“HÜKÜMET OLMAK CTP’YE OLUMSUZ YANSIYOR”
CTP-BG’de yanlış yapanlar olduğunu, partinin iyiye gitmediğini söyleyen İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, parti içerisindeki sıkıntılar üzerine, partide daha aktif olma kararı aldığını açıkladı. “Partinin başına dönmek niyetiyle yola çıkmadım ama durak orası olursa, bunu dışlamıyorum” diyen Talat, “Hükümet partisi bölük pörçük devam ediyor. Hâlbuki hükümete gelen bir partinin, birlik haline gelmesi lazım, CTP’de öyle olmuyor. Hükümet olmak her zaman CTP’ye olumsuz yansıyor” dedi.
“KIBRIS MESELESİ MEZARA GÖMÜLÜR”
Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla KKTC ve Güney Kıbrıs Rum yönetimi arasında yürütülen müzakere sürecinin kopmasını gazetemiz Detay’a değerlendirdi. Kıbrıs Türk ve Rum tarafına çağrıda bulunan Talat, cumhurbaşkanlığı seçimleri ile ilgili de, halka çağrı yaptı ve “Kıbrıs Türkü bir hata daha yapar da Eroğlu’nu seçerse, Kıbrıs meselesi mezara gömülür” dedi ve esas korkusunun bu olduğunu kaydetti.
Rana SARRO
İkinci Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat, Kıbrıs sorununa çözüm bulmak amacıyla KKTC ve Güney Kıbrıs Rum yönetimi arasında yürütülen müzakere sürecinin kopmasını Detay Gazetesi muhabiri Rana Sarro’ya değerlendirdi. Müzakerelerin tıkanması nedeniyle, Rum tarafının görüşmeleri askıya aldığına dikkat çeken Mehmet Ali Talat, “Kıbrıs Rum tarafının aklını başına toplaması, Kıbrıs Türk tarafının da çözüm için canla başla çalışması gerekir” derken, “Türkiye’yi de sınamak lazım” dedi. Görüşmelerin kesilmesi konusunda Talat, Rum tarafının gerçek niyeti bilinmezken, Kıbrıs Türk tarafının Lideri, Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun ise çözüm istemediğinin herkesçe bilindiğini işaret etti.
“EROĞLU ÇÖZÜM YANLISI DEĞİL”
Cumhurbaşkanı Derviş Eroğlu’nun çözüm yanlısı olmadığının herkesçe bilindiğini savunan Talat, “Kıbrıs Türkü Cumhurbaşkanını değiştirecek. Bu işin başka bir yolu yok. Bu halk Eroğlu’na artık yeter diyecek” diyerek, cumhurbaşkanlığı seçimi fırsatının kaçırılması halinde Kıbrıs meselesinin mezara gömülebileceği uyarısında bulundu ve bunun esas korkusu olduğunu vurguladı.
Talat, kendisinin cumhurbaşkanı adayı olarak gösterilmemesi konusunda ise, partide yanlış yapanlar olduğunu, parti içindeki sıkıntılar üzerine, partide daha aktif olma kararı aldığını da açıkladı.
Rana Sarro 2. Cumhurbaşkanı Mehmet Ali Talat ile çok samimi bir röportaj gerçekleştirdi.
CTP BÖLÜK PÖRÇÜK
Parti içindeki tartışmaların tarihte ilk kez kamuoyuna yansıdığını söyleyen Talat, partinin iyiye gitmediğini belirterek, “Bölük pörçük devam ediyor. Hâlbuki hükümete gelen bir partinin daha fazla birlik haline gelmesi lazım, CTP’de öyle olmuyor. Hükümet olmak her zaman CTP’ye olumsuz yansıyor” dedi.
DETAY: GÜNEY KIBRIS’IN DOĞAL GAZ ARAMA ÇALIŞMALARI YAPMASINI VE TÜRKİYE’NİN BÖLGEYE SAVAŞ GEMİLERİNİ GÖNDERMESİNİ NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
M.A. TALAT: Türkiye ile Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti 2011 yılında, Münhasır Ekonomik Bölge Sınırlandırma anlaşması yaptığında, münhasır ekonomik bölge olarak, adanın herhangi bir bölümünün denizlerini öngörmedi, adanın bütününü öngördü. Türkiye’nin KKTC’ye haklarını korumak için yardımcı olacağına dair imzalanan o anlaşma, KKTC olarak kendi haklarımızı mali ve askeri güç açısından, koruma gücümüz yoktur. Buna dayanarak, Münhasır ekonomik bölgesinin araştırma yapma yetkisi de Türkiye Petrolleri Anonim Ortaklığı’na verildi. Münhasır ekonomik bölge aynı zamanda uluslar arası sulardır. Yani orada taciz yapmadıktan sonra başka bölgelerin seyretmesi, oradan savaş gemilerinin geçmesi, manevra yapması falan yasadışı değil, çünkü uluslar arası sudur, yani karasularının dışıdır. Türkiye daha önce de bir kazı yaptı. Bu kez, Türkiye, Rum tarafının münhasır bölge ilan ettiği, ama aynı zamanda Kıbrıslı Türklerin de münhasır ekonomik bölgesi sayılan bölgede kazı yaparken, Türkiye de sismik araştırma ile buna cevap vermek istedi. Sismik araştırma gemisine, korumak için askeri gemi de refakat etti. Rum tarafının buna karşı bir askeri hareket içine girebileceği düşünüldü ve korumak için askeri gemi ona refakat etti. Şimdi buna Rum tarafının gözü ile baktığınızda, ‘Türkiye bizim münhasır ekonomik bölgemizi tanımıyor ve bizim bölgemizde araştırma yapıyor, bu yasadışıdır’ noktasına getiriyor.
DETAY: TÜRKİYE, RUM TARAFINI TAHRİK ETTİĞİ YÖNÜNDE ELEŞTİRİLİYOR. BU KONUDA NE DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
M.A. TALAT: Dediğim gibi daha önce de bu olay oldu, o zaman böyle bir tepki ortaya çıkmadı, o zaman tahrik sayılmadı, bu defa tahrik sayıldı. Yani bu gerçek bir tahrik midir bilemiyorum, çünkü uluslar arası sularda hem sismik araştırma yapmak, hem askeri gemi bulundurmak yasadışı değildir. Ama burada Türkiye, Rum tarafının kazısına mukabil olarak sismik araştırma yapacağını ilan etti. O nedenle Rumlar kızdı. Yoksa normal zamanlarda buralarda her zaman askeri gemiler var. Yeter ki karasularının dışında olsun ve zaten karasularının dışındaydı.
DETAY: KIBRIS RUM TARAFI, BU GEREKÇEYLE MÜZAKERELERDEN ÇEKİLDİ. BUNU NEYE BAĞLIYORSUNUZ?
M.A. TALAT: İlk defasında görüşmeleri askıya almazken, bu kez Rum tarafının görüşmeleri askıya almasının nedeni müzakerelerin tıkanmasıdır. Ciddi bir müzakere yoktu. Müzakereler ilerlemiyordu. İlerlemeyince, Rum tarafı askıya aldığında, niye askıya aldığına dair tepki bile görmedi. Hatta dikkat edin Kıbrıs Rum Yönetimi lideri Nikos Anastasiadis, ‘zaten yakın bir zamanda askıya alındığı ilan edilecekti’ diyor. Yani demek ki işin özü, Kıbrıs sorunu ile ilgili müzakerelerde ilerleme olmamasıdır. İlerleme olmadığı için Rum tarafı böylesine rahat hareket edebilmiş ve görüşmeleri askıya almıştır. Aksi halde yapamazdı. Çünkü bütün dünya onun ensesine üşüşürdü. Türkiye’nin yaptığı bir hareket nedeniyle Kıbrıs sorununun çözümünden uzaklaşmak ne demek diye kendisine sorulurdu. Böyle saçma şey olur mu? Tam tersine Kıbrıs sorununun çözümü olsaydı zaten o olay olmazdı. Rum’a, ‘demek ki sen, soruna daha da konsantre olmalısın’ denecekti. Nitekim beni ziyaret eden Disi’ye yakın Rumlar, ‘Türkiye’ye kızıp, görüşmeleri sabote etmek, görüşmelerden çekilmek birbiri ile bağdaşan tutumlar değildir. Türkiye’ye kızıyorsan tam tersine görüşmelere konsantre olacaksın ki sorunu çözesin’ diyorlar.
DETAY: DOĞALGAZIN KIBRIS SORUNUNUN ÖNÜNE GEÇMESİNİ NASIL DEĞERLENDİRİRSİNİZ?
M.A. TALAT: Doğalgaz, doğrudan bir meta, bir doğal kaynak olarak bunu yapmadı. Doğrudur Kıbrıs sorununu çok etkiledi ama henüz realize olmuş bir doğal kaynak olmadığı için doğrudan onun değeri üzerinden bir sıkıntı yaşanmıyor. Onun nasıl değerlendirileceği üzerinden Kıbrıs sorununu etkiliyor. Yani örneğin bana sorarsanız doğru olan, Kıbrıs sorununu çözmek sonra kazı yapmaktır. Ben bunu zamanında Hristofyas’a da söyledim. Çünkü bu doğalgaz ortaktır. Rum tarafı ile yaptığımız görüşmelerde Tüm doğal kaynakların federal devletin yetkisinde olacağını kararlaştırdık. Dolayısıyla bunda anlaştık zaten niye bu acele? Çözümde samimiyse önce gelip otursun çözelim.
DETAY: RUM TARAFI ÇÖZÜMDE SAMİMİ Mİ?
M.A. TALAT: Rum tarafının şuanda gerçek niyeti ortaya çıkmış değil. Hristofyas geçmişte çözüme karşı olumsuz tutum takınmış bir adamdır. O yüzden onunla ilgili eleştiri yapılabilir. Ama Nikos Anastasiadis, çözüme her şeye rağmen destek vermiş biridir. O yüzden bugün Nikos Anastasiadis çözüm istemez demek bana göre çok yanlıştır. Çözüm konusundaki tutumundan emin olmadığımı sadece söyleyebilirim.
DETAY: BU DURUM, KARŞISINDAKİ LİDERLE İLİŞKİLİ OLABİLİR Mİ?
M.A. TALAT: Tabi ki, Sayın Eroğlu’nun çözüm istemediğini Mısır’daki sağır sultan da bilir. Yani bilmeyen yoktur. Eroğlu’nun çözümle herhangi bir ilişkisi olmadığını zaten son yaptığı açıklamalar gösteriyor. Hele en son Ulusal Birlik Partisi’nin kuruluş yıldönümünde yaptığı konuşmada her şeyi açık etti. Çözüm istemediğini, başka alternatifler olduğunu, esas hedefin o olmadığını ima ederek ve UBP’liliğini ilan ederek bunu ifade etti. Zaten daha önce UBP kurultayında da, Kıbrıs sorununun çözümünün iki devletlilik olacağı konusunda kararları var. Dolayısıyla Eroğlu’nun çözüm istemediği çok açık ve net olarak biliniyor, kendi ne derse desin. Tarihte çözüm istemeyen hiç kimse bugüne kadar, ben çözüm istemiyorum dememiştir. Tabi ki isterim diyecektir. Önemli olan yaptığı iştir.
DETAY: TÜRKİYE GERÇEKTEN BİR ÇÖZÜM İSTİYOR MU?
M.A. TALAT: Türkiye’yi de sınamak lazım. Benim dönemimde Türkiye canla başla çözüm istiyordu. Şuanda Türkiye niye değişsin ki? Ne gibi bir uluslar arası değişiklik oldu da, Türkiye çözüme karşı çıkmaya başladı? Yok, öyle bir şey. Bana göre Türkiye, burada çözüm isteği olsa buna ancak destek olur, ben öyle düşünüyorum.
DETAY: TÜRKİYE BÖLGEYE SAVAŞ GEMİLERİNİ GÖNDERİRKEN MÜZAKERELERİN KOPMASINA BİR VESİLE OLACAĞINI ACABA DÜŞÜNDÜ MÜ?
M.A. TALAT: “Bence hiç düşünmüş değildir. Çünkü Türkiye buraya savaş gemisi göndermek için göndermedi, tekrar söylüyorum. Sismik araştırma kararı verdi ve bu kararını 2011 kararına göre verdi. Bu sismik araştırmada her zaman bir sismik araştırma gemisine bir koruyucu gemi eşlik eder. Çünkü sismik araştırma gemisi herhangi bir sataşmaya, saldırıya açık bir gemidir. Dolayısıyla onun korunması açısından savaş gemisinin yani askeri geminin gönderilmesi normal bir harekettir. Burada Rum tarafının tepkisi üzerine biz Türkiye keşke bunu yapmasaydı diyoruz. Ben de öyle diyorum. Keşke bu araştırma yapılmasaydı. Ama eğer ki Rum tarafı çekilmeseydi bunu söylemeye gerek yoktu. O yüzden, bu bahane olarak kullanılmıştır diyorum. Gerçekten samimiyetle ‘bahane olarak kullanılmıştır’ diyorum.
DETAY: BU AŞAMADA, İZLENMESİ GEREKEN YOL VE YÖNTEM SİZE GÖRE NE OLMALIDIR?
M.A. TALAT: Yapılması gereken şey, önce Kıbrıs Rum tarafı aklını başına toplayacak. Esas olan Kıbrıs Rum tarafının tutumudur. Türkiye’yi, BM’yi de etkileyecek olan odur. Kıbrıs Türk tarafı da canla başla çözüm için çalışacak. Öyle Sayın Eroğlu gibi eveleyip gevelemeyecek, ne söylediği anlaşılmayacak.
DETAY: SAYIN EROĞLU’NUN TUTUMU DEĞİŞMEYECEĞİNE GÖRE…
M.A. TALAT: Bu da olamayacağına göre, Kıbrıs Türkü Cumhurbaşkanını değiştirecek. Bu işin başka bir yolu mu var? Bu halk Eroğlu’na artık yeter diyecek. Zaten seçerken büyük bir yanlış yapıldı. Şimdi durduracak, değiştirecek, başka çaresi yoktur. Eroğlu orada kaldığı sürece Kıbrıs sorunu çözülemez. Bu mümkün değil. Aynı şeyi Rahmetli Denktaş’ta yaşadık. Biz ve bizim çevrelerimiz bile, senelerce ‘bu anlaşmayı Denktaş imzalarsa çok iyi olur’ dedik. Çünkü o imzalarsa tüm halk kabul eder diye düşündük, bunu söyledik de, ama Denktaş’ın asla imzalamayacağını gördük. Onu gördükten sonra bir daha mı göreceğiz Eroğlu’nu? Einstein ne dedi, ‘aynı şeyi yapıp da farklı sonuç bekleyen delidir’ dedi. Onu yapacağız yani? Denktaş ve Eroğlu’nu herkes çözüm istemeyen liderler olarak bilir.
“EROĞLU, KKTC’NİN DEĞİL UBP’NİN CUMHURBAŞKANIDIR”
“Eroğlu, ülkenin değil UBP’nin cumhurbaşkanıdır. Çok açık ve net bunu ilan etti. İlk zamandan zaten seçilir seçilmez, UBP’yi ben yönetirim iddiasıyla her türlü faaliyetlerine katıldı. Ve kendi istediğini parti başkanı yapmak için canını yedi. Uğraştı, her türlü entrikaya karıştı. Sonunda UBP’yi becerdi. UBP’yi ikiye böldü. Geçen günkü kuruluş yıl dönümünde de UBP’nin cumhurbaşkanı olduğunu ilan etti. Yani Eroğlu, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’nin değil, Ulusal Birlik Partisi’nin cumhurbaşkanıdır.”
“BENİM ESAS KORKUM…”
“Benim esas korkum şudur. Bu fırsatı kaçırırsak, bu Kıbrıs Türkü bir hata daha yapar da maazallah Eroğlu’nu cumhurbaşkanı olarak seçerse, Güney Kıbrıs'taki DİKO Partisinin Başkanı Nicolas Papadopulos, aday olur ve seçilirse, o zaman Kıbrıs sorunu maazallah biter. Kıbrıs meselesi mezara gömülür. Benim en ciddi endişem budur.”
DETAY: ADAYLARI NASIL DEĞERLENDİRİYORSUNUZ?
M.A. TALAT: Bu adayların içinde, en olmaması gereken Eroğlu’dur. Yani en riskli, çözüm istemeyenlerin lideri olarak Eroğlu’dur. Eroğlu’nun öncelikle ekarte edilmesi lazım. Tabi ki, çözümü en iyi kotaracak olan da, Cumhuriyetçi Türk Partisi’nin adayıdır. Bu çok açık ve net. Çünkü CTP’nin bunu yapabilecek kapasitede kadroları var. Bunu ispat etti. Benim cumhurbaşkanlığım döneminde, her yönü ile yeterli, uzmanlardan da yararlanan ve süreci omuzlayıp götürebilen bir ekip vardı. Bu ekip, CTP’nin adayıyla birlikte hareket edecek.
DETAY: YANİ YALNIZ LİDER OLACAK ŞAHIS DEĞİL, EKİP DE ÖNEMLİ DİYORSUNUZ.
M.A. TALAT: Evet, tabi ki önemli. Bakın Eroğlu’nun ekibine, evlere şenlik. Bütün çözüm karşıtları etrafında.
DETAY: SİZİN MASADA OLMANIZ YÖNÜNDE TOPLUMUN ARZUSU OLDUĞU, SİZİN TERCİH EDİLEN BİR İSİM OLDUĞUNUZ DÜŞÜNÜLÜYOR. BU KONUDA NE SÖYLEYECEKSİNİZ?
M.A. TALAT: Ben Sayın Eroğlu’na da yardımcı olmaya hazır olduğumu zamanında söyledim. Tabi Eroğlu bizi yanına dahi yaklaştırmadı. Tabi ben de rica edecek durumda değildim. O kendi bileceği iştir, takdir onundur. Eroğlu’nun Dışişleri unvanlı Özdil Nami’ye bile tahammülü yok. Onun için değişmesi gereken Eroğlu’dur. Gelecek olan yeni cumhurbaşkanı ki CTP’nin adayı Sibel Siber olursa, tabi ki Siber hanımın kadrosu zaten hazırdır. Tabi ki her türlü yardımı kendisine yapacağız.
DETAY: MÜZAKERECİ OLARAK MI?
M.A. TALAT: Tabi ki müzakereci herhalde ben olmam. Ama ben her türlü yardımı yaparım. Benim müzakereci olmam pek doğru olmaz. Ona daha zaman var. Önce ne olacağını görelim. Çünkü Rum tarafının müzakerecisine de bu bağlıdır. Dolayısıyla yardımcı olacağız diye yetinmek bu daha doğru olur.
DETAY: CTP’NİN ADAYINI DESTEKLEDİĞİNİZİ VE YARDIMCI OLACAĞINIZI DA SÖYLÜYORSUNUZ. AMA BİR YANDAN DA BİR KIRGINLIĞINIZ VAR MI?
M.A. TALAT: Şimdi yanlış yapanlar var. Ama partiye kırgınlık diye bir şey söz konusu olamaz. Parti çünkü bir kurumdur. Ve tam tersine ben, partide olan sorunları aşabilmek için daha aktif olma gibi bir taahhüdüm de var. O nedenle bir kırgınlık, küskünlük partiye olmaz.
ETAY: NE ZAMAN İTİBARİYLE PARTİ İÇERİSİNDE DAHA AKTİF OLMAYI DÜŞÜNÜYORSUNUZ?
M.A. TALAT: Yani ihtiyaç oldukça. Onun için tam bir şey söyleyemem. Daha önce partinin başına dönüşüm için taleplerde bulunulmuştu. Ben bunu kabul etmedim. Şimdi ise, parti ile ilgili faaliyetleri bundan sonra dışlamama gibi bir duruşum var. Konu budur. Ben partinin başına döneceğim gibi bir niyetle yola çıkmadım ama durak orası olursa da onu dışlamıyorum. Söylediğim budur.
DETAY: AKTİF OLMAYA NASIL KARAR VERDİNİZ?
M.A. TALAT: Parti içindeki sıkıntıları görünce karar verdim. ‘Bu toplumun Cumhuriyetçi Türk Partisi’ne ihtiyacı var’ dedim. Diğer partileri görüyorum. UBP’yi görüyorum, özellikle Eroğlu ile birlikte bu ülkeye çok büyük zararlar verdi. Bu yüzden UBP ile Eroğlu’nun bu ülkeye verdiği zararlar, belki UBP zamanla değişmiştir düşüncesiyle azalır diye düşünmüştüm. Halbuki öyle değil. Eroğlu bir anda baş tacı yaptılar. Yani UBP şuanda Eroğlu’nun partisidir. Eroğlu’nun düşünce yapısına sahiptir. Yani düşünün nasıl bir partidir. Çok kötü çok zarar verici bir pozisyondadır. DP ise ne yaptığını bilmez haldedir. Yarısı zaten UBP’dir. Onu bir tarafa bırakın daha Eroğlu’nun adayı söz konusu olmadan, DP desteklerinin Eroğlu’ndan yana olduğunu açıklamıştır. Dolayısıyla toplumun CTP’ye ihtiyacı var. Bu nedenle CTP’nin daha iyi, daha doğru, daha etkili bir konuma gelebilmesi için parti içi birliği sağlamak gerekir.
DETAY: ŞUANDA PARTİ İÇİ BİRLİK YOK, ÖYLE Mİ?
M.A. TALAT: Görmüyor musunuz? Yansıdı yani basına yansıdı, tarihte ilk defa. CTP içindeki tartışmalar çok açık ve net basına yansıdı. Baktım gördüm ki parti iyiye gitmiyor. Bugün hükümet partisidir, bölük pörçük devam ediyor. Hâlbuki hükümete gelen bir partinin daha fazla birlik haline gelmesi lazım, CTP’den öyle olmuyor. Yani hükümet olmak aslında her zaman CTP’ye olumsuz yansıyor. CTP’nin diğer partilerden farkı budur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.