Q Vadis KKTC? Ve Karpaz üssü bedel ödetirmi?
KKTC olarak isimlendirdiğimiz coğrafyada, herşey dövize endeksli. Bu nedenle, dövizin tokat manyağı yaptığı TL ile yaşam git gide zorlaşıyor. İnsanlarımızın Üretimden kopması, devlet dairelerine kapağı atmak istemesi nedeniyle, iğneden ipliğe herşeyimizi Türkiye’den ve diğer ülkelerden ithal eder duruma döndük. Halk dövizin rekor üstüne rekor kırması ve bu yönde deprem yaşanması üzerine, dip dalga olarak nitelendirilen dev Tsunami dalgasından büyük zarar görmeye başladı.
Ev kiraları, araba, arazi ve ev alımlarını geçtim, marketlerde birçok malın dövize endeksli olmasından dolayı halk, ciddi geçim kaygısı içerisine düştü. Belli bir gelir düzeyinde olan insanlar bile ekonomik sıkıntı yaşarken, açlık sınırı altında kalan asgari ücret ile geçinmeye çalışanlara ‘Allah Yardım etsin’ duasını etmeye başladık.
Perşembe’nin gelişi Çarşamba’dan bellidir diyor atalarımız. Altın çağını yaşayan narenciyeyi tenekeye dönüştürdük. İngiltere ve Almanya’ya ihraç ettiğimiz ve ülkeye büyük bir girdi sağlayan konfeksiyona androş (takoz) koyduk. Özal’ın meşhur paketi sonrasında iğneden ipliğe üretim yapan Sanayi Holdingin boynuna ipi doladık ve darağacına astık.
Türkiye hepinizi çeker diyerek çiftçinin, narenciyecinin, üreticinin memur olmasını sağlayan Özal’ın, gelinen noktada elbette suçu vardır. Ancak, Türkiye’ye karşı gelmem diyerek, üretim yapan irili ufaklı fabrikaların, kepenk indirmesine sebep olanlarda en az Özal kadar suçludur.
Peki, Federe devletken ve herşeyimizi pazarlayabildiğimiz noktada, sırf birisi, koltukta daha fazla otursun diye ambargolara neden olan KKTC’yi, kurdum diyenleri cibbana çalarak tebrik ederek, destek veren bizler suçsuzmuyuz? Mr. No unvanı ile imkânsızı isterken, 1960 Anayasasının verdiği veto hakkını kullanmayanların gelinen noktada, hiçmi kabahatleri yoktur? Veya Kıbrıs Parası kullanırken, birilerinin 36 TL’den aldığı Kıbrıs Paralarını 120 TL’den iç ederek, büyük paralar kazanmasını sağlayanlara dur diyerek, sonrasında stabil paraya geçme ısrarında bulunmayan, zamanın siyasilerinin şimdiki duruma gelinmesinde hiçmi suçu yoktur?
1991’de yaşanan körfez krizinden sonra, her 5-6 senede bir yaşadığımız krizler bizi daha da fakirleştiriyor. Güney’in bir müddet evvel yaşadığı ekonomik kriz sonrasında ‘Orfanides’ dahil birçok alış veriş merkezlerini Kıbrıslı Türkler yaptıkları alış veriş ile kurtarmıştı. Bugün o noktadan Rumların bizi kurtarma noktasına geldik. Marketlerimize ve dükkanlarımıza gelerek alış veriş yapmalarını benzin istasyonlarımızdan akaryakıt almalarını bekler duruma sokulduk. Geldiğimiz noktada dövizin tokat manyağı yaptığı TL’de politika değişikliği sanırım şart oldu. Bu stabil para birimine geçmekle mi olur. Yoksa TL ile ilgili birtakım radikal tedbirler alınarak mı olur onu ekonomistler ve bizi yönetenlerin düşünmesi gerekir. Ancak sanırım bilinçli olarak AB’den de uzaklaştırılıyoruz. Net.
Biz kurultay ile erken seçim derdine düşüp, bunlar ile yatıp kalkarken, eriyen TL nedeniyle gece yatırken cebimizde 100 TL varken uyandığımızda bunun 80 TL kaldığını görüyoruz. Birileri fakirleşirken, bir kesim rekor kıran döviz sayesinde, bir kesim ise pandeminin yarattığı şartlar nedeniyle daha da zenginleşiyor. Öyleki, devletin üst düzey yetkililerini bile ayaklarına çağırıyorlar.
TC Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın her açıklaması sonrasında döviz TL’yi tokatlarken, TC Merkez Bankası Yönetim Kurulu Başkanı ile başkan yardımcısını görevden alması sonrasında, eşek sudan gelinceye kadar dövüyor. Türkiye’ye tabiki bunun etkisi oluyor. Ancak onlar tokat ile kurtulurken, bizler burada öpülen ‘Sıpa’ya dönüşüyoruz.
Askeri üse dönüştürülen KKTC’de, Ortadoğu ve Akdeniz’de yaşananlar nedeniyle, var olanlara ek olarak, Hamitköy ve Milli Park olduğu ilan edilen Karpaz’da yeni askeri bölgeler oluşturuluyor. İHA ve SİHA’lar Geçitkale Havaalanında konuşlandırılırken, seneler öncesi, Askeri deniz üssü için Hazreti Ömer düşünülüyordu. Sonrasında, Rumların deniz üssü Trikomo’ya, bir başka deyişle, İskele’de yapılacağı öne sürüldü. O da olmadı ve Askeri Deniz üssünün, bukez Karpaz’daki 108 dönümlük araziye yapılacağı söyleniyor. Mavi Vatan olarak nitelendirilen ve İsrail’in petrol bulduğu Tamar ve Leviatan bölgeleri dışında kalan, Güney’in Afrodit olarak isimlendirdiği bölgeyi de kapsayan alanda, sondaj yapan gemilere bir çatışma durumunda eşlik edecek olan savaş gemilerinin, görev sahalarına daha hızlı intikal etmesinin yanısıra, bakım ve tamirlerinin yapılması düşünülüyor.
ABD’nin, Amerikan gölüne dönüştürmeye çalıştığı ve savunma işbirliği çerçevesinde, Ege’de Adalarını silahlandırmasının yanısıra, Mavi Vatan olarak nitelendirilen bölgedeki petrole göz dikti. Çin bir trilyon dolar harcayarak ‘İpek Yolu’ projesini hayata geçirtmeye çalışıyor. Suriye ve Irak’ta durum mayfoşi. Peki, Süveyiş Kanalının genişletilmesi ve bölgede ticaret hacminin hatırı sayılır bir boyuta yükselmesini geçtim, Türkiye’nin Karpaz’da kuracağı deniz üssü sayesinde Akdeniz’de büyük güç olmasına, ABD ve İsrail, sıcak bakar mı? Sanmam.
ABD, bazı ülkeleri silah ile yola getirmeye, silah ile yola getiremeyeceği Türkiye gibi ülkeleri, para ile yola getirmeye çalışır. Türkiye’nin üretim zafiyeti nedeniyle, dolar rekor üstüne rekor kırıyor. Karpaz’da yapılacak olan deniz üssünün bölgede gerginlik yaratacağı kesindir. Bedel ödetmek için, yine para oyunlarına kalkışacaklar. Döviz nedeniyle, biz Kıbrıslı Türklerin bu ağır yükün altında kalacağımızdan korkuyorum.
Yılanı üzerine oturarak öldürdü
Küçük çocuk annesine sorar
-flört ne demek anneciğim?
Annesi 'bak evladım aksam ablanın arkadaşı gelecek onları izle öğren'
Akşam çocuk gizlenerek ablasıyla arkadaşını izler.Ertesi gün annesi sorar;
-Anlat bakalım flört neymiş.neler öğrendin?
çocuk anlatmaya başlar:
Ablam ve arkadası bir sure oturup konuştular.Sonra ablam fenalaştı ve arkadaşı elini ablamın kazagının içine sokarak kalbini kontrol etti.
Ablamın herhalde ateşi çıkmış olmalı ki üstünü çıkarmak zorunda kaldı.Sonra ablamın hastalığı arkadaşınada bulaşmış olmalı ki oda soyunmak zorunda kaldı.Birbirlerini teselli etmek için sarılıp öpüştüler.Birdenbire arkadaşının önünde bir yılan çıktı.Ablam ısırıp yılanı öldürmeye çalıştı.
uzun bır sure uğraştıktan sonra yılanı öldürdü.Çok yorulmuşlardı.Bir süre dinlendiler.Ama yılan tekrar dirildi.Demekki ölmemişti.Sonra ablam yılanın üstüne oturarak onu tekrar öldürmeye çalıştı ve sonunda başardı.Bu defa öldürdüğünü biliyorum çünkü arkadaşı yılanın derisini soyup tuvalete attı.
Ve tabiki Anne Düşüp bayılır
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.