Sahibine Mesajlar
Sn. Faiz Sucuoğlu, geçtiğimiz gün Mecliste burnunuzdan soluyarak, muhalefete fırça ile iyice bir tekalemit çektiniz. Özellikle, elinde kasatura, sizin her önerinizi biçer döver makinesi gibi kesen biçen, yetmedi doğrayan Tufan hocaya, sizi gidi statükocular, Ayıp, seçim Haziran’da olmayacak, biz Kasım 27’de yapacağız demeniz sizinkilerin yüreklerindeki yağı eritti. Vallahi koskoca Başbakana ikide bir ‘Androş’ koymak neymiş gösterttiniz. Neymiş efendim ‘Anayasa’nın amir hükmüymüş da ırzına geçilmezmiş. Su koyvermesinler. Sizin Başbakan olarak bir defa değil, bin defa elleme ve mıncıklama hakkına sahip olduğunuzu bile bilmiyorlar. Gelin Oy birliği ile birlikte elleylim ve mıncıklayalım teklifinizi, namuslu ayaklarında reddetmelerinin cezasını Anayasa’yı halletme işini size bırakmak suretiyle çektiler. Oh olsun.
**
Sn. Tufan Erhürman, bir ayağınızın üzerinde, belediye seçimlerinin Haziran’da yapılmasında ısrar ediyorsunuz. Ve koskoca Başbakanın seçim 27 Kasım’da olsun önerisini reddediyorsunuz. Başbakan el üstünde tutulmak için illa tabuta mı girmek gerekir. Biz Anayasa’nın orasını burasını mıncıklayarak, hatta muah muah yaparak zaten Anamızın elinin üstünde tutuluyoruz diyor. Tufan hocam yapma, koskoca başbakan uçağını kaldırdı ve o piste indirecek. Midayı yakalamış gibi kalkmış, bizde hükümete gelince seçimi 7 senede mi yapalım diye soruyorsun. Ayşaba, ülkeyi aydınlatma hedefinde olan Cadde projektörleri, kendini yıldız sanan sokak lambasına aldırmayıp boş vermeli dedi.
**
Sn. Ahmet Serdaroğlu, sabahleyin Kanal T’de konuk olduğun Pınar Gözek’in programında, zamlar sonrasında, alım gücü düşen halkın geçim sıkıntısı yaşadığını dile getirdin. Ve evine ekmek götürmeye zorlanan insanların arttığını belirttin. Adamlıktan mı uzak yoksa uzaktanmı adam olduklarını pek anlayamadığımız kişilerin, kuş sütünün eksik olmadığı, full çeken masalarda açıklama yaptıklarını ve bu insanların midelerinin guruldadığını düşünmediğine vurgu yaptın. Başkan, bilgisayarımızda hiç dinlemediğimiz şarkı gibi duran, ancak ne hikmetse silmeye de kıyamadığımız bu muhteremlere, eylem ve grevlerle Hanya’nın Girit’te Konya’nın da Türkiye’de olduğunu hatırlatacağınızı ima ettiniz. Ayşaba, geldiğimiz noktada, artık bunların varlığını hatırlatan tek şey, bakanlıklarının kapılarındaki sensörlü lambalardır dedi.
**
Sn. Ali Yenen maaşı aldıktan bir hafta sonra cebimize yandım anam çektiren. Ne androş nede el freni ile durmak bilmeyen ve bizlere Uuuu banayiyamu dedirten zam kazıkları ile ilgili denetimlerin sürdüğü açıklanmıştı. Hatta başbakan bu denetimlere bende katılacağım ve oggalı cezaları hayata geçireceğim demişti. Gardaş darı unundan baklava, incir ağacından oklava olmaz diyenlere, hah şimdi, Ticaret dairesinin biz fiyat kontrol denetimleri sonrasında baklava ve oklavıyı size göstereceğiz demiştik. Derken Dairenizin denetim yapamıyoruz. Birçok konuda yetkilerimiz sınırlıdır açıklamasını duyunca kulaklarımıza inanamadık. Sn. Yenen, cek caklar sonrasında ‘Yenen’ veya yutulan ağızdan çıkan sözler değil, halkın alım gücüdür. Yetkili yetkisizlerin hakim olduğu KKTC’de, mutluluk çorbasını yapıp, elimize çatal verdiler. Bizi çıkmaz sokağa bırakıp, yolunuz açık olsun dediler.
**
Sn. Maliye-sen (Hazine ve Maliye Çalışanları Sendikası) yetkilileri, şok grev kararınızı açıklayarak, maaş dahil tüm ödemeleri durdurma kararı aldığınızı belirttiniz. Kısacası ‘Yandı gülüm keten helva’ modunda yarattığınız şok dalgası ile beynimizi ‘Salamura’ya dönüştürdünüz. Yani, ay sonuna kadar hiç ayrılamam dediğimiz maaşlara kavuşmamızın hayal olacağını söylediniz. Devlet ödemelerini felç edecek şok eylem ve grevlere devam ederek, dinsizin hakkından imansız gelir sözünü hayata geçireceksiniz. Desenize, 30 Mart ‘Kara Çarşamba’, 31 Mart ‘Mor Perşembe’ ve 1 Nisan şakalı mübarek Cuma’ya dönüşecek. Beyler, kalbe kan pompalamaktan başka görev verince saçmalıyor. Ancak saçmalarken, akvaryumu okyanus sanmasına kızmıyoruz. Köpek balığını kovalayan hamsi oluşlarına gülüyoruz.
**
Sn. Hasan Esendağlı, Barolar Birliği olarak, Anayasa’nın ikide bir ellenerek mıncıklanmasına, hatta muah muah pozisyonuna kadar gidilmesine hukukçular olarak tepki gösterttiniz. Sadece hukuk yapmak değil, ona bağlı kalmak, devletin en üst erklerinin görevidir derken, elleme ve mıncıklama tutumlarının, Adalet ablayı bile öfkeden kudurtuğunu, onun ‘Hukuk Devleti’ ilkesini sarstığını belirttiniz. Yürütme ve Yasama organları tarafından, Anayasa ve Yasaları elleme ve mıncıklamaların, alışkanlık haline geldiğini, bu durumu endişe ile gözlemlediğinizi belirttiniz. Hatta TC Cumhurbaşkanının ülke ve yargı bağımsızlığını zedeleyen açıklaması karşısında dut yemiş bülbül gibi suskun kalınması kaygılarınızı artırdığını belirttiniz. Sn. Esendağlı, bazı siyasiler gücün yaydığı ışığın peşinden gitmeyi marifet sayıyor. Ancak halk nezdinde siyasi mevta olacaklarını, cismi gitmiş ismi kalmış, gölge kalacaklarını bilmelerine karşın bundan vazgeçmiyor.
**
Sn. Turgay Hilmi, Tiyatrolar gününde düzenlenen kutlamada sunuculuğun yanısıra, öğrencilerin ile muhteşem bir gösteri sundun. Öğrencilerim benim en güzel motivasyonumdur derken, bunu da o muhteşem gösteri ile gözler önüne serdin. Almanya dönüşünde, bir süredir KKTC’ye getirmek için uğraş verdiğin, 200 – 250 kişilik Alman Senfoni Orkestrası ile koro için çalışmalar yapacağını öğrendik. Sevgili Ertan Birinci’de burada yapacağın etkinliklerde senin basın sponsörün olacağını duyduk. Biz ülkenin kültür etkinliklerinde öncüyüz diyen ama gölge olmaktan öte bir halt yapmayan zihniyetle etle tırnak gibiyiz. Bunlar filmin fragmanı, sonrasında da filim arası reklamlar'dan başka bir şey değildir. Sizler ise ‘Oskar’a aday filmin kendisisiniz.
**
Sn. Kubilay Özkıraç, El-sen Başkanı olarak, hükümet bireylerine, be okundurduk yazındırdık. Sandıktan da çıkartırdık. Ama anlayış bale gudelya bale gudelya. Kıb-tek’in, ne hükümetin, ne Bakanların ne de Başbakan Faiz Sucuoğlu’nun ‘Lunaparkı’ olmadığını anlatamadım dedin. Anlayana sivri sinek saz. Anlamayana davul zurna az noktasında, davul zurna eşliğinde, ‘Cuma’ günü anlatacağız. Ha yine anlamazlarsa ve şahsi çekişmeler yüzünden, Yönetim Kurulunu Resmi Gazete’de yayınlamazlarsa, Lefkoşa’da iş başı yapmayarak anlatacağız dedin. Sevgili Kubilay, zamlar ve biz yaparız olurlarla bizim hükümet kendisine bir yalnızlık inşa etti ki sorma. Bu tarihi eserin yanında Mimar Sinan’ın yaptıkları bile halt etmiş durumda.
**
Sn. Oğuz Ceyda, çok yağmur yağdı diyen som ağızlı yalançılara ve yalan dolan yağmur haberleri yayınlayan meterolojiye aldırmayın. Sen yağmur yağmadı, bu nedenle de olgunlaşan ekinlerin başaklarının içi dolmadı diyorsan öyledir. Bir yıl kuraklık var. Bir diğer yıl aşırı yağıştan ekinler çürüdü iddianızı hükümet dikkate alarak, cebinizden elini, gurguranızdan Mazot desteğini çekmemesi gerekir. Sn. Ceyda, bir Fransız deyimi başarının %5’i yapmayı bilmekten, %95’i yapabilmekten oluşur der. Sizde bir yıl çok yağmur yağdı ekinler çürüdü. Bu yıl kuraklık var ekinler olmadı diyerek hem %5’lik bölümü hemde %95’lik bölümü başarı ile gerçekleştiriyorsunuz.
**
Sn. Erdal Eryener, Tedavi sürecinizde, türlü vesileler ile bu sürece ‘Androş’ koyanlar, sizi bıktırdı ve usandırdı. İllalah dediğiniz noktada da, isminiz ve KKTC’niz de, başınızdan bin beytambal galsın düşüncesi ile isminizi değiştirerek, Leonidas Konstantinou yaptınız. Balsız kovanda arı durmadığı gibi, insan hayatının dikkate alınmadığı yerde de insan durmaz. Tamam, ama bir pire içinde yorgan yakılmaz. Limasol Mahkemesinde adımı değiştirerek direk Rum Vatandaşı oldum diyorsun. Da, Kıbrıs Cumhuriyeti ‘Rum Cumhuriyetimi’ki, tüm Kıbrıs’ın Rumlara ait olduğunu söylüyorsun. Ama bizim cebimizdeki Kıbrıs Cumhuriyeti kimlikleri aksini söylerken, o Cumhuriyette bizlerinde hakkı olduğunu ıspatlıyor. Sn. Eryener, söz ağızdan çıkana kadar sizin esiriniz. Ağızdan çıktıktan sonra siz onun esiri olursunuz. O nedenle dışarı çıkartmadan gurguranın 9 boğumunda bir bir dinlendirerek sarf edin deniyor.
**
Sn. Emre Vudalı, Enfeksiyon Hastalıkları ve Klinik Mikrobiyoloji Uzmanı olarak ölümlerin, BA.2 varyantı ile halk olarak bizlerin umursamazlık limanına demir atarak, kurallardaki gevşemelerimizden kaynaklandığını belirttiniz. Emre doktorum, korkunun ödümüzü patlattığı günlerde, kurallar zinciri ile bağlı hassasiyetimizi terk ettik. Tabi bu noktada rahatlık battı. Millet ölü koyunun derisinin yüzülmesi ona elem vermez düşüncesi ile sanırım zenciri hepten koyverdi. Önceleri hastalığı önemsemenin yarattığı, İngiliz Tayı ile yol alırken, rahatlayınca Taydan inip Karpaz Eşeğine bindik. İngiliz Tayı üzerinde kulvarda uçar gibi giderken, Karpaz eşeğinde sürünme modunda gitmeye başladık. Tabi bu durum, insanın sinirden deli olmasına neden oluyor.
Fıkra
Nasreddin Hoca Fıkrası 4: Vasiyet Etmiş
Nasreddin Hoca bir gün evde otururlarken karısına:
– Hanım iyi dinle, size vasiyetimdir. Ben öldüğümde beni baş aşağı gömün, demiş.
Karısı şaşırmış:
– Hoca o ne demek? Neden böyle bir şey istiyorsun, demiş.
Hoca ciddi bir şekilde:
– Yarın öbür gün kıyamet koparsa her şey ters düz olacak.
O zaman ben de düz olarak ayağa kalkabilirim, demiş.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.