Hayvanları Koruma Kanunu'na göre bakıma ihtiyacı olan ya da kısırlaştırılması gereken sokak hayvanları, tedavisi tamamlandıktan sonra alındığı sokağa geri bırakılıyordu.
Sokaktaki hayvanları tedavi ya da kısırlaştırma amacı olmaksızın toplayıp yerinden etmek kanunen yasaktı.
Ancak yeni düzenlemeyle birlikte "topla, aşıla ve kısırlaştır, yerine bırak" metodu yürürlükten kaldırıldı.
Meclis'ten geçen yeni yasa, sokaktaki tüm köpeklerin toplanarak sahiplendirilinceye kadar barınaklarda bakılmasına hükmediyor.
Yerel yönetimlere ise bakımevi kurmaları ve mevcut şartları iyileştirmeleri için 31 Aralık 2028'e kadar süre tanıyor.
Hükümet, mevcut yasadaki "topla, aşıla, kısırlaştır, yerine bırak" ilkesi uygulanmadığı için yasanın ihtiyacı karşılamadığını gerekçe gösterdi.
Pek çok meslek örgütü, hayvan hakları savunucuları ve muhalefet ise hayvanları kitlesel bir şekilde öldürmeden bu yasayı uygulamanın imkansız olduğunu savunuyor.
'Çok fazla köpek hem bakımsızlık hem hastalıktan ölecek'
Hükümet Türkiye’de 4 milyon sokak köpeği olduğunu, buna karşın mevcut 322 barınaktaki toplam kapasitenin 105 bin olduğunu belirtiyor.
Bu yasanın hayvanları öldürmeyip koruyacağına dair söylemlerin güvenilirliği, esas olarak bu istatistikle sorgulanıyor.
Gerek muhalefet milletvekilleri gerek meslek örgütleri, bu kapasiteyi karşılayacak sayıda barınağın yapılabilmesinin mümkün olmadığını savunuyor.
Bu hedef gerçekleşse bile, milyonlarca köpeğin ömür boyu barınaklarda bir arada ve sağlıklı bir şekilde yaşamasının “imkansız” olduğu belirtiliyor.
Uludağ Üniversitesi Veterinerlik Fakültesi’nde Prof. Dr. Ebru Yalçın, bir hayvanın barınaklarda sağlıklı yaşaması için yaklaşık minimum 7-8 metrekare gerektiğini söylüyor:
“Bunun sağlanabilmesine imkan yok. Barınakları hiç görmemiş insanlar, sanki beş yıldızlı otel sanıyorlar. Çok fazla köpek hem bakımsızlıktan hem hastalıktan maalesef ölecek.”
Hayvan hakları savunucusu Aslı Alpar da çok sayıda köpeğin bir arada tutulması sebebiyle aralarında viral hastalıkların yaygınlaşacağını belirtiyor:
“Bu, sağlıklı alınan köpeğin dahi hastalanması anlamına gelir. Viral hastalık tedavileri özel kliniklerde bile çok uzun soluklu ve masraflıyken devlet bu tedaviyi karşılayacak mı, yoksa 'kanuni' öldürme hakkını mı kullanacak?”
'Yasadaki muğlaklık, hayvanların doğrudan öldürülmesi demek'
2004’ten beri yürürlükte olan yasa, belediyelere hem bakımevi açma hem de hayvanları toplayarak düzenli kısırlaştırma yapma sorumluluğu vermişti, fakat belediyelerin çoğu bu görevi yerine getirmedi.
Hayvan hakları savunucuları, 20 yıllık bu tablo göz önüne alındığında, belediyelerin 4 milyon köpek için 4 yıl içinde sağlıklı koşullar sağlayabileceğine ihtimal vermiyor.
Muhalefet de bu düzenlemenin uygulanmasının fiilen mümkün olmadığını ve köpeklerin kitlesel olarak öldürülmesiyle sonuçlanacağını söylüyor.
Kanunda sokak köpeklerinin tamamının toplanarak öldürüleceğine dair doğrudan bir hüküm yer almasa da bu şartı düzenleyen madde “belirsiz ve yoruma açık” ifadeler içermekle eleştiriliyor.
İlgili maddede, “İnsan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden ve olumsuz davranışları kontrol edilemeyen, bulaşıcı hastalığı bulunan ya da sahiplenilmesi yasak olan” köpeklerin veteriner hekim tarafından/gözetiminde öldürülebileceği belirtiliyor.
Ankara Barosu Hayvan Hakları Merkezi Başkan Yardımcısı Avukat Didem Doğu’ya göre, bu maddedeki muğlaklık, doğrudan hayvanların öldürülmesi anlamına geliyor:
“Düzenlemedeki 'insan ve hayvanların hayatı ve sağlığı için tehlike teşkil eden, olumsuz davranışları bulunan hayvan'ın net bir tanımı yok. Bu durumda birinin sokakta havlayan köpeği olumsuz davranış sergiliyor kabul etmesi, bir ilaçla geçirilebilecek uyuzu olan hayvanı sağlığı tehdit ediyor bulması belki de uzun yıllar aynı mahallede yaşayan hayvanın ölümüne neden olacak.”
Barınakların artık hayvanların ömrünün sonuna dek kalacağı bir ‘toplama kampı’ olarak kurgulandığını söyleyen Doğu, barınakların yetersizliği düşünüldüğünde öldürülecekleri bir yer olduğunu belirtiyor:
“Barınakların zaten yaşam alanı sunmaması bir yana, kapasitelerinin de yetersiz olduğu düşünüldüğünde, bunun sorun çözmeye ehil bir yöntem olmadığı açık. Öngörülen sistem aslında toplumda yankılandığı gibi tüm köpeklerin sokaktan toplanmak ya da yerinde "uyutulmak" suretiyle ölüme mahkum edilmesinden ibaret.”
Öte yandan sokakta ya da barınaktaki bir köpeğin bu olumsuz nitelenen davranışlarının ne kadar süre takip edileceği ve öldürme kararının nasıl verileceği de belirsizliğini koruyor.
“İlk toplananlar küpeli, kısır ve aşılı köpekler olacak”
Peki, milyonlarca köpek sokaklardan nasıl zarar vermeden ya da öldürmeden toplanacak?
Alpar’a göre, son 20 yılda köpekleri kısırlaştırmak için toplayamayan belediyelerin bu işin altından kalkabilmesi mümkün değil.
Yalçın ise toplu halde gezdikleri için şikayete sebep olan mahallelerdeki köpekleri toplamanın çok zor olacağını, bu sebeple ilk olarak aşılı, kısır ve insana alışkın köpeklerden başlanacağını belirtiyor:
“Bu köpeklerin aynı anda toplanabilmesine olanak yok, çünkü bunun için yeterli barınak ya da personel de yok. İlk aşamada kısırlaştırılmış, aşılanmış, küpelenmiş ve insana yakın olan mahallenin köpeğini almayı seçecekler.”
“Fakat toplaması kolay olanlar ile başladığınızda, şehirde olmayan, insana daha az alışkın, trafiği bilmeyen köpekler şehre girmeye başlayacak. Ayrıca bu köpekler; tilki, çakal, kurt, yaban domuzunun şehre inmesini engelliyor. Yabani kuduzla karşılaşma olasılığını azaltıyor ve kuduz açısından bir antikor bariyeri sağlıyor.”
Daha yasa yürürlüğüne girmeden kanuna aykırı uygulamaların başladığını hatırlatan Yalçın, sokaklarda toplamaya engel olan vatandaşlar ve belediye ekiplerinin karşı karşıya geleceğini söylüyor:
“En büyük korkumuz, zaten köpekler toplanacak ya da öldürülecek diye düşünen vatandaşların hayvanlara zarar vermesi. Hayvana şiddet gösteren insanların, henüz bu yasa tartışılıyorken bile bundan güç alarak hayvanları öldürdüklerini gördük. Maalesef insanlar iki kutba ayrıldı.”
Alpar ise “Birçok şehirde köpek avı başladı; zehirleme, öldürme ve eziyet arttı. Bu kanunun uygulanması açıkça köpeklerin sürü halinde ölümüne neden olacak” diyor.
“İyileşebilecek hayvanlar öldürülebilir”
Yeni düzenlemeyle birlikte, mevcut kanunda yer alan “Sahipsiz hayvanların da sahipli hayvanlar gibi yaşamları desteklenmelidir" ve “Sahipsiz ve güçten düşmüş hayvanların 3285 sayılı Hayvan Sağlığı Zabıtası Kanununda öngörülen durumlar dışında öldürülmeleri yasaktır” maddesi kaldırıldı.
Benzer şekilde mevcut kanunda yer alan “Tıbbî gerekçeler hariç hayvanlara ya da onların karnındaki yavrularına zarar vermeyi” yasaklayan maddeyi kaldırılarak, yeni bir “kanuni” öldürme hakkı tanındı.
Kanunun gerekçesinde bu kanuni sebeplere “popülasyonun artması”, “kamu güvenliği riski” gibi ifadelerle açıklandı.
Ayrıca eskiden hayvanları korumak devletin göreviyken, şimdi "İnsan, hayvan ve çevre sağlığı gözetilmek” şartına bağlandı.
Alpar’a göre, yeni düzenlemede yer alan tüm bu ifadeler son derece muğlak ve hayvanlar aleyhine yorumlamaya çok açık:
“Sahipsiz denilen hayvanlar toplanacak, hapsedilecek ve sahiplendirilmediklerinde ya da iyileşebilir bir hastalıkları olduğunda ‘güçten düşmüş’ kabul edilerek öldürülebilecek. Hangi türü neye göre seçip koruyacaklar, buradaki etik ve bilimsel ilkeler ne, hiçbir şey belli değil.”
“Öldürmek ve toplayıp hapsetmenin popülasyonu dengelemedeki başarısızlığı birçok Avrupa ülkesi tarafından tecrübe edilmiş ve kanıtlanmış olmasına rağmen keyfi gerekçelerle sokakta yaşayan hayvanların öldürülmelerinin önü açılmış oluyor.”
Düzenlemeyle birlikte yıllardır sokak hayvanlarının bakımını üstlenen ve bakanlık tarafından verilen "yerel hayvan koruma gönüllüsü" statüsüne sahip kişilerin bu kimliği de kaldırılıyor.
Avukat Doğu, bu düzenlemenin Anayasa ve taraf olunan uluslararası sözleşmelere aykırı olduğunu söyleyerek, baro olarak başta AYM’ye başvurmak üzere tüm hukuki mücadelenin verileceğini belirtiyor.
Belediyeler ne yapacak?
Tarım, Orman ve Köyişleri Komisyonu Başkanı Vahit Kirişci, Meclis Genel Kurul görüşmelerinde 105 bin kapasiteli mevcut barınaklara nasıl 4 milyon köpeğin sığacağı sorusunu, “Bu kanun yürürlüğe girdiği andan itibaren belediyeler, 4 yıl içinde belirlenen bütçeyi ayırarak bu barınakları yapacaklardır” diye yanıtlamıştı.
Düzenlemeye göre nüfusu 25 binden fazla olan belediyeler bütçe gelirlerinin binde 5'ini, büyükşehir belediyeleri ise binde 3’ünü kaynak olarak barınaklara aktaracak.
Bu oranların üzerinde yapılan harcamaların yüzde 40'ı Hazine ve Maliye Bakanlığınca belediyeye aktarılacak.
Barınaklar için bu kaynağı ayırmayan ya da farklı amaçlarla kullanan belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ve belediye yetkililerine 6 aydan 2 yıla kadar hapis cezası verilecek.
Kanun ayrıca sahiplendiği hayvanı terk eden kişiye “hayvan başına altmış bin” ceza verilmesini öngörüyor.
Hükümet, bu ödeneklerle birlikte 4 yıl içerisinde yeterli sayıda barınak yapmanın mümkün olduğunu savunurken, CHP’liler ise bunun imkansız olduğunu ve yasayı fiilen uygulamayacaklarını söylüyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.