Zeytin, Zeytin Dalı, 15 Kasım.
15 Kasım 1983 , Ortaokula yeni başlamış, ders müfredatı içerisinde yapılan test ve sınavlardan farklı olarak, özel bir sınav haftasına, hazırlanmış biraz büyüyorum ruhu ile kendimimotive etmeye çalıştığım bir dönemdi. 14 Kasım gecesi , rahmetli babam hayatının çok büyük bir dönemini mücadele çatısı olarak kullkandığı KTÖS te toplantı yapmışlar ve eve şöyle bir haber ulaştırmıştı. Yarın Mecliste Federe Devletin yapısı değişecek Cumhuriyet ilan edilecekti. Bu doğal olarak Güney Kıbrıs’ta doğal olarak doğru bir yaklaşım olarak algılanamayabilinir ve olası bir saldırıya karşılık evlerimizi terk etmemiz gerekebilinirdi. Annem beni yanına alarak benden daha küçük olan kardeşlerimle birlikte hepimize birkaç gün yetecek kadar kıyafet ve benzeri ihtiyaçlarımızı hazırlamaya başladık.
Sanki, her yaz ya da hafta sonları gittiğimiz Karpaz ziyaretine hazırlanır gibiydik. Ertesi gün sınav olacaktım. Uyumamıştım. İlerleyen saatlerde babam eve geldi. Bneim anlayabileceğim şekli ile bana detaylı bir şekilde de annemle konuyu konuştular. Tedirginlik vardı evin içerisinde . Bu doğal olarak bana da yansıyordu. Önce kardeşlerim sonra ben uyuduk. Sabah sınav varmış gibi okula gititm. Sınavlar iptal tüm okullar meclisin bahçesine doğru yola koyulduk. Sonra o bildiğiniz meşhur sahne. Dr. Fazıl Küçük ile Rauf raif Denktaş meclisin merdivenlerinden bizlere el sallıyorlardı.
Nedir bu Cumhuriyet?
1923 yılında kurulan Türkiye Cumhuriyeti’ni düşünün. Büyük Önder Mustafa Kemal’in önderliğinde kurulan,üretim, endüstri, ve çağdaş yaşam ilkelerinde devrimler yapan Türkiye Cumhuriyetini. Bir de bizim durumumuza bakın. Eğer bir ülkenin varlığını görmek ve göstermek hatta yaşatmak istiyorsanız ekonomik devrim, siyasal devrimle birleşmeli bir birini tamalamalıdır ki, ülke müreffeh bir seviyeye gelsin.
Biz bunu yapmadık. Beceremedik. Yapmak istemedik. Yapacak çok şey varken. Sürekli buralarda yapılması gerekenleri yazdık, tartıştık.
Şu günlerde çocuklarımıza güvenli bir gelecek bırakmak, onları kimselere muhtaç etmemek için eşimle birlikte atalarımızdan kalan toprakalrımıza Zeytin ekip ,bu memleketin geleceğine doğru bir iş bırakmak adına çalışmalar ve araştırmalar yapmaya başladık. İlk yaptığım iş Tarımsal Araştırma Enstitüsü ile irtibat kurdum. Kendi yapacağım işin doğruluğu ve gerekliliğine inanarak gittiğim bu ofiste zeytin konusu ile ciddi anlamda efor sarfeden bir memurun olduğunu öğrenmek, o memurun yaptıklarını öğrenmek, beni son derece memnun etti.
Aylar önce burdan yazdığım bir yazıda, Hellim tescili gibi bu memleket ya da Akdeniz ülkeleri için vazgeçilmez olan Zeytini de Dünyaya tanıtmanın yollarının bulunması gerekliliğini vurgulamış bunun içinde yapılabilecekleri anlatmıştım. Şimdi öğrendim ki, ne hayal ettimse onlar yapılmaya başlanmış, bir birlik adımı atılmış, planlar yapılmış hatta Kıbrıs Zeytinini tescil edilmesi adına adımlar atıldığını memnuniyetle öğrendim. Emeği geçen herkese sarılmak kucaklamak istedim. Bu çok büyük bir adımdır. Saygı ile bu cengaverlerin önünde eğilmek, memleket için adım atan herkesi canıgönülden kutlamak gerek. Bu memleket , sahilleri peşkeş çekmekle , kumar baronlarını, mafyayı mutlu etmekle değil, memleketin değerlerini işlemekle ilerleyecek.
Gelin 15 Kasım 1983’ün yıldönümünü kutladığımız bu günde , yeniden başlayın , önce kendi akıllı planlamalarımız ile geleceği kurun, kendi ödevimizi yapalım. Sonra da ogüzel geleceği kurmamızda yardımcı olacak zeytin ağacından bir dal kesip atın denize. O zeytin dalı ulaşsın gönlünde barış ve güzel bir gelecek geçen herkese.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.