Birilerinin ‘Bronzosu’ sıkarmı? Bak onu bilmem
KKTC, artan vakalar ve freni patlayan dövizden bu aralık illallah çekiyor. UBP çıktığı uzun ince kurultay yolunu bitirdi. Ve bir kanadını oluşturduğu hükümet ile nihayet memleket meselelerine zaman ayırmaya başladı.
Bütçe maratonu, Milletvekilliği erken seçimi derken, çağır da gelsin dediğimiz yerel seçimler, eli kulağında bizi bekliyor. Her iki seçim öncesinde, 3 aylık seçim yasakları başlayacağından, ülke ciddi bir sınav vermenin eşiğine geldi.
Seçimleri şimdilik bir tarafa bırakırsak, evimizin direğini kıran, cebimize yandım anam türküsünü söyleten döviz yükselirken, KKTC yoksullaşıyor. Dolar, Euro, Stg. Eline göre bulduğu TL’yi dayak manyağı yaptı. Para piyasası öyle bir hal aldık ki, Gürcüler, eskiden para kazanmak için çay toplamaya geldikleri Türkiye’ye, şimdilerde marketlerden alış veriş yapmak ve benzin almak için geliyor. Bulgar halkı, bir Bulgar Levası (BGN) 6.4827 olunca sınırı geçip Trakya’da alış veriş yaparak Bulgaristan’a dönüyor.
Azerbaycan Manatı, TL.’nin 10 katı oldu. Hadde onun petrolü var diyelim. Peki, Güney Kıbrıs’ın neyi var? Eh, tabi onunda Euro’su var. Yorgo geliyor, market arabasını ve arabanın deposunu doldurup gidiyor. Euro’su olduğu için Yorgo alıyor, TL’si olan Veli, iç geçirerek onun aldıklarına, kendisinin alamadıklarına bakıyor.
Döviz değer kazandı deniyor. Yok, efendim, değer kazanan döviz değil değer kaybeden TL’dir. Japon parası Yen, bir yılda %8 bizim TL %51 değer kaybediyor. 2’nci dünya savaşı sonrasında bir torba liret (İtalyan parası) ile bir ekmek, bir torba drahmi (Yunan parası) ile yarım ekmek alınırken, bugün TL onların o günkü durumuna geliyor.
TC Cumhurbaşkanı Erdoğan, faiz sebep, enflasyon sonuç diyerek halkımı faize ezdirmem dedi, Bunu bellemeyen ile ayni yolu yürümem diyerek, hem bakanına, hemde yeni atadığı TC Merkez Bankası başkanına ayar verdi. Ayar sonrasında, ayar tutmayan spekülasyon ile manipülasyonlara açık, savunmasız TL, %16 bandından %15 bandına indirilen faiz nedeniyle tepetaklak oldu. Ve freni patlayan döviz, ezdirmem denilen halkı pastelli yaptı.
Erdoğan, NAŞ kuranda tartışılmaz. Sorgulanmaz ve eleştirilmez diyerek faiz haram imasında bulundu. O zaman şirketler yabancılara satılıp, üretici üretimden kopartılmayacaktı. Ülkelerin olmazsa olmazı olan iletişim, ulaşım ve Savunma ile ilgili şirketleri, yabancıların ellemesine izin vermeyecekti.
Yabancılar, ülkelerin olmazsa olmazı konumunda olan ulaşım, iletişim savunma ile ilgili şirketlerini yabancılara öldür Allah satmaz. Özellikle İngiliz, Ekonominin röntgenini çeken bankalarının satışını, Limanını, demir yollarını, havaalanlarının satışını konuşturmaz. Türkiye’de ise Finansbank, MNG Bank Yunanlılara, askerin kurduğu Oyakbank ve Dışbank Hollandalılar’a, Denizbank Belçikalılar’a, Türkiye Finans Kuveytliler’e, TEB Fransızlar’a, Cbank İsrailliler’e, Yapı Kredi’nin yarısı İtalyanlar’a satıldı. Milli içkimiz, Rakıyı üreten Tekel’in içki bölümü Amerikalılara, sigara bölümü İngilizlere, Eczacıbaşı İlaç, Çekler’e, Demir Döküm Almanlar’a, MNG Kargo Dubaililer’e, Migros İngilizlere satıldı. Ve Mersin Limanın % 40'ı yabancılara devredildi. Tabi satılan şirketlerin listesi, uzayıp giden tren yolları gibi uzayıp gidiyor
Sanayici 5 -10 Milyon Euro ihracat yapmak için çırpınırken, Türkiye’de Milyar Euro’luk Raylı Sistem İhaleleri yabancılara gidiyor. Devlet Demiryolları, Sinyalizasyon Sistemini yabancılara yaptırma durumunda kaldı. Üretimden kopan Türkiye, patates ile kuru soğanı savaş içinde bulunan Suriye’den, aldı. Üretimden kopmak, bizde olduğu gibi dışa bağımlılığı artırır ve dövize rağbet arttıkça pahalılığı da beraberinde getirir.
Ekonominin kitabını yazdık diyenlerin elinde ekonomi yerlerde sürünürken, döviz, TL’yi evire çevire eşek sudan gelinceye kadar dövüyor. Birileri, dövizin ağzını burnunu kırdıktan sonra komaya soktuğu TL’yi yoğun bakımdan çıkartmak yerine, bir iki saatliğine düşen, sonrasında akıl almaz bir süratle yukarılara tırmanan dövizin yükselmesi sonrasında cebine kaç milyon ve milyar gireceğini hesaplamayı tercih ediyor.
Peki, bu düşme ve fırlama sonrasında kimin ne kadar milyon ve milyarı cebine indirdiğini soralım. Çünkü12.20 – 16.30 saatleri arasındaki zaman dilimi içerisinde yaşananlar sıradan işler değil. Bu arada TC Merkez Bankası 5 dakikalık rötarının nedenini de belirtmek durumundadır. Ve bu sürede kimin ne kadar kazanç sağladığı açıklanmalıdır. Çünkü bir gün gizlide gebe kalan, aşikâr doğuracağı için bu durum ortaya çıkacak.
Türkiye’nin iç işlerine karışmak gibi bir niyetimiz yok. Ancak, bazı icraatlar sonrasında, dolar düştükten sonra jet hızı ile yükselirse ve birileri cebini doldururken, KKTC halkı buna paralel olarak yoksullaşırsa, müsaade edin bizde bunu konuşalım.
Otoriteler, yoksullaşmamıza neden olan TL’den, Euro’ya geçiş mümkündür diyor. O zaman stabil para birimine yani EURO’ya neden geçmediğimizi, 20 senedir havanda su döven bazı emir erlerimize soralım. Haaa ayaklarınızın üzerinde duramazsınız deniyor. Ama tam aksine, imzalanan protokole uyulmadığı gerekçesi ile para gönderilmeyen ve askerin savunma giderini bile ödeyen hatta önde gelen siyasilerimiz tarafından bütçede artıya bile geçtiği söylenen KKTC, pek ala EURO’ya geçebilir diye düşünenlerdenim.
Herkesin yalan söylediğini bildiği ve yalan şampiyonu olan kaptanlardan vergilerinizi toplar, Mirasyedi hovardalığı içerisinde yaptığınız harcamaları kısar, hava sahamızdan geçen bir başka deyişle, FIR hattımızdan geçen uçaklardan alınan ve kimine göre bir milyar, kimilerine göre 5 milyar EURO’ya tekabül eden ancak bize geri ödenmeyen parayı, Türkiye’den talep ederek yoksulluğu azaltabiliriz.
Ancak cebimizden çıkartıp ödediğimiz ve bize gıdım gıdım geri ödenen savunma giderlerini bile hibe veya yardım olarak gösterenlerin gerek EURO’ya geçişi, gerekse bizim olan bu parayı geri isteme konusunda ‘Bronzosu’ sıkarmı? Bak onu bilmem.
Fıkra
Yanlışınız var.
Kadın’ ın biri günah çıkarma hücresine girmiş ve başlamış anlatmaya.
- Beni bağışlayın Peder, kitapta yazılı olan 7 günahtan birisini işledim.
Kibir suçunu işledim. Günde 2 defa aynaya uzun uzun bakıp,
kendi kendime ‘ Ben ne güzel kadınım’ diyorum.
Bunun üzerine Peder, aradaki perdeyi açıp
kadına yakından bakmış ve şöyle demiş :
- Hanımefendi, size çok iyi haberlerim var.
Günahınız yok. Yanlışınız var
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.