Barış işaretine dava, Musul tehlikesi ve döviz belası
KKTC'nin dün 38. kuruluş yıl dönümü kutlandı. Bağımsız, egemen olduğu sıklıkla dile getirilen KKTC’nin kuruluş yıldönümünde, Atatürk Heykeli önünde düzenlen törende, bizden sadece Ersin Tatar’ın çelenk koymasına, tören bahane, bağımsız KKTC’nin Başbakanı, Meclis Başkanının çelenk koyan Türkiye yetkililerini seyretmesine de şahane yorumu yapıldı.
Törenler esnasında da, ne oluyoruz yorumu yapılan bazı olaylarda dikkat çekti. Barış Can isimli vatandaşın ‘Barışı’ simgeleyen işaret yapması Polisin onu karakola davet etmesine neden oldu. Ancak daha ilginci, aradığı 155 polisin kendisine sarı yelek giyen bizim polisin mi yoksa başka polislerin mi, bir başka deyişle Türkiye polisinin müdahale ettiğini sorması oldu. Kurt işareti yapanlara hiçbir müdahale olmazken barış işareti yapan bana dava okunacağının söylenmesi, dikkatimi çekti diyor Barış.
Neyse kendi ayakları üzerinde duracağı iddia edilen KKTC’nin Başkenti Lefkoşa’nın büyük bölümünde, elektrik kesintisi sabahın erken saatlerinden saat 17.30’a kadar sürdü. Hoş bu kesintiler, her gün arıza adı altında birçok bölgemizde yaşanıyor.
Anamıza ağıt yaktıran, babamıza yandı gülüm keten helva türküsü söyleten döviz artıyor, mutfakta yanıyor. Enflasyon dünyanın 5.5 katına çıktı. Ancak bizimkiler, Silihtar Tepesindeki Cumhurbaşkanlığı Sarayından bakınca, ülkenin üzerindeki kara bulutlar yerine, bir yerlere göbekten bağlı egemen, iki devlet ve Tayyare ile Türkiye’nin bu defa neresi ziyaret edilecek listesinin yarattığı tozpembe bulutları görüyor.
Başbakanlık binasından bakanlar ise, kapkara bulutlar ile darmadağın bir görüntü veren harabe KKTC bahçesi yerine, güllük, gülistanlık olduğuna inandıkları bahçeyi görüyor.
Cep delik, cepken delikken, az sabredin. Protokol yaptık aha Türkiye yardım yapacak denildiği noktada, yılsonuna gelinmesine rağmen, protokole uyulmadığı gerekçesi ile paranın sadece üçte biri ödendi. Bu sürede elde edilen gelirler ile savunma giderleri de tarafımızdan ödenince, ayaklarımızın üzerinde değil dizlerimizin üzerinde bile duramadık. Ancak bu durum bize bu ülkenin bütçedeki kaçak sızıntıların önlenmesi ve imkânlarımızı artırmak suretiyle, büyük oranda ayaklarımızın üzerinde durabileceğimizi göstertti.
Fren tutmayan döviz her artışında, mutfakta yangına, ceplerimizde sıkıntıya neden oluyor. Türkiye’deki siyasi depremlerin yarattığı enflasyonun faturasını, Türk Lirası kullanan Kıbrıslı Türkler fazlası ile ödüyor. Erdoğan ve AK Parti korkusu nedeniyle, emir erlerimiz, Stabil para birimine EURO’ya geçelim diyenlere ÖCÜ görmüş gibi bakıyor. Ekonomi ve Enerji eski Bakanı, Mustafa Akıncı’nın Başmüzakerecisi Özdil Nami, Akıncı döneminde yapılan çalışmalarına istinaden Brüksel’le anlaşma yapmadan da Euro’ya geçen ülkeler var. Kıbrıs‘ın kuzeyinde Euro para birimine geçmek mümkündür diyor.
Döviz arttığı zaman bu durum tabii ki Türkiye’yi de etkiler. Ancak orada 4 bufor şiddetindeki rüzgâr, buralarda fırtınaya dönüşür. Tufan hocanın dediği gibi cebinde Euro ile gelen Yorgo, KKTC’deki herhangi bir markete girdiği zaman sepetini rahatlıkla doldururken, binbir ekonomik sıkıntı yaşayan Ali, Veli, Hüseyin ise binbir hesap yaparak o sepete yaşamını idame ettirecek şeyleri koyuyor. Ama Yorgo’nunki kadar o sepeti dolduramıyor.
Döviz ertesi gün bir ‘Tık’ yukarı çıkınca, Yorgo bukez sepetine fazaladan bir çeşit daha koyarken, bizimkiler sepetten bir çeşit daha çıkartma durumunda kalıyor. Sonrasında ise ‘Angarya’ çalıştırmanın suç olduğu ülkemizde, Maliye Bakanı Dursun Oğuz’un borçlanarak maaş mı ödeyelim demesine bakıyor.
Dövizin artması ve TL’nin değer kaybetmesi bir dış yatırımcı için cazip gelebilir. Bu Türkiye yetkilileri açısından yatırımcıları ülkeye çekmek açısından bazen döviz, faiz indirimi ve benzeri müdahaleler ile kasten yükselmesi konusunda göz yumabilir. Bunun bir örneğini faiz indirimini uygulamayan TC Merkez Bankası Başkanının görevden alınmasında görebiliriz. Erdoğan’ın görevden aldığı Merkez Bankası Başkanı sonrasında yerine atanan başkanın, faiz indirimine gitmesi sonrasında dövizin patladığında gördük.
Yetkililer kurdan doğacak farkı ve hayat pahalılığını öder ve alım gücünü düzeltiriz diye de düşünülebilir. Ancak döviz arttıkça, üretiminiz yeterli olmadığı için ithal mallar da pahalı olacağından vereceğiniz hayat pahalılığı oranı buna yetmez. Günün sonunda artan döviz, hayat pahalılığı artışını yutacağından, güncelleme adı altında yapılan ve etiketlerin bile yetişemediği zamlar sonrasında, markete gidenler, ceplerinden daha fazlasını ödeyerek ihtiyaçlarını giderecek. Sonrasında ise ay sonunu bile getirememenin sıkıntısını yaşayacak. Örneğini akayakıt, ekmek ve Tüpgazda sanırım bunu yaşadık. Üreticinin temel taşı kimyevi gübre tek haneli rakamlardan 3 haneli rakamlara çıkmış durumda. Yani çiftçimiz de üretim yapamayacak duruma geldi.
Üretimi yeterli olmayan ve birçok malda dışa bağlı olan Türkiye gibi ülkelerde para ve enflasyon hassas terazi üzerindedir. Hafif esen rüzgârda bile terazinin bir kefesi pat oturur. FED faiz indirimi yapar TL baş aşağı düşer. TC Merkez Bankası faiz incirimi yapar Döviz baş döndürücü hız sonrasında rekor kırar. Cumhurbaşkanı Erdoğan, Sarayında konuk ettiği Devlet Bahçeli’yi yanındaki tek koltuğa, Ekonomide problem var diyen Saadet Partisi Başkanı Temel Karamollaoğlu’nu uzaktaki 3’lü koltuğa oturtur, TL tepetaklak olur.
Bakın, enflasyon ile boğuşan, bütçesi büyük açık veren, Türkiye’yi, Azerbaycan-Ermenistan savaşı sonrasında, Misakı Milli hudutları içerisinde gösterttiği Kerkük- Musul’da da büyük tehlike bekliyor. Peşmergenin, Türkmen bölgesindeki Altun Köprü yerleşim biriminin etrafındaki tepelere konuşlanması ve 25 Kasım tarihinde saldırı düzenleyecek iddiası, Türkiye’nin bu yönde sıkıntı yaşayabileceğini de gösteriyor. Libya’da isyancı general Halfter’in seçime girmesine kırmızı kart gösterilmesi, muhtemel bir girişme kalkışma ihtimali, Türkiye’nin gözünü oraya çevirmesine neden olacak. Bu nedenle laga lugayı bırakıp kendi yağımız ile ciğerimizi kavurmaya bakmalıyız.
Baban rahat vermiyor
Adamın biri önünde eğilen herkesin arkasına geçip işini bitiriyormuş.
Birgün yine aynı şeyi tekrarlamış melekler gök yüzünden yer yüzüne inip birdaha eğilen birisinin arkasına geçip işini halledersen seni cehenneme atarız demişler.
Adam bir hafta boyunca kimseye dokunmamış ama artık dayanamamış bir hafta sonra önünde eğilen bir hanımın hemen arkasına geçerek işini görmüş. Bunu melekler cehenneme atmışlar. İşini gördüğü bir kadından da çocugu olmuş .ocuk aynı babası gibi o da yolda gördüğü herkesin arkasına geçip iş görüyormuş. Bunada aynı şekilde melekler birdaha kimseye bunu yaparsan seni cehenneme atarız demişler ve buda babası gibi bir hafta dayanmış ve yolda gördüğü kişinin arkasına geçerek işini bitirmiş. ve tabiki melekler gelip onuda cehenneme götürmüşler. Çocuk cehennemin sıcak oldugunu bildiğinden meleklere neden burası bu kadar soğuk diye sormuş.
Melekler hemen cevap vererek a, oğlum baban rahat vermiyorki eğilip iki odun atalım demiş.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.