Sahibine Mesajlar
Sn. Ersin Tatar, Amerika’daki Türk Evinin açılışına katılan Amerika Ortodoks Kilisesi Başpiskoposu Elpidoforos'a ateş püsküren, Rum Kesimine oturun be guellolar oturduğunuz yere demedin ama konuşun ama kulağım ile değil sizi kaba yerim ile dinlerim imasında bulundunuz. Adam İstanbul doğumlu tabiî ki açılışa gelecek. Bakın beni kızdırırsanız vallahi de billahi de Başpiskops Elpidoforos’a Cumhurbaşkanım Erdoğan’ın direktifi ile KKTC vatandaşlığı veririm imasında bulundunuz. ABD dışişleri bakanlığına da Türk tarafının istediği iki devletli çözümün kabulü mümkün değil açıklamasına göndermede bulunarak madem öyle günde 5 defa söylediğim iki devlet söylemi 10 defaya çıkartırım ve Kırmızıdan sonra sizi mosmor ederim dediniz. Sn. Tatar bu sert açıklamanızdan sonra sanırım adamların kaba yerindeki muk kurudu. Suratları dokuzu on geçerken, güngörmez sultan gibi yüzleri sirke sattı durdu.
**
Sn. Fikri Ataoğlu, Suriye’de bir elektrik santralinden denize akan foil oil ile ilgili olarak tehlikenin geçtiğini ve kıyılarımızda kirliliğin olmadığını dile getirmiştiniz. Dün Bediz ile Salamis arasındaki sahilde yürüyüş yaparken, arkadaşlar ile denizin sahile attığı katılaşmış haldeki katranlara rastladık. Birden hatırımıza geldiniz ve dilin kemiği yok. Salla gitsin demekten de kendimizi alamadık. Bu atıklar Suriye’den gelmemişse, acaba bir yerlerden, denize sızan bir başka atık mı diye şüpheye düştük. Bir torba içine koyduğumuz atıkların resimlerini de çektik. Körlerin ülkesinde, tek gözlü insan kral olur denildiği noktada, Denizdeki bu kirlilik zorlu. Aman babamın adı hıdır, elinden gelen budur demeyiniz. Unutmayın, balsız kovanda arı durmaz. Çorak tarlada bostan yetişmez. Siyaset arenasında sunulan Karagöz ile Hacivat oyununu seyrede seyrede, zaten gülmekten siyaset fıtığı çıkarttık. Amannn.
**
Sn. Erhan Arıklı, yıllardır Kıb-Tek çiftliğinden otlananların tekerine taş koymayanlar ve birkaç kişinin otlanmasına seyirci kalanlar, daramalı tüfek ile atışa başlayınca sonunda senin bardağı taşırdılar. Yemin ederim bunlar hasta. İlla bir şey bulacaklar ya ve illa bizi bir şekilde suçlamaya devam edecekler dedin. Komik Adamlar ve Ruh Hastaları olarak nitelendirdikleriniz, gözlerindeki kara gözlükler nedeniyle Kıb-Tek çiftliğinden ihaleler ile otlananları görememelerinin yanı sıra, yıllardır bacalara konmayan filtreler nedeniyle Kalecik ve Teknecik bölgelerindeki insanların kanserden dünyaya ‘Adios’ demesini görmemeleri de çok normal. Beklentileri olanlar ağızları kulaklarında ‘Play Back’ yapıyor. Plak kırık yerinde ayni nakaratı tekrarlayıp dururken, seçim derdinde olanlar ‘Heşa’ çekiyor. Ve ellerini ovuştururken Arıklı hade angoniciklerin yanına mahalleye Türksünü söylüyor. Ama eskileri de güneme getirmediklerinden tizleri çıkamıyor detone oluyorlar.
**
Sn. Seran Aysal, başkanlığını yaptığınız, Kıbrıs Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği’nden ’(KTMMOB) kayıtlı bir grup mimarın istemi üzerine, çürüyen ve sağlıklı yapıya da zarar vermeye başlayan fazlalıkları kesip atmaya hazırlandığınız söyleniyor. İlk olarak da, işe Başbakan Ersan Saner’den başlayacağınız öne sürülüyor. Sn. Aysal, ittiniz gitmeyen. Çektiniz gelmeyen ve sonrasında yapıyı ‘Mundar’ yapmaya başlayanlara, eğer bir ceza verilmesi gerekirse savcı da biz, hakim de biziz diyerek, kelleyi bumburo kopartın. Kopartın ki, ağzında bal olan arının, kuyruğunda da iğnesi olduğunu anlasınlar. Günün sonunda, Acemi desinler. korkak desinler. Ama bunların yaptıkları sonrasında sizlere rahmetli demesinler.
**
Sn. Ahmet Benli bir taşı yerinden oynatmayı bile kendine zul gören ‘Tembellere’ dur durak demeden yaptıklarınız ile kötü örnek oluyorsunuz. Üst geçit. Alt geçit, kentin giriş yerlerinin vitrinini güzelleştirmek ve yolları yeniden ele alınması derken, Kurallara uygun olarak, köy görüntüsünden çıkarttığınız Gönyeli’nin vitrinini görsel açıdan muhteşem bir görüntüye kavuşturmanıza siyasi rakipleriniz ‘Gıcık’ oluyor. Enkaz edebiyatı yaparken size Barra’ demeye hazırlananları kızdırıp sinirlendiriyorsunuz. Üstüne üstlük birde kalkmış bilmem kaç bin kilometre karelik KKTC’de eşi emsali olmayan bir park yapmak için kolları sıvadınız. Sn. Benli, bu ülkeyi idare ettiğini sananların elinde halkın anası ağlıyor. Halkın anası ağlarken, Salla külahı ye pilavı modundaki efendiler de geride play back yapıyor. Bu şaraptan daha kötüsü yoktur denildiği noktada siz, içimi son derece keyifli yıllanmış ‘Fransız Şarabını’ masaya koyuyorsun. Yani şimdi bu oldu mu?
**
Sn. Mehmet Harmancı, Lefkoşa Türk Belediyesi çalışanlarının, maaş ve sosyal haklarını aylar sonra değil, gününde ödenmesini geçtim. Kadın sığınma evi, Açık Pazar, yaşlılara hizmetin doruğa ulaştığı noktada, bir yerlerden yapılan eleştirilere fena öfkelendiniz. Örümcek ağları ile örülmüş şehri, Lefgoma’dan (çeşitli hastalık) muzdarip, Letsa’ya (etin yağlı döş kısmı) dönüşen, bir yerlere hizmet eden yağdanlık ve grasocular ile yalaka ve rantçılar arasından, bu duruma getirmek için sanırım ananınızdan emdiğiniz süt damla damla burnunuzdan geldi. Sn. Harmancı, Bataryası zayıf hayalleri ile başarının kapsama alanı dışında kalanların yapmaya çalıştığı işi sen full çeken hattın ile başardın Ve başarıyı kapsama alanına dahil ettin.. Bu nedenle arkalarını sağlam sandıkları bir duvara dayadıktan, sonra hayatı komedi sananlar, seni target yapmaya çalıştı. Ancak bunlar o duvar yıkıldıktan sonra, son espriyi iyi düşünsünler. Bunlara boşver tırıs gitsinler.
**
Sn. Gürkan Yağcıoğlu, İnşaat Mühendisleri Odası (İMO) Başkanı olarak, ‘Yavru Saray’a hafif bir dokundurma yaparak, topluma ait bu yapıların kişinin isteğine ve zevkine göre değil, tüm dünyada olduğu gibi projenin bir yarışma sonunda, yapılması gerektiğine vurgu yaptınız. Ayrıca yapı, havassu garayanni, ben yaparım olur modunda değil, KKTC vatandaşı, KTMMOB’ye üye olanlar tarafından yapılmasının yasal zorunluluk arzettiğini belirttiniz. Sn. Yağcıoğlu, Halk olarak bizler, bugüne kadar, otur Arap, kalk Arap denildiği zaman gereğini anında yapan bazı emir erlerinin, üstüne kurduğumuz hayallerin bize pahalıya patlamasından dolayı bunları yaşıyoruz. Bazı efendiler kendilerini büyük olarak görüyor. Aslında büyük olmak iyidir, ama sanırım bence insan olmak daha iyidir. Ve Bir insanın sahip olabilеcеği еn güzel anıt, insanların kalbindеdir. Ama ne yazık ki, bazı efendiler ‘Taliban’ gibi bu anıtları şeytanlaştırıp yıkıyor.
**
Sn. Cenk Conkbayır, eğitim ve bilim insanın hayatındaki en önemli çapalardır. Siz bunun bilincinde olduğunuz için, çocukların eline lolipop verip kandıran, büyüklerin eline ise mutluluğu çorba yapıp, çatal verdikten sonra çıkmaz sokağa bırakıp yolun açık olsun demelerine kanmadınız. Tekerinize takoz koymaya çalışılmasına karşın, ülkenin en önemli kardoloji doktorlarından birisi oldunuz. Bununla da yetinmediniz ve işimin ustasıyım, bilimin ve öğrenmenin de hastasıyım düşüncesi ile Prof. Limanına demir attınız. Hayırlı olsun. Sn. Conkbayır, senin bu başarına bazıları gıbta ile bakarken, bazıları haset ve kıskançlık ile bakıyor. Ama öyle bakmakla öğrenilseydi, inekler trenlere makinist, kediler ciğerci, köpeklerde kasap olurdu
**
Sn. Cemaliye Mutlu, maşallah 10 parmağındaki marifetlerden birisinin de aşısız insanlara aşılıymış gibi Adapass vermek olduğu söyleniyor. Son günlerin popüler Adapass işine çivileme atlarken, Şubat ve Eylül ayları arasında, Global Development Eğitim ve Danışmanlık Şirketi’nde aşı bilgi sistemine giriş yaparak, Yusuf Yiğit’in, yurt dışına giriş-çıkış yapabilmesi için aşı olmadığı halde onu çift aşı olmuş gibi kayıt ettiğiniz öne sürülüyor. Sn. Mutlu, hayatı daha kaliteli yaşamak ve mutlu olmak için para kazanmak şarttır. Hayatın kuralı budur. Ancak, o bile zamana uyarak insanları kandırma yönüne gitti. Ya yanlış zamanlarda doğru insanları karşına çıkarttı, ya da yanlış insanlarla, zamanını harcattı. Sanırım bukez bu hayat sana suçlu bulunman halinde zamanı, sana iki duvar arasında harcatacak.
**
Sn. Bertan Zaroğlu, bugün yapılan siyasete kimsenin güveni kalmadı. Popülist söylemlerle halkın kandırıldığı, temiz toplum diyenlerin en fazla kiri taşıdığı noktada, yepyeni bir yolda, cesur adımlarla yürümeyi seçtiğinizi dile getirdiniz. Başbakan, bu gün ben gidiyorum dese, onun arkasından halkı yürütecek ‘Güven’ isimli vatandaş mefta olduğundan 2000 kişi arkasından yürümez dediniz. Sn. Zaroğlu, silginizi ne kadar çok kullanırsanız o kadar çabuk biter. Başbakanın kalemindeki silgi bitti. Silgiyi tutan teneke kısmı kaldı. Bir zamanlar, herkesle kavga eden. Meclis-i Mebusan’da bir kadın Milletvekiline gazete fırlatan sizin gibi, onun silgi de sayfadaki kağıt yırtılmaya başladı. Ancak kalemi değiştirdiğinizi ve silginizi yenilediğinizi gözlemledik. İnşallah kısa sürede o silgi de bitip sayfayı yırtmaz.
**
Sn. Mustafa Soykurt, sizin aile yetenek açısından çok şanslı ve Maşallahlığı var. Kardeşin Dr. Ahmet Soykurt, ince barsaktan mide yaparken, sen bir süre sahalarda uzak kalacak denilen futbolcuyu biranda iyileştirip, sahalara çıkartıyorsun. Üstüne üstlük o iyileştirdiğin ve bir süre sahalardan uzak kalacak denilen futbolcu, takımının golünü de atıp galibiyetin mimarı oluyor. Sn. Soykurt, Darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz. Ama unun kalitelisinden baklavanın, yetenekli doktordan da uzmanın hası olur. Türkan Şoray, Yeşilçam’ın kanunlarını, taş bebek Gönül Yazar tarihini, galiba Soykurt’larda, yeni nesil doktorluğun tarihini yazacak.
**
Sn. Şener Elcil, yaptığınız girişimler sonrasında, Asya bebeğin güneyde tedavisi için Kıbrıs Cumhuriyetinin yeşil ışık yaktığını öğrendik. Hatta Türkiye’nin, Asya bebeğin vatandaşlık konusunda tomofili dik yokuşa sürmesi ve birinci vites ile bile tomofilin zorlandığı noktada, ilaçlarını getirmek için girişim yaptığı açıklandı. Sn. Elcil, mesele ilaçların getirilmesi meselesi değil. Mesele yardım elinin uzatılması meselesi de değil. Hele hele tedaviyi o üstlendi, yok bu üstlendi meselesi hiç değil. Mesele, hayata henüz gözlerini açmış küçücük bir insanın yatatılması meselesidir. Bu girişiminiz ve Asya bebeğin sağlığına kavuşturulması meselesi, sanırım size küfürlü hicaz faslından beste, santurlu küfür makamından güfte yapanlara kapak olacak.
Nasrettin Hoca'ya sormuşlar:
“Kimsin?”
“Hiç” demiş Hoca, “Hiç kimseyim.”
Dudak büküp önemsemediklerini görünce, sormuş Hoca:
...“Sen kimsin?”
“Mutasarrıf” demiş adam kabara kabara.
“Sonra ne olacaksın?” diye sormuş Nasrettin Hoca.
“Herhalde vali olurum” diye cevaplamış adam.
“Daha sonra?” diye üstelemiş Hoca.
“Vezir” demiş adam.
“Daha daha sonra ne olacaksın?”
“Bir ihtimal sadrazam olabilirim.”
“Peki, ondan sonra?”
Artık makam kalmadığı için adam boynunu büküp son makamını söylemiş:
“Hiç.”
“Daha niye kabarıyorsun be adam. Ben şimdiden senin yıllar sonra gelebileceğin makamdayım: "Hiçlik makamında!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.