İnönü Meydanı, Cumartesi ‘Tarihi’ günlerden birini daha yaşadı. Azda olsa Trodos’ta açan ‘Yaseminler’ Beşparmak Dağlarında bolca açan ‘Yaseminlere ‘ ‘Yasas Gumbaro’ bizlerde buradayız dedi. Lefkoşa’da açan Full çiçeklerinin, kokuları ‘ise İnönü’de baş döndürdü.
KKTC’nin en üst yargı organı Anayasa Mahkemesinin, aldığı karara karşı çıkarak, ‘Kardeş’ yerine ‘Yavru’ muamelesi yapılan, çizmeleri giyersem şeklindeki açıklama yapanlar, Yasemin’in güzelim kokusu yerine, insanı bayıltacak derecede kokan Pakistan geceleri çiçeği gibi bir durum yarattı ve Kıbrıs’ta 2003-2004 ruhunu tekrar yeşerterek, İnönü’de nostaljiyi hatırlattı.
Aslında, bir toplumun tarihini, kültürünü ne bileyim yaşam şeklini değiştirmeye çalışan zihniyetin, önceleri birçok cephe kazansa bile sonunda mağlup olacağı çok bilinmeyenli denklem olmaktan çıktı. Tanırız denilen KKTC’nin, sürekli dışlandığı spor etkinlilerine karşın, tanımayız denilen Kıbrıs Cumhuriyetinin, Avrupa Kupalarında, Trabzon’da yapılan ‘Gençler Olimpiyatlarında’ ve Akdeniz oyunlarında, bayrağına selam durulması, siyasetin ‘İkiyüzlülüğünü’ yansıtı.
Bir Zamanlar Kıbrıs dizisi, Kıbrıs Adası üzerinde yaşananlardan çok, ‘Sizi biz Kurtardık’ imasını ve dizilerin vazgeçilmesi aşkı içermektedir. Bu dizi ile şuur altına bir şeyler enjekte etmeye çalışılırken, İnönü Meydanında toplananlar, bir yerlere ‘Bir zamanlar Kıbrıs’ yerine, ‘Burası Kıbrıs’ göndermesi yaptı.
İnönü Meydanındaki miting, bayraklarında kırmızı ve Beyaz rengi taşıyan, konuştukları dil aynı, bayramları bir olan iki ülkenin, birisinin diğerine ‘Kardeş’ yerine yavru muamelesi yapmasına, yönelik tepkidir. Türkiye’de ne varsa burada olacak denilerek, Türkiye güdümlü ekonomik ve dini paketlerle burada benim dediğim olur düşüncesine yönelik baş kaldırıştır. Sendikalara getirilmesi düşünülen kısıtlama ile kapatmaya, basınına yönelik baskıya, dinine yönelik baskıcı tutuma ve aba altında gösterilmeye çalışılan sopaya yönelik bir isyandır.
Kıbrıs’ta yıllardır bir savaş ve onun getirdiği bir ateş kes var. Rum, Lokmacı Barikatından geçerek, mevzi altındaki konfeksiyon dükkanından alış verişini yapıyor. Girne’de rakı içerek balığını yiyor. Arasta ile Bandabuliya’da cirit atıyor. Kıbrıslı Türk, Trodos’ta kartopu oynarken, Larnaka’da deniz kenarında, KEO Birasını yudumluyor. Limsasol’un deniz kenarındaki muhteşem parkı arşınlıyor. Askeri üslerin bolca bulunduğu bu batmayan uçak gemisinde, insanlar yeri geldiğinde bir birine ‘Bosbayıs, Yasu gumbaro’ ve ‘Nerdesin be simmettero ‘ diyor. Ancak birileri, siyasi çıkar uğruna, bir başkaları, ekonomik rant için savaş bitmedi, Ateş kes var. Savaş etmeye devam edeceksiniz diyor.
Ateş kes, dünyada, toplu iğne başı kadar yer işgal eden, bir avuç toprak parçasında, 50 yıldır devam ediyor. Peki, 1. Ve 2. Dünya savaşlarında karşı karşıya gelen, bir birlerini öldüren Fransız-Alman, 100 yıl savaşları yapan İngiliz-Fransız ticaret yapıp, turistlerini ağırlarken, bizde bu ateş kes ve belirsizlik, neden 50 yıl daha devam ederek ekonomimiz ve yaşamımızı darmadağın etsin söylermisiniz?
Evet, Türkiye ekonomik yönden dayanağımız. Asker güvencemiz. Bir çözüm sonrasında asker, Uluslar arası anlaşmalar gereği zaten belli bir sayıda buralarda kalacak. Bir anlaşma olursa, Rum sizi hap gibi yutacak diyenler, dünyanın 10 güçlü ordusu arasında yer alan ve muhtemel bir olay sonrasında, 3-5 saat içinde buraya Tümeni geçtim, ordularını indirecek güçte olan Türk Ordusunu aşağılamıyor mu? Ekonomik yönden halkı rahatlatacak, el açmamızı ortadan kaldıracak, olan bir çözüm için bu korku nedendir dersiniz?
Fransa, bir zamanlar, bir sömürgesinde, oraya taşıdığı nüfusun katıldığı bir referandum yapmıştı. Sonrasında, uygulatmaya koyduğu değişikliklere tepki gösteren yerli halk, konuyu uluslar arası mahkemeye taşımış ve referandumun geçerli olamayacağı yönünde karar çıkartmıştı. İş oraya kadar giderse böyle bir girişime kalkışacak insanların olduğu sanırım göz önünde bulundurulmalıdır derim.
Erhan Arıklı, sosyal medya hesabından, 3-5 bin kişi iradeyi, Cenevre’den dönünce görecek dedi. Bu insanların kutuplaşmasına ve karşıt safların oluşmasına neden olur. Aman ha, rövans var diyerek toplumu germek, hiç doğru olmaz. Halkı bir birine ötekileştirerek, Soğuk savaş dönemini anımsan rakip yaratarak korkutmak çok büyük yanlış olur.
Bu halk, Cezayir, Çad, Dahomey, Burkina-Faso, Cibuti, Çad, Gabon ile Kamur’un yanı sıra, Nijer, Senegal, Komor Adaları, Moritanya ve Tunus’ta yönetimlere müdahale ederek, istediğini başa geçiren sömürgeci Fransa’nın yaptıklarını, ‘Anam’ dediği Türkiye’nin yapmasını istemez. Kendini yönetecek insanları, kendisi seçmek ister. Demokratik yapısının bozulmasını, Türkiye’de ne varsa burada da olacak denilerek el atılmasını hiç istemez.
Bu halk, Türkiye’nin alt birimi olarak değil, ayrı bir devlet olarak, kendi yönetim kadrosunu, parti başkanını kendisi seçmek ister. Din konusunda, Allah ile kendi arasına, birilerinin sopa göstererek girmesini istemez. Bu halk, 50 yıldır ‘Ateş Kes’ adı altında savaş korkusu yaratan çemberden çıkıp, huzur içerisinde yaşayacağı bir çözüm ister. En önemlisi yavruluktan çıkıp, sağlıklı bir delikanlı olarak, TC Devlet eski bakanı Şükrü Sina Gürel’in bir koyup beş alıyoruz dediği KKTC insanına besleme demeyecek, koluna girip birlikte fikir üreteceği bir ‘KARDEŞ’ ister.
***
Günün Fıkrası
Temel ve arkadaşları ava çıkmışlardı. İlk önce küçük bir in gördüler. Bu tavşan iniydi. Önüne atlayıp avladılar. İleride daha
büyük bir in vardı. Bu tilki iniydi. Önüne atlayıp avladılar. İleride daha daha büyük bir in vardı. Bu ayı iniydi. Yürüdüklerinde daha büyük bir in vardı. Temel: -Bu ne ini bilmiyorum dedi.
Fakat önüne atladılar. Ertesi gün gazetede şu haber vardı:
-Üç avcı trenin altında ezilerek can verdi.
***
GÜNÜN SÖZÜ
GÜNÜN FOTOSU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.