Elbette ki insanların bir birine değer vermesi, sevgilerini saygılarını göstermesi, birbirlerini önemsemesi çok güzel bir olay.
Gerçi sevgiyi saygıyı ille de özel bir güne sıkıştırmak ve bunu da bir görevmiş gibi sıkıntı içerisinde yerine getirmek doğru değil.
Ama karşılıklı sevgi ve saygıyı her an yaşayıp; özel bir gün ile de taçlandırmak yanlış olmaz.
Hatta duyguları pekiştirir de.
Ancak özel günlerin, kapitalist düzen içerisinde dejenere edilerek; değerini kaybetmesine de karşıyım.
Sevgililer Günü,
Barış Günü,
Dünya Çocuk Günü,
Öğretmenler Günü,
Hemşireler Günü,
Çevre Günü,
Dünya sigara içmeme günü,
Anneler Günü,
Babalar Günü,
Arkadaşlık günü,
Kardeşlik Günü,
v.s
v.s
Elbette ki, hepsi çok değer verilen duygular ve bir günü değil, her günü hak eden değerler.
Ancak bu iş, insanların duygusallığından yararlanılarak duygu sömürüsü haline getirildiği zaman, gerçek değerini yitirip hediye yarışına dönüşüyor.
Hiç kimse, bu günler yaklaştığı zaman, heyecan duymuyor artık.
Günler öncesinden, ne hediye alınacağının sancısı başlıyor.
Hele ki, birden fazla kişi hediye alacaksa; hediyenin çeşidi ve büyüklüğü de ayrı bir sancı yaratıyor.
Bu özel günlerde yemek organizasyonlarıydı, hediyelerdi, çiçekti, böcekti derken, her şey yapılıyor ancak o telaştan asıl yapılması gereken unutuluyor.
İçten gösterilecek olan bir sevgi.
Kutlanırken kondurulan öpücük bile, sevgi ile ya da tadında olmuyor.
Çünkü her iki tarafta da bir kaygı vardır.
Bir taraf, ne hediye alındığını merak ederken, diğer taraf aldığı hediyenin beğenilip beğenilmeyeceğinin endişesi içerisindedir.
Bazen özel günler, kavgalara ya da tartışmalara bile sebep olabiliyor.
“Bunu mu layık gördün bana”..
“bir hediye bile almamışsın”..
“falan şunu almış”….
Gibi sözlerle o özel gün hayal kırıklığı, mahcubiyet ya da kırgınlıkla bitebiliyor.
Eskilerin dediği gibi; “silah icat edildi, mertlik bozuldu”
Günümüzde de kapitalistler para kazansın diye hediye icat edildi. Mertlik de, sevginin anlamı da bozuldu.
Hepimiz bunun farkındayız ama ne yazık ki kapılmış gidiyoruz bu düzene.
Şikayet ediyoruz ama ne yazık ki hiç birimiz de, rededemiyoruz.
Fakat bu uydurma günler içerisinde öyle bir gün var ki; bırakın kapitalizmi, şeytan bile icat etmiş olsa red edilemiyor.
Hiç kimseyi rahatsız etmediği gibi, tatlı bir telaşı da var.
Anneler Günü….
Çünkü öyle bir duygudur ki anne sevgisi, dili, dini, ırkı, rengi yok.
Her dilde , her yerde ve her yaşta, tarifi imkansız bir sevgi bu.
Bu yüzden de kim ne yaparsa yapsın, ne amaçla düzenlenirse düzenlensin, “Anneler Günü” değerinden hiçbir şey kaybetmiyor.
Hatta her an artarak devam eden sevgi, bu özel günde taçlandırılarak daha da önemli hale geliyor.
Neden mi?
Çünkü ne çocuğun, hediyenin beğenilip beğenilmeyeceği ile ilgili bir kaygısı var; ne de annenin, hediyenin ederi ile ilgili bir merakı.
Hediye sadece bir vesiledir.
Çünkü hayattaki, tek koşulsuz sevgidir, anne ile evlat arasındaki sevgi.
Kutlanmaya değer bir sevgidir.
Bu vesileyle, ben de dünyadaki, tüm annelerin gününü, kutluyorum…
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.