Sahibine Mesajlar
Sn. Ersin Tatar, federasyon öldü. Tabutu hazırlandı. Hoca cenaze namazında rahmetliyi nasıl bilirdiniz sorusuna ‘ çok kötüydü, gidişi olsun gelişi olmasın diye düşündüğünüz ve ayrı egemen bir devlet derken, Cenevre’ye gitmek için geri sayım başlarken, Türkiye’ye bağlı bir federasyon düşüncesine sıcak baktığınızı, attığınız beğenilerden öğrenmiş olduk. Öldü dediğiniz federasyon ‘Zombi’ olarak geri mi getirilecek? Ayşaba bizim büyük idarecilerimiz, ayrı egemen devlet olursa bir anlaşma olur diyor. Bizimkilerine, peki siz kendi kendinizi idare etmekten aciz bireylermisiniz ki, illa bir yerlere bağlanıp onların idaresi altında yaşamak istiyorsunuz diye sormak istiyorum diyor. Sn. Tatar, ”Atın iyisine doru, yiğidin iyisine deli, birisinin tahakkümü altında yaşamak istemeyene de ‘Özgür’ derler
**
Sn. Ersan Saner, benim derdim ‘Koltuk ‘ değil, derdim, Covid-19 salgınıyla mücadelenin başarıyla tamamlanmasıdır dediniz. Bu nedenle ülkeye daha fazla hizmet etmek için, seçimin Ekim’de değil, Nisan 2022’de yapılması gerektiğini söyledik. Muhalefetteki 22 milletvekilinin kendi istediği tarihi, çoğunluktaki milletvekillerine anti demokratik bir tutumla, dayatmaya çalıştığını belirttiniz. Sn. Başbakan, bu noktada çok doğru söylediniz. Bir parti başkanı, Meclis kürsüsünden, bu iş böyle gitmez. En erken bir zamanda seçime gidilmesi gerekir. Buda belirlenecek en kısa sürede olmalıdır demişti. Sonra o parti başkanı Ekim diyerek o en kısa süreyi orta vadeli bir duruma getirmişti. Atandığı parti başkanlığında ‘Ali Cengiz’ oyunları ile süreyi uzatmaya çalıştı. Kurultayların ayaklarının altına muz kabuğu koyarak sürekli yere düşmesini sağladı. Seçim hükümetiyiz derken onu icraat hükümetine çevirmeye çalıştı. Geçiş hükümeti derken ‘İcraat hükümeti’ demeye başlandı. Ah bu Muhalefet liderleri yokmu? Ayşaba, gökkuşağı gibi her renge sahip siyasetçiler üstüne kurulan hayaller, ülkeye pahalıya patlar. Bunlar için noktayı, cümlenin sonunda değil, tereddüt ettiğin yerde koyacaksın. Biz koyamadı ebemizin alnını gördük dedi
**
Sn. Narin Şefik, Anayasa Mahkemesinin aldığı karar sonrasında, esip, gürleyen ancak yağmur olup yağamayanlar, keşke sizin ile birlikte değerli Anayasa Mahkemesi yargıçlarının balkonda durduğu sırada, toplanan halkın, ülkede ender olarak görülen alkış yağmuruna dakikalarca sizin nasıl tutulduğunuzu görebilselerdi. Başkanım, Anayasa Mahkemesi olarak, doğru çıkışlarınız ile halkın gözdesi oldunuz. Bazıları emir demiri kesecek sandı. Ama galiba emir demiri kesmeye çalışınca tozunu soludular. Soludukları demir tozu galiba ses tellerine zarar verdi. Su kesilince tıssss diyen çeşme gibi tısss bile diyemediler. Ayşaba, marifetin ‘Adalet’ yağdıran bulutta olduğunu bilmeyenler, marifet yağmurdaymış gibi yağmura şiir yazıp durdu dedi.
**
Sn. Devlet Bahçeli, Anayasa Mahkemesi, Anayasanın amir hükmü gereğince, Eğitim Bakanlığının denetimi altında yapılması gerektiğine vurgu yaparak, Kuran kurslarının yasanın öngördüğü şekilde yapılması kararına müthiş öfkelendiğinize tanık olduk. MHP gibi köklü bir partinin başkanı olarak ağzınızdan çıkan sözleri, gurguranızın (Boğaz) 9 boğumunda dinlendirip ona göre söylemeniz gerekirken, Ferari’nin saniyede 100 Km. çıktığı gibi çıkarttığınızı gözlemledik. "Rumların değirmenine su taşıyan kepazelik" olarak nitelendirdiğiniz kararın, bir vilayet olarak veya alt birim olarak gördüğünüz KKTC devletinin Anayasa Mahkemesince verildiğini de unutmamanız gerekirdi. Bir başka devletin saygın mahkemesine yönelik açıklamalarınızı, yolun sonuna geldiğiniz yaşamınızda, yaşınıza ve ihtiyarlığınıza verdik. Sn. Bahçeli, bizim devletimizde, satışa hazır bahçeli evler çok. Hem bahçeleri yabani otlar ile dolu da değil. Kıbrıslı Türklerin büyük çoğunluğunun sözleriniz ile canını yaktınız. Hz. Muhammet S.A.V, canı yanan sabretsin. Can yakanda canının yanacağı günü beklesin demişti. Eee vallahi sandık sizi bekliyor. 95’lik ihtiyar pipisini, dünyanın en güçlü vinci bile yerinden kaldıramadığı gibi, sanırım sizi de sandıktan çıkartamayacak.
**
Sn. Feyzi Hansel, Genç TV’de, Nazar Erişkin’in programında, ‘Gökkuşağı ‘ gibi renkten renge dönüştüğünüze tanık olduk. Bir açıklamanızda biri tribüne oynar. Maksat çözüm ise orta yol bulunmalıdır. Memleket 2 senedir kurultay, cumhurbaşkanlığı seçimi nedeniyle kilitlendi. Bu halkın ne kaybedilecek zamana nede yapılan yanlış işlere tahammül yoktur. Muhalefet olsun iktidar olsun samimiyetten yoksundur derken kırmızı, sanki yaşananların mimarı Başbakan Saner değilmiş gibi onun en aklı başında siyaset yaptığını belirtmeniz sonrasında ‘Turuncu’ renge dönüşmeniz nedeniyle bana ‘Yok artık’ dedirtti. Federasyon bağımsızlıktan vazgeçmektir derken, bazılarının kepçe olarak, saygın Anayasa Mahkememize bile dil uzatarak, bizim KKTC kazanını sürekli karıştırdığı noktada, yani şimdi biz devlet olarak bağımsızmıyız diye beni düşünmeye zorladı. Sn. Hansel, bu arada yerler yağdan geçilmiyor. Aman düşüp başınızı vurmayın. Sizin bu harita bu Kıbrıs’ı almadı. Samimiyet, memleket kilitlendi derken ‘Yes be annem’ dedik. En aklı başında siyaset izleyen ‘Saner’ dediğiniz noktada da size ‘Sorry be Annem ‘ demek zorunda kaldık.
**
Sn. Dursun Oğuz, Maliye Bakanı olarak, bugüne kadar birileri tarafından, bir yerlerine takılan turbo ile müthiş bir güç kazanan, ancak gücü hep cebine doğru kullanan, Taşyapı şirketinin bugüne kadar elde ettiği ekmek kadayıfının üzerine ödemesi gereken parayı bir yıl daha erteleyerek dondurma koyduğunuzu ve afiyetler olsun dediğinizi gözlemledik. Ercan Havaalanını bugün bitiriyoruz dedikten sonra, tamam yahu, şeker suyamı düştü. Tamam Allah bizim şirkete uzun ömür versin, bir zaman bitireceğiz diyen Emrullah Beyefendiye bakan esnaf Ali dayı, iş adamı Şerafettin bey, güzellik salon işletmecisi Ayşe hanım, Dursun bey Emrullah bey Müslüman’da biz dinsiz veya ‘Urumcukmuyuz’ diye soruyor. Ayşaba, benim demir pаrаm sürekli ceplerini düşünenler kadar bozuk değil. Kredisi bitmiş bir sevginin limitini yükseltmeye de gerek yok. Söyle onlara Sebastiyan, Ölüyü diriltmek Allah’a mahsustur. Yüreğimize gömdüğümüz bir ölü ile bir daha işim olmaz dedi.
**
Sn. Mikdat Erdem, bakıyorum, Kıbrıslı Türkü aşağılama sırasına sizin de girdiğinizi gördük. Kıbrıslı Türk’ün kalplerinin en müstesna yerinde muhafaza ettikleri ve kapsama alanlarından çıkartmadıkları sevgi ve hoşgörüsünü bilmeden, işkembe-i kübradan çalakalem salladığın Cezayirli Hasan Paşa Cami ile ilgili paylaşıma Vallahi gülelim mi? Ağlayalım mı bilemedik. Şaşırdık kaldım. Kıbrıs Türk’üne hakaret etme sırası Refah Partiye ve sana mı kaldı diye düşündük durduk. Paylaşım buralarda adına küfürlü hicaz faslından beste, santurlu küfürlü, acem aşiyan makamından bol bol güfte yapılmasına neden oldu. KKTC Lefkoşa’da, Osmanlı Paşalarından, Cezayirli Gazi Hasan Paşa adına yapılan bir Cami ile altında yapılan dükkânın olmamasını bilgisizliğine yorduk. Bırak Lefkoşa’yı, KKTC’nin hiçbir yerinde böyle bir cami yoktur. Hele cami altındaki dükkanda, özellikle Ramazanda alkol satışı, otel işletmeciliği adı altında, uygunsuz işler yapmayı hiçbir Kıbrıslı Türk yapmaz. Değil Cami altında, civarında bile böyle yerlerin olmasına müsaade etmez. İddialarınıza, buralarda Arif Hoca’nın dediğinden derler. Sonra da d….k Ali Dayı, Dikomo’ya kadar seni eşek tepsin derler. Ayşaba, Mikdat Ertem efendiye selam söyleyin. Böylesi cahillik ile her şeye maydanoz olmak her kula nasip olmaz. Ben Mikdat ovlucuğuma ağzım ile küfür etmem. Ama bir yerim ile küfür edercesine katıla katıla gülerim dedi.
**
Sn. Kaya Türmen anlayana sivrisinek saz, anlamayana davul zurna az imasında bulunan, ‘Geldik kurtardık ‘ camiasına mensup olanların kafasına topuz gibi inecek bir yazı yazdınız. Geldik kurtardık. Biz olmasaydık, Rum bunları ‘Hap ‘ gibi yutacaktı diyenlere, be bilgi cahilleri, Kıbrıslı Türkler mücadele etmeyen, sinen, kaçan bir toplum hiç olmadı. Kurdukları Kara Çete, 9 Eylül, Volkan, TMT gibi direniş örgütleri ile Rum’a kök söktürdü. Ülkelerini ve insanlarını korumak için bu oluşumlar altında kan ve can verdiler dediniz. Sanki oralarda bunlar yokmuş ve bizim Ankara’dan gelen Süpermen onları kurtarmış gibi yanlış bir izlenim yaratıyorsunuz. E yuh artık ifadesinde bulundunuz. Eee vallahi bir yuh da benden. İkinci ‘Yuh’da “Sizi biz kurtardık. Biz olmasak şimdi yoktunuz” iması yaratan, fantastik senaryolara ev sahipliği yaparak bizleri tiksindiren ‘bir zamanlar Kıbrıs’ dizisinin yaratıcısı TRT’ye. Mevzide geçirdiğim yılları, çarpışmalarda ölümüne Rum ile karşı karşıya geldiğim günleri geldik kurtardık diyen ‘Süpermenler’e helal etmem. Sadece onlara yürüyün be mezekertolar. Ense traşınızı görelim. Anca gidersiniz diyeceğim.
**
Sn. Salahi Şahiner, Muhalefet milletvekilleri ile başta Başbakan Saner olmak üzere hükümetin seçimden kaçtığını belirttiniz. Kurnazlık planlıyorlar, korktukları için seçimden kaçıyorlar ifadesinde bulunurken, UBP’nin bütün vekillerinin bu konuda, hem fikir olmadıklarına vurgu yaptınız. Ülke karanlığa doğru yol alırken, mevcut hükümetin, ringde abandone olan ve nakavt olmamak için kendine zaman yaratmaya çalışan boksöre dönüştüğünü ima ettiniz. Sn. Şahiner, bu efendiler yazboz tahtasına döndürdükleri ülkede, bizleri ‘Bullaga’ piriliye döndürdü. Tatari topaç gibi dönüp duruyoruz. Kördüğüme kılıcını vurup çözecek olan ‘İskender’i bekleyip duruyoruz.
**
Sn. Gülşah Sanver Manavoğlu hükümeti daramalı tüfek ile yaylım ateşine tutarken, rahmetli Demirel’in, dün dündür, bugünde bugün cümlesini kendilerine şiar edindiklerini ima ettiniz. Daha dün, hemen seçim, şimdi seçim diyenlerin, Özel komite kurup istedikleri tarihte seçim kararı alarak, ölme eşeğim ölme, arpa buğday çıkacak modunda, erken yerine geçim seçimi yapmak istediklerine vurgu yaptınız. Yeşili geçtik, kırmızıda bile sürekli olarak geçmek isteyenler, hayatın püf noktası ile tüh noktaları olduğunu da bilmeleri gerekir. Püf noktalarına aldırmayanlar hayatlarının geri kalanını Tüh noktalarında geçirir. Birilerine hatırlatmakta yarar var sanırım
**
Sn. Hüseyin Kadir Çete, Müdürü olduğunuz, Lefkoşa Polis Müdürlüğü son günlerde artan adli olayların, büyük bir başarı örneği sergileyerek üstesinden geliyor. Uyuşturucu kullananları tespit edip, çocuklarımızı ve gençlerimizi zehirlememeleri için yakalarken, pandeminin kol gezdiği bu günlerde, akılları bir karış havada olanların düzenlediği partileri de basarak engelliyorsunuz. İnsanı hayallerine ulaştıracak en önemli şey, cesaretidir. Bu yasa tanımayanların üzerine cesaret ile teşkilat elemanlarınız ile gittiğinize tanık oluyoruz. Sn. Çete Herkesin polisi kendi vicdanıdır. Fakat polis vicdanı olmayanların karşısındadır. Çorak tarlada ürün yetişmez derler. Maşallah sizin teşkilatın tarlası üründen geçilmiyor. kutlarız
**
Sn. Emrullah Turanlı, vallahi ballı insan gördüm ama inanın sizin gibi ballısına bugüne kadar rastlamadım. Fosforlu Cevriye gibi karnına vurulunca ah karnım diyenini de gördüm ama sizin gibi karnına vurulunca ah arkam diyenine pek rastlamadım. Arap’ın yalellisi gibi uzadıkça uzayan, uzayıp gittiği için bittiş noktası görülmeyen‘Tren yolları’ gibi, Ercan’ın da ‘The End’ dediğini göremedik. Tabi birde birçok esnaf, iş adamı, yardıma muhtaç insanlara atılmayan desteğin aksine sana atılan desteklerin ucunu göremiyoruz. Sn. Turanlı, Kurt kışı geçirir. Ama yediği ayazı unutmadığı gibi, Ercan’da halk olarak kıynıkları ile birlikte bir yerimize geçirilen kazığı unutmadık. Ercan ile ilgili bizlere çok umut verilmişti. Ancak bize verilen umudu geri alanlar, aldıkları ahı da güle güle kullansınlar.
**
Zeki Çeler, ‘Üç Korkaklar” olarak nitelendirdiğin hükümetin seçimden korktuğunu, seçimi ötelemek için çabaladığını belirttin. Demokrat Parti’nin zarar göreceği düşüncesiyle, YDP’nin de bölünmüş olması nedeniyle seçime yanaşmadığını söyledin. Ve tabiri caizse üç korkaklar seçime gidilmemesi için ellerinden gelen her şeyi yapıyor dedin. 2022 yılında seçim olması durumunda ülkenin, 2022 yılının 6 ayının tamamen kilitleneceğini, UBP’nin memleket için yaşamadığını, kendisi için memleketi yaşattığını dile getirdin. Sevgili Zeki, erkekliğin ve cesurluğun onda dokuzu kaçmak, bir tanesi için hiç görünmemektir. Hükümet de bunu yapıyor. Keskin demir olmak için, çok çekiç yemek gerekir der atalarımız. Bizim çekiç yemekten anamız ağladı. Ama bırak keskin olmayı, biraz bile keskin olan kısmımız tamamıyla kütleşti.
**
Sn. Meriç Erülkü, memlekette hüküm süren ‘Banka Derebeyliğinden’ senin de nasibini aldığını öğrendik. 150 Milyon Törkiş Lirayı bir bankanın cebellez ettiğini söyledin. Çaldığın kapıların kilidi paslandığı için açılmadığını, açtığın davaların da topal eşek misali ağır ve aksak yürüdüğünden dem vurdun. Sevgili Meriç, anamızı öpen kadı, bunu kime şikâyet edeceğiz deyip duruyoruz. Banka cenneti olan bir ülkenin, Padişahı da Merkez Bankası olursa, sanırım ortaya çıkan durum bu olur. Faizin faizini, anaparanın anasını da babasını da borca ilave ederek, en çok kar eden 10 şirketin, 8 tanesi konumuna gelen bankalar, sürekli olarak ebemizin anlını bize gösteriyor. Ayşaba, ebemizin anlını bize gösteren bu bankalara olan öfke ve tepkimiz, sağır bir ressamın, kristal bir yüzeye düşen gülün sesini çizdiği zaman bitecek dedi.
**
Sn. Tuğcehan Ören, yıllardan beridir hizmet verdiğiniz Demokrat Parti’deki divan başkan yardımcılığı ile üyeliğinden istifa ettiğinizi açıkladınız. Açıklamanızda, ayni zamanda, Akdeniz Örgüt Başkanı Özkan Sadrazam ile Karakum örgüt başkanı Hüseyin Kayışkanat’ın da sizin ile birlikte istifalarını sunduğunu belirttiniz. Siyasete halka hizmet vermek için girdiğinizi ancak halkın refah seviyesinin düştüğü ekonominin yerlerde süründüğü, insanların kepenk kapattığı ve iflas ettiği bir noktada, DP’nin yanlış siyasi kararlar alan hükümetin ortağı olmasına ve bu ortaklığı sürdürmesine seyirci kalmak istemediğinizi ima ettiniz. Sn. Ören, halkın yarasını gören hükümet ortaklarının tuzluğu kapıp gelmesine bizlerde tepkiliyiz. Ayşaba, yontma taş devri, cilalı taş devri, tunç devri, galiba şimdi de babamın adı Hıdır elimizden gelen budur diyen ‘Kaptanı Derya Tuzlukçu Paşa’ devri başladı dedi.
***
Kaykay ile gidiyordu
Üç adam ölür ve cennete giderler. Sorgu meleği birincisine sorar, "Seni cennete yollamadan önce sana bir sorum var: Karına karşı sadık oldun mu?" Adam yanıtlar; "Evet, asla bir başka kadına bakmadım." Sorgu meleği, "Şuradaki Rolls-Royce'u görüyor musun? O senindir. Cennetteyken kullanabilirsin.." Sorgu meleği ikinci adama da aynı soruyu sorar ve şu cevabı alır; "Bir kez karımı aldattım ama bunu ona itiraf ettim. Beni bağışladı ve mutlu yuvamızı kurtardık." Bunun üzerine sorgu meleği, "Şuradaki Mercedes'i görüyor musun? Cennetteyken onu kullanacaksın.." der ve üçüncü adama da sorar, "Karını hiç aldattın mı?" Adam yutkunur ve şöyle der; "itiraf edeyim ki; bulduğum her kıza asıldım ve her fırsatta onlarla yattım, birçoğu ile beraber oldum. Üzgünüm." Sorgu meleği; "Ehh" der, "Ama temelde iyi bir adamsın. Şuradaki eski vosvos'u görüyor musun? Cennette onu kullanacaksın." Bunun üzerine üç adam vedalaşır, arabalarına atlar ve kendi yollarına giderler. Birkaç hafta sonra ikinci ve üçüncü adam birlikte gezerlerken barın önünde birinci adamın Rolls-Royce'unu görürler. Bara girdiklerinde adamın perişan bir halde, etrafındaki boş şişelerin arasında salya sümük oturduğunu görürler ve şaşırırlar. "Heyy! ne oldu sana?" der ikinci adam, "Cennettesin, altında bir Rolls-Royce var, hersey mükemmel ama sen niye bu haldesin?" "Bugün karımı gördüm!" der birinci adam. Diğerleri; "Aaaa! ne kadar güzel, peki derdin nedir?" diye sorarlar. Adam içini çekerek konuşur, "Kaykay'la dolaşıyordu..."
***
GÜNÜN SÖZÜ
GÜNÜN FOTOSU
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.