Meclis Başkanı ve CTP-BG Cumhurbaşkanı adayı Dr. Sibel Siber, Kıbrıs sorunu ile ilgili yeni dönemdeki yol haritasını ve müzakere sürecine ilişkin görüşlerini paylaşmak için bu sabah gazetecilerle bir araya geldi. Lefkoşa’da gerçekleştirilen kahvaltılı basın toplantısına Genel Başkan ve Başbakan Özkan Yorgancıoğlu, Genel Sekreter Kutlay Erk, Dışişleri Bakanı Özdil Nami, Kadın Örgütü Genel Başkanı Sibel Sorakın ve Gençlik Örgütü’nü temsilen Başak Ekenoğlu katıldı. Kahvaltının ardından konuşmasına başlayan Siber, elli yıllık sorunun hala daha devam ettiğini ve bu seçimlerin Kıbrıs sorununun gidişatı açısından çok önemli olduğunu vurguladı. Federal Kıbrıs için büyük mücadeleler verdiklerini belirten Siber, Kıbrıs Türk halkının uluslararası toplumun bir parçası olmak istediğini, kendi kimliğiyle dünyadaki yerini alma zamanının geldiğini söyledi. “Biz, demokratik yapımızla varız. Varlığımızın onaylanması bizim için önemli. Biz çözüm istiyoruz. Bu isteğimizi 2004 referandumunda ortaya koyduk. Mevcut lider müzakere masasına 11 Şubat'ta ortak metni imzalayarak oturdu ki o dönemde 18 aylık gibi bir boşluk oluştu. Dışişleri Bakanı'mızın yürüttüğü gayretler sonucunda ortak metin imzalandı. Eroğlu, çözüm istenci olduğu konusunda güven vermiyor. Üst düzey bir misyon şefiyle görüşüyor ve diyor ki, ‘izolasyonları kaldırmamız lazım, bize söz verdiniz. Annan Planı'na evet dedik’. Samimiyetsizlik burada zaten. Kendisi Annan Planı’na hayır kampanyasını yürütmüş kişidir. Hayır diyen yüzde 35’in temsilcisidir. O bizi nasıl bir heyecanla savunabilir buna siz karar verin” dedi.
MASADA BEN OLSAYDIM ANASTASİADİS KALKAMAZDI
Rum tarafının çözüm motivasyonunun Türk tarafı kadar güçlü olmadığını belirten Siber, “Güney izolasyon altında değil. Devlet yapısıyla, ticareti, ekonomisi ile her şeyi var. Rum tarafını ikna etmek, güven artırıcı önlemleri artırmak, STÖ'leri daha çok işin içine sokarak etkin diplomasi yürütmek çok önemli. Müzakere masası güven istiyor, irade istiyor, enerji istiyor ve en önemlisi inanç istiyor. Kimse kolay kolay müzakere masasını terk etmek istemez. İki liderin dünyada yarattığı algı çok önemlidir” dedi. Siber şöyle devam etti:
“Anastasiadis 2004 referandumunda evet diyen bir liderdi ve dünyadaki algısı da çözüm isteyen bir lider olduğudur. Anastasiadis, kriz var diyerek masayı terk etti. Oysa krizin çözüm yeri masadır. Bizim tarafta ne oldu peki? Sadece ‘kalktığı gibi geri otursun’ denildi. Ne uluslararası bir çağrı, ne BM'yi bu yönde uyarma konusunda hiçbir girişim olmadı. Sanki de beklenen buydu. Masada ben olsam, Anastasiadis masadan kalkmazdı. CTP’nin isteği çözümdür, barıştır. Barış güçleri ile güçlerini birleştirmiştir. Kimsenin barış ve çözüm istenci konusunda en ufak bir şüphesi yoktur. Biz, müzakere masasında, aktif, dinamik ve kadrolarımızla çalışmalar yürüteceğiz. Dünya dili konuşarak, barış dili konuşarak, uzlaşı kültürüyle hareket edeceğiz. ‘Ben’ denilen anlayışla hiçbir kazanım elde edilemez. Kıbrıs sorunu artık bitecek. Konjonktürün uygun olduğunu söyleyebilirim. İki bölgeli, iki toplumlu, siyasi eşitliğe dayalı bir model uzun yıllardır masadadır. Biz bütün gücümüzle barış için, belirsizliği ortadan kaldırmak için, kendi ayakları üzerinde duran bir yapıya kavuşmak için kabul edilebilir bir anlaşma için çalışacağız. İnsanların barışması için çaba ortaya konmalıdır. Biz barış projelerini destekleyeceğiz. Bu güven, güven yaratıcı önlemler dediğimiz bir takım projeler ve yapılacak çalışmalarla sağlanmalıdır. İki halkın birbirine güvenmesi gerekir.”
SİBER GAZETECİLERİN SORULARINI YANITLADI
Siber’in konuşmasının ardından soru-cevap kısmına geçildi.
Genç TV Haber Müdürü Fatma Kişmir’in, “Anastasiadis’in masadan kaçma sebepleri navtex ve Barbaros’un gelmesiydi. Rum tarafı son zamanlarda yaptığı açıklamalarda Türkiye’nin yeni bir navtex yayınlanması halinde yine aynı şeyi yapacağını söylüyor. Aynı şeyin olması halinde sizin tavrınız ne olacak” sorusunu yanıtlayan Siber, şöyle konuştu:
“Navtex bir sonuçtur. Kıbrıs Cumhuriyeti olarak sondaj çalışmalarının tek taraflı başlamasına karşı atılmış bir adımdır. Hidrokarbon iki halkın ortak kazanımıdır ancak Rum lider çözüm odaklı konuşurken bir taraftan da Kıbrıs Cumhuriyeti kimliğinden yararlanıp sondaj çalışmalarına başladı ve bu durum çözüm ruhuna aykırı bir tavırdı ve negatif etki yarattı. Dolayısı ile bu sondaj çalışmalarının başlamasıyla navtex yayınlanmıştı. Krizin sebebi budur. Halbuki bizim önerimiz hidrokarbonların teknik komitede görüşülmesi iki halkın ortak değeri olduğu göz önünde bulundurularak çalışma yapılmasıydı. Dolayısı ile bu bir gerekçe olamazdı. Eğer bu dünyaya iyi anlatılabilseydi Anastasiadis’in masadan bu şekilde kaçması hoş karşılanmazdı. Burada bizim toplum liderinin daha etkin daha dinamik şekilde komite önerisini hem uluslararası kamuoyuna hem de BM’ye daha görünür şekilde anlatması gerekirdi.”
Milliyet Gazetesi Kıbrıs temsilcisi Sefa Karahasan’ın, “Seçilirseniz dışişleri bakanı yanınızda olacak mı? Bu süreçte Türkiye ile ilişkiler nasıl olacak” şeklindeki sorusuna ise Siber şu şekilde cevap verdi:
“Biz insan kaynakları yönünden çok zengin bir ülkede yaşıyoruz ve bu insanların birçoğu dışişleri bakanlığındadır. Dışişleri bakanlığı bizim bir kurumumuzdur. Doğal olan dışişleri ile cumhurbaşkanının yakın iletişimde olması ve işbirliği yapmasıdır. Dışişleri bakanlığımızla ilişkilerimizi artırıp süreci daha ileriye taşıyacağız. Kurumlarımıza ve kişilere küsmek gibi bir lüksümüz yoktur. Bu toplumsal bir sorundur. Bu ülkemizin sorunudur. Dışişleri bakanımız ve bakanlık personeliyle çalışmalarımızı yürüteceğiz. Kıbrıs sorunu Türkiye ile birlikte yürütülüyor. Türkiye aynı zamanda garantördür. Masada özne olan Kıbrıs Türk toplumunun lideridir ama işbirliğiyle iletişim içinde iki ülkenin ortak çıkarları doğrultusunda çalışılacaktır. Uzlaşı temelinde saygın ilişkiler kurulacak. Arzu edilen hep bu ilişkidir zaten.”
Sabah Gazetesi Kıbrıs temsilcisi Emre Diner’in, “Gündemde Kapalı Maraş ve Ercan var. Seçilmeniz halinde Kapalı Maraş konusu ile Ercan ne olacak” sorusunu Siber şöyle yanıtladı: “
“Telli bölge Kapalı Maraş’la ilgili 1977 müzakerelerinden beri farklı çözümler gündeme geldi. Annan Planı’nın da bir parçası olmuştu. Şimdi iki adayın önerileri var. Bir aday diyor ki Kapalı Maraş’ı Ercan ve Mağusa Limanı karşılığında BM kontrolünde açalım. Bu teklif geçmişte defalarca yapıldı ama reddedildi. Diğer adayın ise önerisi Türk kontrolünde açalım. Bu konuda BM’nin kararı var. Maraş ancak BM gözetiminde açılabilir. Eğer bu kararı çiğneyip Maraş’ı açarsanız müzakere masasını bertaraf ettiniz demektir. Çünkü Rum tarafı da bu duruma sıcak bakmaz. Dolayısı ile Rumların masadan kalkacağı, BM’nin onay vermeyeceği yeni bir krize yol açıyorsunuz demektir. Maraş, anahtarını çevirip açabileceğiniz bir yer değil. 40 yıldır kapalı. Bunlar tartışılmalıdır. Bir sınır kapısının açılması bile bir buçuk yıl aldı. Yapılan çalışmalarda bugün başlanırsa ancak 5-7 yıl arasında açılabilir Maraş. Kıbrıs sorunu çok daha erken bir zamanda çözümlenecek ama o güne kadar Maraş’la ilgili çalışma yapılması önemlidir.”
Kıbrıs Gazetesi köşe yazarı Hasan Hastürer’in, “Güven artırıcı önlemlerle çözüm arasındaki dengeyi nasıl kurmayı amaçlıyorsunuz” sorusuna karşılık Siber şöyle konuştu:
“Güven artırıcı önlemler çözüm ve barış arasındaki dengededir. Halkların birbirine güvenmesi ve çözüme ivme kazandırmasıdır arzuladığımız önlemler. Biz çözüme bir ivme kazandırırsak iyi bir yol kat ederiz. Kurumlar arasında işbirliği, sağlık konusunda, bulaşıcı hastalıklar konusunda, çevre konusunda, GSM konusunda, araç sigortaları konusunda basit ama yaşama dokunan güven veren önlemleri hayata geçireceğiz. Bunlar barışa ve çözüme ivme kazandırır.”
Havadis Gazetesi Yazı İşleri Müdürü Hüseyin Ekmekçi ise “Bu seçim döneminde size yönelik yapılan eleştirilerden biri de dik duruşla ilgiliydi. ‘Türkiye bir şey dayatırsa Siber evet diyecek’ gibi yorumlar yapıldı. Siz Türkiye ile nasıl bir ilişki tasarlıyorsunuz” sorusuna Siber’in cevabı şöyle oldu:
“Dik duruş halkınızın sorumluluğunu almaktır. Bütün uluslararası ilişkilerde bu sorumluluk omuzlarınızda ve halkınız için bir şeyler yapma, başarma heyecanı ruhunuzdaysa oturur konuşursunuz. Uzlaşı, diyalog ve empati ile sorunları çözersiniz. Dik duruş ego tatmini değildir. Kişisel egonuzu tatmin etmek için dik duruş dik duruş değildir. Ne kazandığınız önemlidir. Eğilip bükülmeden bir halkın temsilcisi olmanın gururuyla anlatırsınız ve anlaşılırsınız. TOMA bir dik duruştur mesela. Halk yararına olmayan bir araçtı. Uzlaşı ile ikna ile önüne geçtik. Ama siz uzlaşı kültüründen uzak kazanım elde etmeden yaptığınız kişisel çıkışlarla dik durduğunuzu iddia ederseniz bu dik duruş olmaz. Dik duruş ülkenizi onurlu şekilde temsil etmektir ve bu temsiliyette de kullandığınız dildir.”
Kanal SİM Genel Yayın Yönetmeni Sami Özuslu ise Siber’in konuşma metni kullanmamasının dikkatini çektiğini belirterek, “Eroğlu’nun Kıbrıs politikasına eleştiri yaptınız ve buna yönelik kendi siyasetinizi ve üslubunuzu dile getirdiniz. Bunu ‘rakibim Eroğlu’ diye mi yaptınız? Kazanmanız halinde müzakere heyetiniz kimlerden oluşacak? Seçimi kazanırsanız mevcut adaylardan yararlanır mısınız? Tek kadın aday olarak kampanya döneminde sizi en çok mutlu eden ve sizi en çok üzen ne oldu?” sorularını yanıtlayan Siber şunları kaydetti:
“Şu anda son 5 yıldır cumhurbaşkanı makamında oturan kişi olması dolayısıyla ve son 5 yılın hiçbir başarı öyküsü olmadığını vurgulamak için bu kritiği yaptım. Son 5 yılda bize sunabileceği hiçbir başarı öyküsü yok. Seçim döneminde endişe ve korku verildiğini görüyoruz. Halbuki bir lider seçime girerken halkına neleri yaptığını anlatır ve önümüzdeki 5 yıldaki vizyonunun aktarır. Ama bunlar yoksa Türkiye’den gelen vatandaşlara ‘sizi gemiye koyup gönderecekler’ şeklinde endişe yaratılır, korku verilir. Gittiğimiz köylerde insanlar bana bunu soruyor. ‘Bir federasyon olursa bizi geri gönderecekmiş diyorlar’ bana. Bu bir liderin kampanyasında olmaması gereken bir durumdur. Göç ve göçmenlik yaşamış halka haritalarla ve köy isimleriyle korku salınmaz. ‘Ben gidersem işiniz zor’ diyor. Liderler halklarına güven verir özgüvenini yükseltici konuşmalar yapar. Bir diğer aday son 5 yıldır buralarda yoktu görünür değildi. Şu ana kadar da Eroğlu ile herhangi bir eleştirisini duymuş değilim. Müzakere masasında ve heyetimizde kimler olacak konusunda endişemiz yok. Çünkü çok değerli insanlarımız var. Bu insanlardan heyetimizi oluşturacağız. Tecrübeliyim diyen adaylar gelsinler aktarsınlar tecrübelerini. Tecrübe var diye makam talep edilmez. Öyle olsa emeklilik olmazdı. Eğer iyi bir tecrübeleri varsa ve bunu aktarmak istiyorlarsa tabii ki kapımız açıktır. Kadın aday olarak maalesef cinsiyet üzerinden sosyal medyada çok ağır eleştiriler oldu. Bu çok genç bir kadın veya özgüveni eksik bir kadına yapılsaydı belki de adaylıktan çekilebilirdi. Oturuşumdan, gülüşümden, bakışımdan dolayı hiçbir erkek adaya yapılmayanlar bana yapıldı. Kadının siyasette olması gerekiyor. Kadın düşünceleriyle birikimiyle, donanımıyla vardır. Yeter ki kadını siyasette görünür kılma projelerini destekleyelim. Kadın siyasette görünür olursa kız çocukları için rol modeli olacaktır.”
Diyalog TV Haber Müdürü Aytuğ Türkkan’ın, “Liderin ideolojisinden bahsettiniz az önce. Bu ideolojiyle ilgili sizin siyasete başlayıp DP kökenli olmanız gerek parti tabanınız olsun gerek seçmenler olsun sorgulanıyor. Bunun hakkında ne düşünüyorsunuz? Özellikle sosyal medya üzerinden sol adayların birbirine yönelik saldırgan propaganda yürüttüğü aşikar. İkinci turda bu kırgınlıklar nasıl düzeltilecek? İkinci tura kim kalırsa kalsın seçim çözüm ve barış yanlısı insanların oylarıyla kazanılacak. Siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz?” sorusunu ise Siber şu sözlerle yanıtladı:
“Her zaman insanı merkezde tutan bir düşünce yapısında oldum. Bu üniversite hayatımda çalışma hayatımda da böyle olmuştur. Beni sonradan tanıyanlar da bunun böyle olduğunu görmüştür. Başbakanlık dönemimde neye önem verdiğim görüldü. DP sosyal demokrat bir parti olarak kuruldu ve o dönem birçok arkadaşımın da teşvikiyle adımı yazdırdım ama partide görev almadım hiç. İdeoloji insanı merkeze koymaktır, dürüst, temiz olmaktır. Hak, adalet ilkesine inanmaktır, barışa inanmaktır. Uzlaşının önemine inanmaktır. Ülkesinde kalıcı barışı arzu etmektir. İdeoloji budur. Bu ideolojiyle masaya oturursanız sonucu halkınız yararına elde etmekte daha istekli olursunuz. Önemli olan sol değerleri kendi hayatınızda benimsemenizdir. Kendi hayatınızda bunu uygulamazsanız o ideoloji bir işe yaramaz. İdeoloji ile özel yaşamın uyuşması gerekir. Bugüne kadar en ağır eleştirilere uğrayan aday kim? Bu eleştiriler maalesef şahsıma yapılıyor diğer sol adayın destekçileri tarafından. Bu ‘onlar yaptı biz de yapalım’ anlamına gelmesin. Kesinlikle bu çatışmaları doğru bulmuyorum. O zaman da doğru bulmuyordum şimdi de. Ama sosyal medya sınırsız kişisel özgürlük alanıdır. Herkes bilgisayarın başına geçip ne hissederse bu bazen küfür bazen aşağılama olabilir, bunu yapıyor. Mizahi eleştiriler de çok güzel ama kişiliğe saldırı kabul edilemez. Çünkü bu insanların ailesi, çocukları vardır bunlar da düşünülmelidir. Ama ne yazık ki bunların önüne geçilemiyor. Ne yazık ki partinin ve adayın ağzından çıkmadıkça adayın diğer adaya saldırısı olarak kabul edilmemelidir. Sosyal medyada taraftarların birbirlerine yaptığı eleştiriler adaylara mal edilmemelidir. Adaylar arasında birbirini suçlayıcı açıklamalar görmedim.”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.