UBP BİR PARTİ DAHA DOĞURUR MU?
İstikrar diye yola çıkan hükümetin, 2 ayını doldurmadan, 59 günde fişi çekildi. Sucoğlu, kaynak artırımına gideceğiz. Değişimi sağlayacağız. Halkın huzurunu, yaşam seviyesini bozacak şeyler yapmayacağız. İstikrar ana hedefimiz olacak dediği noktada, yapmam dediği tüm şeyleri yaparak, istikrarın köküne kezap suyu döktü. Değişmem dediği noktada değişimin Allah’ını yaptı. Cumartesi 23 Nisan, neşe doluyor insan diyenler, yapılanlar sonrasında, Neşe’nin sadece bir insan ismi olmak dışında, başka bir fonsiyonun kalmadığını gözlemledi. Fizik olarak büyüyen ancak yaptıkları ile hala daha çocukluk evresinden çıkamadıkları ileri sürülenler, 23 Nisan Çocuk tiyatrosunda ‘Traji komik’ bir oyun sergiledi. Halkı hem güldürdüler, hemde kara kara düşündürdüler.
İSTİKRAR DİYE DİYE İSTİKRARSIZLIĞI YAŞATTI
İstikrar diye çıkılan yolun başında, bir bakan değiştirildi. 59 günün sonunda ben yaparım olur mantığı ile hareket etmeyi prensip edinen Başbakan, birçok konuda ters düştüğü Sunat Atun’u görevden almak isteyince papara koptu. Türkiye davetinde hafif esen rüzgar, dönüşte fırtınaya dönüştü. Türkiye’ye gidecek ekibe dahil edilmeyen, hatta istifa et dediği Atun’a, özel davet gelmesi sonrasında, İskele Alabanda diyerek fora edilen yelkenler toplaranma durumunda kaldı. Bu hükümetin başı benim edası ile mütekabiliyet ilkesinin aksine El Sen ile hatalı olduğunu kabul ettiği bir metine imza attı. Bu konuda, bakana ulaşılmadığı için ben imzaladım diyerek doğru olmayan bir açıklama yaptı. Ve ipleri yeniden gerdi. Sunat Atun’un başbakana yalançı demedi ama doğru söylemiyor demesi, gergin olan ipi koparttı.
SENDEN NE KARAOĞLAN, NEDE MALKOÇOĞLU OLUR!..
Başbakan istikrar derken, istikrar sadece fahiş zamlarda, alım Gücünün düşmesinde, AKSA’ya olan borcun, insanların ceplerinden ödenmeye çalışılmasında ve elektrik fiyatındaki fahiş zamda görüldü. Sunat Atun’u görevden alarak yerine Olgun Amcaoğlu’nu atamaya çalışmasında, Tam goool denileceği anda, top ‘Barra’dan döndü. Ve istikrar bozuldu. İstikrarı bozulan Başbakan, ya ben yada Sunat Atun diyerek, elinde iki pis yedili ve bir fandi ile rest çekmeye kalktı. Silihtardaki Cumhurbaşkanlı Sarayının yolunu tutarken, ikinci bir rest daha çekerek, kimse Ankara’yı bu işlerin içine karıştırmasın. Birileri bir yerden destek sağlayacağını sanmasın dedi. Tabi ikinci restiyle kimsenin ‘İplemediği’ Karaoğlan edası ile kahramanlığa soyundu. Yetmedi, Atun görevden alınmazsa, hükümetin istifası kabul edilsin diyerek, bukez Malkoçoğlu ayaklarına yattı. Tabi geç bunları, senden ne Karaoğlan, nede Malkoçoğlu olur denilerek, ipini çektiler. Tabi istikrar derken hükümetini ve istikrarsızlığa sürüklediği ülkenin başınıda yaktı.
ORTAKLAR GENİŞ TABANLI HÜKÜMET DEDİ
İstifa kabul edilince, Cumhurbaşkanı Tatar, hükümetin kurulması için partiler ile görüşmelere başladı. Bence bu görüşmeler filmin fragmanından öte bir anlam taşımaz. Film başladığında, zevahirin kurtarılması için hükümeti kurma görevi Sucuoğlu’na verilecek. Zaten Sucuoğlu bu konuda Cumhurbaşkanından söz aldığını açıkladı. Ancak, fahiş zamların, elektrik fiyatlarındaki korkunç artışın, iş yerleri ile marketleri, hatta otelleri zor durumda bıraktığını ve parti olarak yıpranma sürecine girdiğini gören ortakları, hükümete girmede pek istekli davranmıyor. Ataoğlu, toplumsal mutabakat hükümeti kurulmasını önerdi. Arıklı, geniş tabanlı hükümet dedi. Kudret hoca, ülkeye zarar veren bu oyunda figüran olmayız diyerek ‘UBP - CTP’nin koalisyonunu işaret etti. CTP, UBP’den yediği kazıkları unutmadığından, hele UBP’yi böyle bir durumda yakaladığı için bence bu ortaklığa yaklaşmaz diye düşünenlerdenim.
CUMHURBAŞKANININ YETKİSİ DAHİLİNDEDİR
Cumhurbaşkanı Tatar’ı, Atun’u görevden alma yerine hükümetin istifasını kabul etmesini eleştirenler var. Bakın, Anayasanın verdiği yetki ile Cumhurbaşkanının kabineyi onaylama veya veto etme hakkı var. Bir bakanın görevden alınmasını veya bir başkasının bakan olarak atanmasını onaylayabilir. Veya uygun görmediği bir ismi veto edebilir. Halk, Cumhurbaşkanını seçerken, toplumlararası görüşmelerde ona ‘Görüşmeci’ yetkisinin yanısıra, bu Anayasal yetkiyi de verdi. Ancak Ya hükümet, yada Sunat Atun denildiği noktada, neden hükümetin istifasını kabul ettiğine de açıklık getirmelidir. Bir yerlerden bir telkin alınmışsa onu da dile getirmelidir. Bence Cumhurbaşkanı, ne şiş nede kebap yansın düşüncesi ile Atun’u görevden almayarak, hükümetin istifasını kabul etti. Sucuoğlu’na tekrar görevi vererek, kurulacak hükümette, Atun’un görev almayacağını bildiğinden ne şişi nede kebabı yakmak istemedi.
ZAFER DERKEN PİRUS ZAFERİ Mİ KAST EDİLDİ
UBP MYK’sı, sırf başbakanı, halkın önünde şort düşürmemek ve partiyi yıpratmamak için destek kararı aldı. Bu MYK’nın zaten yapması gereken bir davranıştı. Sucuoğlu, parti arkamda ayaklarında zafer kazandım görüntüsü yaratmaya çalışırken kasttettiği ‘Pirus’ zaferi ise belki ordusunu değil, ama partiden istifa etmese bile bir vekilini kaybetti. Artı bir grubun, Sunat Atun’un arkasındayız diyerek televizyonlara mesaj atması sonrasında bazı üyelerin desteğini de kaybetti. Bitmedi, parti yıpranma sürecine girerken, içteki dirlik ve düzen bozuldu.
UBP BİR PARTİ DAHA DOĞURURMU?
Eskiden elektrik yoktu. Fanoz ve lüks vardı. İnsanlar özellikle köylerde, erkenden yatağa girdiği için kadınlar çocuk konusunda üretkendi. Sanırım, UBP’de bu üretkenliğini kadınlardan aldı. İlk doğumunu 30 Temmuz 1992 tarihinde yaptı. Rauf Denktaş’ın başını çektiği, UBP'den ayrılan, 9 milletvekili tarafından kurulan ve Dokuzlar Hareketi olarak nitelendirilen, ilk başkanlığını Hakkı Atun’un yaptığı Demokrat Partiyi doğurdu. Bitmedi, 2013'te İrsen Küçük'e karşı parti içi muhalefette yer alan Ahmet Kaşif, Hasan Taçoy, İlkay Kamil, Afet Özcafer, Ejder Aslanbaba, Türkay Tokel, Zorlu Töre ve Ergün Serdaroğlu’nun DP’ye geçmesi ile ikinci doğumunu gerçekleştirdi. Ve Demokrat Parti - Ulusal Güçler’i ( DP-UG) doğurdu. 2006 tarihinde UBP Genel Sekreteri Turgay Avcı’nın önderliğinde, partiden ayrılan Enver Öztürk, Erdoğan Şanlıdağ, Asım Vehbi gibi UBP’nin ağır toplarının kurduğu Özgürlük ve Reform (ÖRP) partisini doğurdu.
PARTİ BİR BÖLÜNME DAHA YAŞAMAZ ANCAK!...
Sesli düşünürsem, UBP bir doğum daha gerçekleştirirmi bilinmez. Ancak, UBP’nin içte bölünmeler yaşadığı çok bilinmeyenli denklem olmaktan çıktı. Hasipoğlu’nu, herne kadar belli etmese de, bakanlıktan alınması sonrasında kırgınlık yaşamadığı söylenemez. Parti başkanlığına oynayan Hasan Taçoy ile Sucuoğlu’nun bazı bakanları kabine dışı bırakacağım diyerek, ismini zikretmese bile işaret parmağının gösterttiği, partinin ağır toplarından Ünal Üstel’in hoşnut olduğu söylenemez. Peki, İzlem Gürçağ’ın kırgınlığını dile getirmesi yalan mı? Veya İskele Milletvekili Yasemin Çobanoğlu için herşey süt liman mı? Resmiye Canaltay’ın isminin önce altını sonra isminin üstünün çizilmesi onda kırgınlık yaratmadı mı? Partideki kırgınlar, belki ayrı bir parti kurmaz. Ama içteki muhalefet kazanın altındaki ateşi haralayıp, yaptıkların yapacaklarının teminatıdır deyip, Karaoğlan ve Malkoçoğlu ayaklarına yatan Sucuoğlu’na, ince sazdan yayın yaparlarsa, o koltukta kalabilir mi? Canlı yayınlara mesaj atan ve Sunat Atun’un arkasındayız diyen UBP’li bir grup, yarın belediye seçimleri oy sandığında orta parmağını kaşırsa bunun ceremesini Sucuoğlu ödemez mi?
Fıkra
Bir yeriniz mi ağrıyordu?
Mecliste eski milletvekillerinden
Dinine çok bağlı birisi olan Mehmet Akif Ersoy’un
kendisine onu sevmeyen bi milletvekili tarafindan soru sorulur :
- Mehmet Akif bey siz veteriner degil miydiniz?
Bu soru üzerine Mehmet Akif Bey cevabı verir :
- Evet, bir yeriniz mi ağrıyordu ?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.