Sahibine mesajlar
Sn. Ersin Tatar, Almanya’da yasaklanan Osmanen Germenia (Almanyalı Osmanlılar) çetesi yöneticisi Taner Ay ile birlikte çektirdiğiniz fotoğraf, sosyal medyada günün konusu oldu. Sn. Tatar, sana şirin görünmek için seni yönlendirmeye çalışan ve önce tarikat mensuplarının cirit atıp, huu çektiği tekkeye götüren, sonrada bir çete üyesi ile fotoğraf çektiren çevrendeki yağlama ve grasolama tayfasına artık güvenmemen gerektiği söyleniyor. Ayşaba, insan menfaat elde etmek için şirin görünmeye çalıştığı birileri için oy dilenmesine inanmasın. Çünkü hiçbir kimse, dilencilere kıymetli şeyler vermez. Sadece onları yaptıkları ile köpeğin g…ne sokar ve rezil ederek çıkartır dedi.
**
Sn. Mustafa Naimoğluları, Hayvan Üreticilerinin, Meclis önü ve Şehitler Anıtı önünü tıkayarak, hak aradığı eylemde, halkın yol hakkına ekşi sıktı. Bol ekşili tarife vatandaşlar tarafından hoş karşılanmadığı için sizler için bol küfürlü hicaz faslından beste ve güfte yaptı. Ayşaba, çiftçi ve hayvancı önce kendi içini temizlesin. Memurun, polisin, devlet dairelerinde çalışan birisinin yakınlarının adını yazdırarak, hayvancılık ve çiftçilik yaparım ayaklarında ekmeği devlet fırınından, suyu da devletin golimbasından almasını önlesin. Onlara akan musluğu kapatarak, gerçek çiftçi ile hayvancının kabını doldursun ve onları ayakta tutsun diyor. Sn Naimoğluları, İki insan çeşidi vardır. Birisi zaman geçtikçe hatalarıyla yüzleşen, diğeri ise zaman geçtikçe yüzsüzleşendir. Çiçek kurumadan, yüzsüzleşenleri aranızdan ayırın. Çünkü çiçek kuruduktan sonra yağan yağmurun çiçeğe faydası nafile olur.
**
Sn. Narin Şefik, pandemi ile başlayan ekonomik yıkım ve kriz sonrasında, taksitlerini ödeyemeyen 32 bin 692 kişiye mazbata çıkartıldığı açıklandı. İş yerlerinin, otellerin ve dükkânların kapanması sonrasında, çocukları aç kalmasın diye kendisi aç kalan insanların arttığı ülkede, yaşanan krizin üzerine maşallah ekmek kadayıfını üzerine konan dondurma gibi ‘Mazbatalar’ konuyor. Faizden faiz alarak, insanları sıkıntıya sokan şeker gibi bankaların olduğu ülkede, eskiden Mahkeme tebligatları imza karşılığı veriliyordu. Şimdilerde ise kapı önüne atılıyor. İnsanlar eline geçmeyen Mahkeme tebliğleri sonrasında çıkartılan mazbatalar ile vatandaş içeri girmekle karşı karşıya bırakılıyor. Adalet adı altında siyasilerin çıkarttığı absürt yasalar sonrasında yaşanan adaletsizliğe kızan Adalet abla, ben böyle işin içine s…m diyerek, adalet kevgire öyle değil böyle çevrilir diyerek kapısının önüne koyduğu sandalyede şimdi müşteri bekliyor. Haberiniz olsun.
**
Sn. Erinç Aydınova, Kutlu Adalı’nın cinayete kurban gittiği o utanç gecesinde, 14 yaşında bir çocuktun. Ve cinayetin hemen sonrasında, dünya iyisi bir insandı dediğin Kutlu Adalı’nın cansız bedenini ilk görendin. Karanlık bir yaz gecesiydi dediğin o gecenin karanlık olduğunu, ne elektrik dairesi, ne belediye nede polis kabul etmediğini söyedin. Beyaz Renault Toros’un hızla geçtiğini polise verdiğin ifadede belirtirken, İnsan Hakları Mahkemesi dosyasında senin korkup konuşmadığının yazılı olduğundan bahsettin. Sevgili Erinç, senin de dile getirdiğin gibi birileri geldi, vicdanını değil ama kirli ellerini temizledi ve gitti. Bizlere ise, o birilerinin ellerini temizleyerek bir kenara attığı kâğıt mendil muamelesi yapıldı. Kirli düzeni kanıksayanların tükürülecek onlarca suratı varken, bizler yerlere tükürmeyi tercih ettik. Hepsi bu be abim.
**
Sn. Serdinç Maypa, her konuda herkese yardım ettiğini gören birisi, senin sayfana gönderdiği mesajda, abi lütfen Okka konusunu da gündeme getir. Belki hükümetin yapamadığını sen yapar ve bize yardım edersin dedi. Ve kasapların okkanın yasa ile kaldırılmasına karşın üreticiden okka ile canlı hayvan alarak etini kilo ile sattıklarını, kilo başında da, 28 TL kar ettiklerini belirtti. Bir başka deyişle üretici 100 okkalık bir hayvanda 28 kilo içine girerek zarar ederken, vatandaşa da 28 cm uzunluğunda orta parmağın geçirildiğine vurgu yapıldı. Ayni alavere dalaverelerin sütte de yapıldığını ve hayvan üreticisinin gerçek alacağından çok daha eksiğini aldığı belirtildi. Sevgili Serdinç, kör tuttuğunu öper devri değişti. Günümüzde kör tuttuğunun yanı sıra tutamadığını da endek göndek ile tutarak öpüyor. Öpülenler seyrederken, halkı öptürtmeyecek olanlarda andilla koyarak bakıyor. Bir elmanın iki yarısı olmayalım. İki ayrı çiçek olalım, birleşince buket olalım diyenler, buket olarak birleşerek bizleri fena öpüyor. Ne diyelim?
**
Sn. G. E maşallah fazlalıkların çok büyüdüğü ve koyacak yer bulamadığın için Girne’de son durak olarak köpeği bulmuşsun. Girne’deki palandöken Parkı bile yaptığından utanırken, senin utanıp utanmadığını bilmiyoruz. G.E alkollü olduğun için bu haltı yediğin söylendi. Mavor yerimo içki şişede durduğu gibi midede durmuyor. Öyle ki, içmesini bilmeyenleri içki içer. Sonra onu işte böyle öpülmüş sıpaya döndürür. Eskiden fazlalıklarını kullanmasını bilmeyenlerin fazlalıkları kökünden bumburo kesilirdi. Şimdilerde kasaturalar ile usturaların ağızları kütleştiğinden fazlalıklar kurtuluyor. Nazife Teyze her insan bir yağmur tanesi gibidir. Kimi çamura, kimi gül yaprağına düşer. Bazıları çirkefleştiği için doğrudan foseptik çukuruna düşüyor dedi.
**
Sn. Cafer Gürcafer, KKTC’nin ekonomisinin yerlerde süründüğü, Müteahhitlerin de birçok iş yeri gibi SOS verdiği noktada, ağız çalkalanmasına neden olacak olan, bir milyarlık, 322 kilometrelik köy yollarının bakım ve onarımının ihalesiz Türkiye menşeli iki firmaya verildiği açıklandı. Tabi bu durum halkı şaşkına çevirirken, sizleri kızdırdı. Başkan aslında boydan yana fukara kalmış, bir gün ölüp toprak olacak bazı insanlara kızmamak gerek. Çünkü bu boydan fukaralar, bir tohum olup filizlenecek ot olacak. Bir öküz onları yiyecek ve s ğı muk olacak. Yani kısacası hep kendilerini ve yakınlarını düşündüğünden hep öyle muk olarak ayni kalacaklar.
**
Sn. Görkem Çelik, Yenilenebilir Enerji Kaynakları Kurulunun ‘Solar sistemlere’ başvuruları durdurduğunu belirttiniz. Başvuruların durdurulmasının, Şirketlerin mağduriyet yaşamasına neden olduğunu belirtirken, Ekonomi ve Enerji Bakanlığı, izinlerin onaylanmasına devam edildiğini, sadece tüzük çalışması nedeniyle şebekede ani talepten kaynaklanan yığılma yaşanmaması için yeni müracaatların durdurulduğunu ifade etti. Ayşaba ise ma ne tüzük çalışması ne şebekesi be. Ceryan faturalarının fena teptiği insanların, ‘Güneşten’ beleş yararlanmaması ve elektrik dairesine para akıtması için bu tezgâha başvuruldu diyor. Sn. Çelik, sağolsunlar, yara’mızı gören iyileştirici mehlem yerine tuzluğu kapıp geliyor.
**
Sn. Devrim Barçın, sendikalar ile sivil toplum örgütlerinin yanı sıra halka, sürekli olarak kaynak yok. Kemerleri sıkacağız diyerek zam şampiyonluğuna soyunan hükümete kaynak var dedin. UBP, Halka kaynak yok derken, 470 TL üzeri elektrik borcu olanların elektriğini keseceğini açıklarken, yandaş siyasi atamalarına devam ederek sadece bir kişinin alacağı ikramiye hakkını 252 BİN 396 TL, Brüt Maaşını da yıllık 51 Bin 792 TL artırıyor ifadesinde bulundun. Ve yeni bir atamanın sadece yıllık maaş maliyeti ile elektriği kesilecek 110 kişinin elektrik borcunun ödenebileceğine vurgu yaptın. Sevgili Devrim, tarihe bakarsak devirin sürekli değiştiğine tanık oluruz. Yontma taş devri. Cilalı Taş devri, sonra punç devri derken şimdilerde ‘Ağlama’ devrine girdik.
**
Sn. Kazım Denizci, Yeni Bakış Gazetesi ekibi olarak, kamu alanında kayıt edilen bir ses bandını yayınladığınız gerekçesi ile başınızda patlatmadıkları şahurga kabacığı bırakmadılar. Kamu yararının olması halinde, kamu alanında yapılan kayıt sonrasında eşeğini dövemeyenler semer yerine sizleri dövmeye çalışıyor. Eski dostum Kazım, kusura bakma ama suç sizin, bizim, hepsimizin be gardaş. Nasırlarına fena basarak auvvv dedirttikleriniz, savcı da biz, yargıç da biz diyerek cezayı biz keseceğiz sırasına girdi. Ancak, o birilerine Hanya’nın Girit’te Konya’nın da Türkiye’de olduğunu basının gücü olarak hiçbirimiz göstertemedik. Sevgili Kazım, soruna odaklanmayı bırakın, sorumluluklarınıza odaklanın dediklerimize hep sustuk. Sessizliği anadilimiz yaptık. Ceremesini galiba bundan sonra hep beraber çekeceğiz gardaş.
Temel ve altınlar
Temel’in küçük takası, 12 kişilik tayfasıyla Karadeniz’in engin sularında ilerlemektedir. Temel tayfalarını yanına çağırmıştır. Onlara şöyle der: -Tayfalarum, ha burada bir teneke altinumuz olsaydu ne yaparduk?
Tayfalar: -Uyyy onları paylaşirduk. Temel tamam der ve altınları paylaştırmaya başlamıştır:
-Uyy… yirmi altin bana, bir altın size, yirmi altın bana, bir altın size…diyerek altınları paylaştırır. Uşaklar buna kızarak itiraz eder ve aralarında müthiş bir kavga başlar. Kıyasıya dövüşürler.
Daha sonra Rize’ye geldiklerinde durum mahkemeye yansımıştır. Mahkemede hakim olayı sorar. Hem Temel, hem de Uşakları olduğu gibi olayı anlatır.
Bunun üzerine Hakim: - tamam o zaman getirin altınları, dediğinde, hepsi bir ağızdan: -Hakim beycigum, bizum altinumuz falan yoktur, olacağinu farz etmiştuk
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.