Şiddet içerikli oyunların çocuklarda “şiddet” kavramını normalleştirdiğini belirten uzmanlar, bu durumun şiddetin normal hayata taşınmasında etkili olduğunu vurguluyor. Şiddet içeren oyunların çocukta “ters kimlik” etkisi oluşturabileceğini belirten uzmanlar, “Özellikle gerçek yaşamda sağlıklı akran ilişkileri kuramayan, dışlanma yaşayan, olumsuz benlik duygusu olan çocuk ve ergenler, bu oyunlarla edindikleri kimlik üzerinden kendilerini ifade etmeye başlayabiliyor. Normalde olumsuz ya da toplumda istenmeyen, kabul görmeyen bazı davranışların belli ortam veya topluluklarda kabul görmesi, bu davranışların pekişmesi anlamına geliyor” uyarısında bulundu.
Üsküdar Üniversitesi NPİSTANBUL Beyin Hastanesi Çocuk Ergen Psikiyatri Uzmanı Doç. Dr. Çiğdem Yektaş, şiddet içerikli oyunların çocuklar üzerindeki etkilerine ve tercih edilme nedenlerine değinerek ailelere de önemli tavsiyelerde bulundu.
Şiddet sanal ortamda ödüllendiriliyor
Öncelikle şiddet içerikli davranışların bilgisayar oyunlarında nasıl normalleştirildiğinden söz etmek gerektiğini belirten Doç. Dr. Çiğdem Yektaş, “Gerçek yaşamda yaptırım ve cezalar uyguladığımız şiddet içerikli davranışların sanal ortamda neredeyse ödüllendirici etkilerinden bahsetmek mümkün. Bu tür oyunlarda edinilen roller, çocukların yönetimindeki sanal karakterlerin gösterdiği şiddet içerikli davranışlar, çoğunlukla ayrıntılı kurgulanmış olup oyunda bir seviye atlama ya da güç elde etme yolu olarak sunuluyor. Gerçek yaşam ve sanal ortamdaki bu zıtlık da bir yetişkin için anlaması kolay olsa da bir çocuk ve ergen için bu davranışların normal kabul edilip içselleştirilmesi söz konusu oluyor” uyarısında bulundu.
Çocuk şiddeti oyundan gerçek hayata taşıyor
Çocuğun bir süre sonra oyundaki gibi gerçek yaşamda da kendisini vuran kişiye karşılık olarak kaba kuvvet kullanmaya başladığını işaret eden Yektaş, “Karşısındakine zarar verebilecek türde bıçak, silah gibi araçlar kullanmaya ve bunları da normal bir davranış olarak görmeye başlıyor. Sonuçta da durumla orantısız öfkeli davranışlar ya da sorun çözme biçimi olarak saldırgan yaklaşımlar ortaya çıkabiliyor. Öte yandan ergenliğe kadar ölüm gibi soyut kavramların bir çocuk tarafından tam olarak içselleştirilememesi, anlaşılamaması söz konusu. Oyunda ölen ama tekrar hemen dirilen karakterler de kafa karışıklığını artırabiliyor ve çocuğun olası bir şiddet davranışının gerçek sonuçlarını ön görememesiyle sonuçlanabiliyor” diye konuştu.
Denenemeyecek olanı deneme imkanı sunuyorlar
Doç. Dr. Çiğdem Yektaş oyunların çocuklara sunduğu imkanlardan ve sebep olduğu sonuçlardan şöyle bahsetti:
“Çevrimiçi oyunların sanal kurgusu aslında ödülü az, zahmeti çok ve kuralı fazla yaşamımızın sınırlarından da kurtulabilmeyi, biraz daha bağımsız hareket edebilmeyi, kimliğinizin belki de gerçekte hiçbir şekilde deneyimlemeyeceğiniz yanlarını deneyimlemeye imkan veren bir özgürlük alanı da sağlıyor. Oyunlardaki bu sanal kurgu, çocuklarda bilinç, bellek, zaman algısı, kimlikle ilgili farkındalık düzeylerini olumsuz etkileyebiliyor. Özellikle de son dönemde daha çok artırılan gerçeklik ile birlikte daha yoğun yaşanan duyguların olduğu oyunlar, çocuklarda ve ergenlerde gerçek ile gerçek olmayanın ayrımının bozulabildiği, disosiye dediğimiz kopma yaşantılarına sebep olabiliyor. Disosiyasyon, kişinin mevcut gerçeklikle bağlantısının kopması anlamına gelmektedir. Bu noktada asıl sorun nereye disosiye olunduğudur ve bunu gerçek yaşamda devam ettirilip ettirilmediğidir. Eğer devam ederse oyundaki şiddet içerikli kurguya dalma ya da pasif etkilenme yaşantıları, eyleme vurulan davranışlarda gerçek yaşama taşınabiliyor ve maalesef şiddet olaylarıyla sonuçlanabiliyor.”
Çocuklarda ters kimlik etkisi yaratıyor
Ergenlik ve çocukluk döneminin merak ve keşfetme duygusunun, kendini deneme, kanıtlama ihtiyacının çok arttığı bir dönem olduğunu hatırlatan Yektaş, “Ancak bu henüz daha dürtü denetimi ve öfke yönetiminin tam gelişmediği bir dönem. Oyunlar şiddet içerikli de olsa ödüllendirici etkileri nedeniyle olumsuz yanlarına rağmen çocuk ve ergen yaş grubu için oldukça çeldirici etkiye sahip. Özellikle gerçek yaşamda sağlıklı akran ilişkileri kuramayan, dışlanma yaşayan, olumsuz benlik duygusu olan çocuk ve ergenler bu oyunlarla edindikleri kimlik üzerinden kendilerini ifade etmeye başlayabiliyorlar. Bu aslında bizim ters kimlik etkisi dediğimiz bir durum. Normalde olumsuz ya da toplumda istenmeyen, kabul görmeyen bazı davranışların belli ortam veya topluluklarda kabul görmesi, bu davranışların pekişmesi anlamına geliyor. Dolayısıyla gerçekte sağlıklı kimlik denemeleri yapamayan, incinebilir durumdaki çocuk ve ergenlerde de olumsuz kimlik gelişimine destek olarak sorunlu davranış sıklığını artırıyor. Sonuçta da gördüğümüz tablo şiddete duyarsızlaşma, düşmanca duygularda artış, sorunlar karşısında şiddet ve saldırganlık davranışları oluyor” ifadelerini kullandı.
Piyasaya sürülen oyunlar denetlenmeli
Piyasaya sürülen oyunların devletimizin kurumları tarafından gerekli denetimlerden geçirilmesinin önemine değinen Doç. Dr. Çiğdem Yektaş, “Ancak yeterli değil. Ailelere düşen görev ise çocukların ekran maruziyetinin sadece sürelerini değil kullanım amaçlarını, oynadığı oyunların içeriğini ve yaşına uygunluğunu denetlemektir. Denetlemenin de mutlaka çok erken yaşta başlaması gerekiyor. Neden denetleme yapıldığının ayrıntılarını ve sebeplerini uygun şekilde anlatmak gerekiyor. Bu noktada çocukla kurulan ilişkinin açık ve şeffaf olması, çocuğun yaşadığı sorunu anlamak açısından da önemli. Aksi halde denetim, ceza ve yaptırımların ötesine geçmek çok mümkün olmayacaktır” diye konuştu.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.