Lefke Avrupa Üniversitesi (LAÜ) İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi Uluslararası İlişkiler Bölümüile Kamu Yönetimi Bölümü tarafından “Kıbrıs Görüşmelerinin Geleceği” konulu konferans düzenlendi. Konferansa, KKTC İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat konuşmacı olarak katıldı.
Talat, Kıbrıs konusunun özü itibariyle zor bir konu olduğunu ve yakın geleceğin belirsizliğinden konunun daha da karmaşıklaştığını belirterek, Kıbrıs sorununun çözülebilmesi için sorunun ana sebeplerine bakılması gerektiğini ve bu kapsamda Kıbrıs sorununu özetlerken bazı dönüm noktalarına dikkat çekti.
Talat: 1963 yılında Kıbrıslı Rumlar anayasada değişiklik yaparak pek çok konuda üstün duruma gelmek istediler
Talat, 1960 yılında Kıbrıs Cumhuriyeti’nin ilanının iki toplumun da bağımsızlığa hazır olmamasından dolayı hem Kıbrıslı Türkler hem de Kıbrıslı Rumlar tarafından aynı derecede şaşkınlıkla karşılandığını ve bir huzursuzluk kaynağı olarak görüldüğünü belirtti. Bu durumun 1963 yılına kadar sürdüğünü söyleyen Talat, 1963 yılında Kıbrıslı Rumların anayasada değişiklik talep ederek pekçok konuda üstün duruma gelmek istediklerini, ancak bunun reddedildiğini anlattı. Bunun üzerine silahlı güç kullanarak devleti ‘ele geçirdilerini’,Kıbrıslı Türklerin ise devletin tüm kurumlarından çıkarıldıklarını ve kendilerini temsil imkanından mahrum bırakıldıklarını vurgulayan Talat, bu durumun Rum ve Yunan asker ve milislerinin Türk bölgelerine düzenlediği saldırılarla 1967 yılına kadar devam ettiğinin altını çizdi. Türkiye’nin askeri müdahale tehdidi üzerine Yunan askerleri adadan ayrıldı ve 1968 yılında Makarios tarafından başlatılan ‘normalizasyon süreci’nde Kıbrıslı Türklere başta seyahat özgürlüğü olmak üzere bazı hak ve özgürlüklerin yeniden tanınmış olmasına rağmen, bu normalizasyon sürecinin Kıbrıslı Türklerin devlet kurumlarına geri dönmelerini kapsamadığını belirtti. “Bu tarihten itibaren iki taraf arasındaki mevcut sorunların çözümü için görüşmeler başladı ve zaman zaman taslak anlaşmalar da oluşturuldu” diyen Talat, bunların hiçbirisinin beklenen sonucu doğurmadığını dile getirdi.“1974’e gelindiğinde Yunan Cuntasının düzenlediği ve açıkça Enosis’i hedefleyen askeri darbe üzerine garantör devlet sıfatı ile Türkiye, diğer garantör devlet İngiltere ile istişarelerden sonra 1974 yılında adaya askeri müdahalede bulunmuştur” diyen Talat, 1974 yılının Kıbrıs sorununun tanımı dahil pek çok parametreyi değiştirdiğini belirtti. Talat, 1974’ten önceki tartışmaların Üniter Kıbrıs’ın farklı versiyonlarına yönelik olduğunu, ancak 1974 yılından sonra ana tartışma konusunun, iki-toplumlu, iki-bölgeli bir federasyonun nasıl oluşturulacağı temelinde olduğunuifade etti.
Bu kapsamda çözüm için görüşmelerin uzun yıllar Birleşmiş Milletler’in (BM) himayesi altında devam ettiğini ve farklı çözüm önerilerinin ortaya konulduğunu örneklerle anlatan Talat, birtakım somut gelişmelere vurgu yaparak konuşmasını sürdürdü. “Bu gelişmelerden ilki Güney Kıbrıs’ın 1990 yılındaki Avrupa Birliği (AB) üyeliği başvurusu, diğeri ise Türkiye ile AB arasından 1995 yılında yürürlüğe giren Gümrük Birliği ile 1999 yılında almış olduğu adaylık statüsüdür” diyen Talat, aynı dönemde BM çatısı altında gündeme gelen dolaylı görüşmelere ve devam etmekte olan Kıbrıs’ın AB üyelik müzakerelerine vurgu yaparak, BM’in AB’yi de Kıbrıs sorunuyla bağlayarak bunu bir fırsat olarak kullanmak istediğini belirtti.
Talat: Kıbrıslı Rumlar sahip oldukları hakları Kıbrıslı Türklerle paylaşmak istemediklerinden dolayı Annan Planı’nı reddetti
2002’de sunulan ve 2004 yılında referanduma sunulan Annan Planı’na da değinen Talat, dönemin BM Genel Sekreteri Kofi Annan’ın daha 1999 yılında ‘Kıbrıs sorununun kendine has bir sorun olduğunu ve bu sebeple çözümünün de kendine has olacağını ve başka hiçbir durumla karşılaştırılmaması’ gerektiğini vurguladığını anlattı.Talat, dolaylı ve yüz yüze görüşmelerde tıkanıklık yaşandığı 2000’lerin başında Annan Planı’nın nihai haline getirildiği, 2002’de taraflara sunulduğu, fakat sonuç alınamadığı gerçekleri hatırlanırsa planın referanduma sunulacağı dönemde, Güney Kıbrıs’ın -2003 yılında- AB üyeliği antlaşmasını çoktan imzalamış olduğunun altını çizdi. Talat, bu gelişmeler neticesinde 2004 yılında referanduma sunulan Annan Planı’nın Kıbrıslı Rumlar tarafından reddedilmesinin ve Kıbrıs sorununa çözüm bulunamamasının önündeki tek engel olarak sürekli suçlanan Kıbrıslı Türkler tarafından kabul edilmesinin uluslararası toplumda büyük bir şaşkınlık yarattığını anlattı. Talat, Kıbrıslı Rumların güçlerini ve sahip oldukları hakları Kıbrıslı Türklerle paylaşmak istemediklerinden dolayı Annan Planı’nı reddettiklerini dile getirdi.
Talat: Çözüm iki taraf arasındaki siyasi eşitlik ilkesinde yatıyor
Çözümün iki taraf arasındaki siyasi eşitlik ilkesinde yattığını söyleyen Talat,“Buna göre, Kıbrıs Rum tarafı siyasi eşitlik ilkesini ve Kıbrıslı Türklerin de yönetimde söz hakkına sahip olması gerçeğini kabul etmelidir” dedi. Kıbrıs Rum tarafının federalizmden ne anladığını da açık bir şekilde ortaya koyması gerektiğini ifade eden Talat,“An itibariyle bir çıkmaz içinde bulunan Kıbrıs görüşmelerinin geleceği öncelikle buna bağlıdır” dedi. Talat, aynı zamanda iki halkın da çözüm için ikna edilmesinin önemli olduğunu dile getirerek, bugün itibarıyla artık inisiyatifin BM’de olduğunu ve BM’nin iki tarafa da şimdiye kadar kabul edilen BM parametrelerine saygı duyması için çağrıda bulunmasının ve buna bağlı olarak Crans-Montana’da kesilen görüşmelerin Guterres’in son gece yaptığı öneriler çerçevesinde, sonuç odaklı ve takvimli olarak başlatılması gerektiğine dikkat çekti. Talat, aksi halde bu çıkmazın aşılmasının kolay olmayacağını belirterek sözlerine son verdi.
Soru- cevap bölümü ile devam eden konferans sonrasında,LAÜ Rektörü Prof. Dr. Mehmet Ali Yükselen tarafından İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat’a plaket takdim edildi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.