• BIST 9892.19
  • Altın 2962.961
  • Dolar 35.2472
  • Euro 36.7735
  • Lefkoşa 17 °C
  • Mağusa 17 °C
  • Girne 20 °C
  • Güzelyurt 15 °C
  • İskele 17 °C
  • İstanbul 14 °C
  • Ankara 13 °C

" Sokrates ve tabulaştırdığımız insanlar "

Ahmet İşcan

Değerli okurlarım ,

ölümü mutlak tadacak insanları bazı dönemlerde farklı şekillerde özellikle siyasette tabulaştırmaya meyilli bir toplumun üyeleriyiz.

Bazen kantarın topuzu öyle bir kaçıyor ki insan onuru pazarda satlığa mı çıktı diyesiniz oluyor. Fani olduğunu bile bile çeşitli menfaat ve çıkar ilişkileri ilanihayet süregelsin diye öyle canlı çeşitlemelerine hepimiz şahit oluyoruz ki adeta kraldan fazla kralcı rolünü adeta yaşam biçimine kolayca dönüştürüveriyorlar. Ata erkil ve erkek egemen bir toplum modelini geçmişten günümüze sürdürme heveslileri ne yazık ki hep baskın ve baskıcı olmuşlardır.

Türk kadınının hem kurtuluş savaşı mücadelesinin en önemli halkası olduğu hemde çağdaş modern yaşamın tartışmasız sembolü olduğu gerçeğini kavrama ve kabul etme hususunda alınması gereken çok mesafe olduğu kanaati yaygın bir inanıştır. Osmanlı Devletinden 1830 yılında bağımsızlığını ilan ederek ayrılan ilk devlet olan Yunanistan’ın bile geçmiş tarihinde yaşanmış olaylar modernleşme , çağdaşlaşma konularında bazı bedeller ödeyen aydınları vasıtası ile de olsa bugün bizlere bazı tarihteki olayları siz kıymetli okuyucularımın bilgisine getirme gerekliliğini yaratmıştır.

Makalemize konu ettiğimiz Ünlü antik yunan filozof ve düşünür Sokrates, onurlu, haysiyetli ve sorgulayan yaklaşımları ile insan olmanın en azından asgari davranış şekillerini asırlar önce bile bizlere göstermiştir. Yönetenlerin yanlış ve adaletsiz uygulamalarına karşı hiç eğilip bükülmeden onurlu davranış sergileyerek hiç tereddüt etmeden ailesi ve tüm sevdiklerini arkada bırakarak ona reva görülen baldıran zehirini içebilmiştir. işte Milattan önce 399 yılında tarihe altın harflerle yazılmış olan bu onurlu davranış günümüze kadar hep önemini koruyarak gelmiştir. İşte adı anılan Sokrates günlerden bir gün sokağa çıkıp Atinalılara "Zeus'tan Apollonia kadar 500 çeşit tanrınız var. Halbuki kâinatta milimetrik bir düzen var, birden fazla el karışırsa bu düzen karışır yaratıcı bir tanedir" der. Ahlak felsefesinin kurucusu olarak kabul edilen Sokrates’in yaşamının en belirgin olaylarından biri MÖ 399 yılında hakkında ılan davadır. Platon'un Sokrates'in Savunması adlı eserinde anlattığı kadarıyla Sokrates, şehrin tanrılarına inanmamak onların yerine başka tanrılar koymak ve böylece gençliği zehirlemekle suçlanır. Sokrates bu suçlamalar sonucunda ölüme mahkûm edilir. BAŞKALDIRI VE SORGULAMA Sokrates'in felsefi yaşamına başlangıçlık eden olay Delphoi Tapınağı ziyaretidir.Sokrates felsefesinin ana temalarını ele alan başlıca kaynak Sokrates'in Savunması adlı diyalogdur. Bu diyalog Sokrates hakkında açılan dava sonrasında Platon tarafından kaleme alınan bir felsefi başkaldırıdır. Bu arada Platonun meşhur devlet kitabı da çok önemli bir kaynak kitaplarım arasındadır. Bu eser, Sokrates'in felsefi yaklaşımı uyarınca sürdürdüğü yaşamını sergiler. Sokrates yaşam tarzını ve yaşam tarzı nedeniyle sahip olduğu güçlü düşmanlıkları sergilemek amacıyla dostu Khairephon’un Delphoi Tapınağı kahini Pythies’e kendisi ile ilgili ziyaretini aktarmayı gerek görür. Khairephon, kahine Sokrates’ten daha bilge birisinin bulunup bulunmadığını sorduğunda kahin, ondan daha bilge birisinin bulunmadığını söyler. Bu bilgiyi alan Sokrates önce şüpheye düşer, çünkü hiçbir şey bilmediğinin farkındadır. Ama tanrı yalan söylemeyeceği için kahinin sözlerinin doğruluğundan şüphe etmemek durumundadır. CEHALET EN BÜYÜK KÖTÜLÜKTÜR Böylece söz konusu kehanetin, çözülmesi gereken bir bilmece olduğunu düşünerek araştırmaya koyulur. Önce adı bilgeye çıkan politikacıya, sonra ozanlara, daha sonra da sahip oldukları Sophia ile ünlü olan ustaların ve zanaatkarların yanına gider. Onlara sorduğu sorularla, onların bilge olmadıklarını kavrar. Sokrates bunların cehaletin pençesinde kıvrandıklarını fark eder. Bu kişiler, hem bilmedikleri şeyleri bildiklerini sanmaktadırlar hem de neleri bilmediklerinin farkında değillerdir. Oysa cehaletten daha büyük bir kötülük yoktur. Sokrates bu kişilerden farklı olarak, bilmediğini bilir; tam da bu noktada o kişilerden daha bilge olmaktadır. Yani Sokrates kendi cehaletinin farkında olmak gibi insani bilgeliğe sahiptir. Yani Sokrates kendini bilmekte ve kendini tanımaktadır. Sokrates, kahinin söylediği sözlerin gerçek anlamını bulmak için uyguladığı sorgulama sonunda Pythies'in ne demek istediğini anlamıştır. Onların arasında en bilge olduğu doğru bir yargıdır. BİLMEDİĞİNİ BİLMEK BİR ERDEMDİR Çünkü kendisi hiçbir şey bilmediğinin farkındadır. Sokrates böylece –bilmediğini bildiğini sanan- insanlarla, gerçek bilginin tek sahibi olan tanrılar arasında aracı durumundadır. Bu konum aslında Platon'un Lysis ve Şölen adlı eserlerinde belirttiği gibi, filozofun konumudur; zaten filozof kelimesi de Yunanca philei ve sophia kelimelerinin yan yana gelmesi ile oluşturmuştur. Bu kelime başta "bilgi ve bilgelik dostu" sonra ise "bilgiye can veren, onu sorgulayan" anlamına gelmektedir. Bunun ön koşulu da bilgisizliğin bilincinde olmaktır. Melethus diye biri onu, "Bu Sokrates denen adam devletin kabul ettiği tanrılara inanmıyor, gençlerin ahlakını bozuyor" diye ihbar eder VE: Sokrates' mahkemeye çıkarılır , 501 kişi onu yargılar. Yargılama sonucunda Baldıran zehri içirilerek öldürülmesine karar verilir. "Sokrates, bir ay hapis yattıktan sonra kendisine baldıran zehrini sunup "iç" dediler. Hiç tereddüt etmeden içeceği sıra da hanımının ağladığını duydu ve "niye ağlıyorsun?" diye sordu. Hanımı "seni suçsuz yere öldürüyorlar" dediğinde Sokrates, eşine şu karşılığı verdi: "iyi ya işte suçlu yere öldürülsem daha mı iyi olacaktı" dedi. Sonra da ağlamaya başlayan talebelerine dönüp "unutmayın ben ne ilk ne son olacağım hak ve hakikati, gerçeği günlük hayat kaygılarının üstünde tutan birçok insanın akıbeti benim gibi olacak" dedi ve baldıran zehrini içerek öldü. O gün bugündür inandığı değerler uğruna, doğru yaptıkları adına eğer birileri tarafından anlaşılmazda mahkum edilirse ve kendisine zehir verilip içmesi istenirse bunu rahatlıkla içen, onuru ve haysiyetiyle yaşayan, dik duran, eğilmeden, satılmadan ,yaşayanların kullandığı bir metafordur bu baldıran zehri. " Değerli okurlarım şurası çok dikkat çekicidir ki Sokrates i mahkum eden 501 kişinin adını sanını yer yüzünde bilen yoktur fakat Sokrates bütün görkemiyle yaşıyor"

Ne Dersiniz?.

MEŞHUR BALDIRAN ZEHİRİ Baldıran, maydanozgiller , familyasından olan ve nemli yerlerde yetişen bazı zehirli bitkilerin ve bu bitkilerden elde edilen zehirin ortak adıdır. Bitki olarak baldıran, baldırgan ya da ağı otu; zehir olarak baldıran ise şeytantersi ya da yine baldırgan diye de bilinir.

Yazarın Diğer Yazıları