudur. Bebek annesini kokusundan tanır. Baba kokusu ve sevgisi daha sonra oluşur. Anne ile bebek arasında ölünceye kadar devam eden bu koku gerçek sevginin kokusudur. Eşler için de aynı şey söz konusudur. Uzun yıllar devam eden beraberliğin yaşarken pek fark edemediğiniz kendine has bir kokusu olur. Hiç evlenmeyenler ise değişik kokular arasında bocalayarak gerçek sevgi kokusunu bir türlü bulamazlar. Onu kaybedince bu ortak sevgi kokusu onu size hatırlatan her objede, her mekânda, zihninizdeki her düşüncede burnunuzun ucunda biter. İşte bu koku anne kokusundan sonra mutlulukla geçen bir beraberliğin, sevginin kokusudur. Eş olarak tanımlanan karı koca ilişkisi ancak sevgiyle bir bütünü oluşturabilir. O bütünde sevgi tomurcuğu vardır. Bu tomurcuğa çok iyi bakmak gerekir. Bu nadide ve zaman içinde oluşturulan sevgi tomurcuğu, gerçek bir aşk ve karşılıkla saygıyla büyür. Birlikte iken açmayan ve kokmayan bu tomurcuk, eşlerden biri hayattan ayrılınca çatlar ve gerçek sevginin kokusunu ortaya saçar. Geride kalan eş, kalan ömrünü her yerde bu kokuyu duyarak ve benzerini arayarak geçirir. Ve her zaman yeniden bir tomurcuk oluşturacak bir eş arar. Ancak çoğunda, eski sevgi kokusunu kaybetmek korkusu üstün gelir. Bu nedenle yeni bir tomurcuk oluşturacak cesareti kendilerinde bulamazlar. Kimseye ciddi anlamda yaklaşmak istemezler. Özellikle anneler bir daha hiç evlenmezler. Kendilerini çocuklarına adarlar. Böylece yeniden bebekle annenin ortak sevgi kokusuna geri dönerler. Çünkü kokusuz hayat yoktur. Anneler evlatlarını kaybettiğinde arkalarından kokusuna kurban olduğum diye ağıt yakarlar. Burunlarından onu doğururken duyduğu koku eksik olmaz. İnsanlar arasındaki sevginin kokusu hiç bitmez. Bu kokuyu sıcak bir ekmeğin kokusu gibi içinize çekmeniz gerekmez. Çünkü o koku zaten içinizdedir. Ve İhtiyaç duyduğunuzda doyasıya koklarsınız. Hiç bitmez. En içten dileğim, ortak tomurcuğunuz solmasın.
NOT: Bu satırlar eşimi kaybettiğim günün ertesi sabahında kaleme alınmıştır.(7 Ocak 2017)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.