Temel, "Ama bizi Erdoğan'la, Erdoğan'a benzer bir aktör arasında tercih yapmaya zorlarlarsa, biz o kötülerin tarafı olmayız. Aday çıkarmayı tartışırız" dedi.
Temel ayrıca partilerinin kapatılması olasılığına karşı bütün önlemleri aldıklarını ve seçmenlerini partisiz bırakmayacaklarını, muhtemel siyasi yasaklara karşı da "800-1000'e yakın isim havuzu" oluşturduklarını açıkladı.
Hakkında kapatma davası süren HDP, daha önce ertelediği 5. Olağan Kongresi'ni 3 Temmuz'da Ankara Spor Salonu'nda yapma kararı aldı.
HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Tayip Temel, kongre hazırlıkları ve partisinin kapatma davasına ilişkin olası gelişmeler, cumhurbaşkanı adaylığı tartışmaları ve partisinin ittifak hazırlıklarına ilişkin BBC Türkçe'nin sorularını yanıtladı:
Kongre kararınız daha önce ertelenmişti, şimdi ise 3 Temmuz'da yapma kararı aldınız. Bu karar değişikliğinde hangi etkenler neden oldu?
Aslında bizim olağan kongre tarihimiz, Şubat ayında yapılacaktı. Parti Meclisi (PM) toplanarak 1 yıl içinde kongre yapma kararı aldı. PM'nin kendi inisiyatifi ile kongreyi ertelemesinin temel nedenlerinden birisi kapatma davası, Kobani davası ve bir şekilde benzer yoğunlukların partiyi meşgul etmesiydi. Dolayısıyla kongrenin biraz ötelenmesi düşünüldü. PM kongreyi 1 yıl tamamlanmadan yaz başında yapma kararı aldı. Güçlü bir kongre ve güçlü yönetimle yeni döneme hazırlanıyoruz. Yani biz, kapatmayı da, siyasi yasak meselesini de yöneticilerimizin hedef alındığı davaları da hesaplayarak bir kongre yapıyoruz. Dolayısıyla aslında biraz kendi yolumuzu, yeni dönemdeki çetin siyasi koşullara partimizi hazırlıyoruz bu kongreyle. Yani esas belirleyici olan şey, erken seçim veya olağan zamanında yapılacak seçime daha hazırlıklı olmak.
Bizim parti yönetimimizde aktif parti yönetiminde olan onlarca arkadaşımız tutuklu. 6-7 PM üyesi arkadaşımız Kobani davası nedeniyle tutuklandı, bunlardan ikisi Merkez Yürütme Kurulu (MYK) üyesiydi. Biz ısrarla çeşitli etkinliklerle ve demokratik eylemsellikle; kapatmayla, başka kumpas davalarıyla meşgul edildiğimiz kendi içine büzüldüğümüz kendimizle uğraşma durumunu aştık. Bu yönelimler HDP'nin daha fazla savunulmasına neden oldu. Çeşitli çevrelerin HDP'ye katılım talebini artırdı. Yine başka siyasi güçlerin HDP ile ittifak arzusunu ve talebini tetikledi. HDP'yi savunma hattı oluştu. Hem tabanımızda, hem de siyasi çeperde yer alan ittifak güçlerinde, muhalefet zemininde...Dolayısıyla bunu kongreyle taçlandırmak istiyoruz.
'Sorunların anahtarıyız, kim oynarsa büyük kaybedecek'
-Kongre temanız, bu koşullara mı dikkat çekecek? Klasik sorudur ya, kongrenin ana sloganı, teması ne olacak?
Biz sloganı tabii ki o güne saklıyoruz. Ama fikir olarak, temelde üç başlık ön plana çıkıyor. Biri, "Biz buradayız ve hiçbir yere gitmiyoruz". Dolayısıyla bu kongre son değil, güçlü bir başlangıç olarak değerlendiriliyor. Diğer bir tema da aslında, bizim Türkiye'de sorunların, problemlerin anahtarı olmamız. Belirleyen gücüz, hala o gücümüzü koruyoruz ve büyütüyoruz. Kongrede esas olarak ön plana çıkacak şey şu: Kim bu kilitle, bu anahtarla oynarsa hem kendisi büyük kaybedecek, hem Türkiye'ye kaybettirecek. Bizim belirleyen, anahtar rolümüz, temelde kongrede ön plana çıkacak temadır. Diğeri de, katılım olarak en büyük kongreyi planlıyoruz. Son 2-3 kongredeki katılımı aşan bir planlama içindeyiz ve bunu yakalayacağımıza da inanıyoruz. Salonlar yetmeyecek.
Orta Doğu'dan önemli isimleri bekliyoruz'
Bu konuda nasıl bir hazırlık yapılıyor?
Teşkilatlarımızla zaten bir teknik hazırlığa başladık. Güçlü bir şekilde her ilden üyelerimizi tabanımızda ağırlığı olan ve Ankara'ya gelme konusunda istekli olan insanların başvurusunu almaya başladı teşkilatlar. Kongreleri zaten otobüslerle, dört koldan Türkiye'nin her yerinden insan getirme hedefimiz var. Çünkü HDP tam bir Türkiye fotoğrafı ve bunu kongrede göstermek istiyoruz. Zaten Ankara ve çevresindeki insanlardan şüphe duymuyoruz. Güçlü bir dış delegasyon çağrımız olacak. Hem Avrupa'dan, hem Orta Doğu'daki ülkelerden. Belki bu seferki kongrenin, diğerlerinden farkı, Orta Doğu'dan ağırlıklı önemli isimlerin katılacağını bekliyor olmamız.
Kimler mesela?
Şu aşamada teyit edilen ve gelmesi kesinleşen isimler yok ama davet listemiz var. Şu aşamada açıklamasak daha iyi.
'Ülkenin kilidini kırmayın diyoruz'
Kongrede, hem partinin kilit rolüne hem de 'Hiçbir yere gitmiyoruz" mesajı vereceğinizi belirttiniz. Bu iktidara ve 6'lı masada yer alan muhalefet partilerine bir meydan okuma mı? Bu başlıkları biraz açabilir miyiz?
Gerçekten biz bu kapatma davası açıldığı günden beri şunu hep söyledik: HDP'yi savunmak, bir siyasi partiyi savunmanın ötesinde, Türkiye'de oluşmuş olan toplum-siyaset ilişkisini sağlamaktır. Çünkü bu denge bozulduğunda; kimin lehine, kimin aleyhine bozulduğu gerçeğinden bağımsız, büyük problemlere yol açar. HDP'yi kapatma, tasfiye etme planlarının altında yatan şey, bu dokuyla oynamak; toplumsal siyasal dokuyu bozmaktı, buna dönük planlardı. Şimdi bu planların iktidar tarafından neden yapıldığını biliyoruz, amacının ne olduğunu da biliyoruz. Kendileri karşısında neyin engel olduğunu da biliyoruz. Bu 3 yıl önce 31 Mart seçimlerinde çok açık olarak ortaya çıktı. Fakat muhalefetin bunu yetkince ve yeterince bilince çıkarmama hali bizi üzüyor. Yani biz, haksızlığın hukuksuzluğun, zorbalığın olduğu her yerde, bu zorbalıklara uğrayanların yanında duruyoruz. Fakat her iki bloğu da HDP'yi tasfiye planlarına dair yetkince düşünmeye çağırıyoruz bu kongreyle. Aslında evet, dediğiniz gibi bu kongreyle herkese, yani bizim üzerimizden küçük ucuz hesaplar yapanlara da, yine bizi tasfiye ederek, bizi siyaset sahnesinin dışına atarak iktidarını sürdüreceğine inanan iktidara da mesajımız şu: Bu kilitle, bu anahtarla oynarsanız ve ülkeyi kapatırsınız, kapanan HDP olmaz, ülkenin ülkenin geleceği olur. "Ülkenin geleceğinin kilidini kırmayın" diyoruz. Tüm ülkedeki tüm siyasi güçlere temel mesajımız bu olacak.
Eş genel başkan değişimi olur mu kongrede?
Biz kongreye giderken eş başkanların durumunu ve tüm parti yönetimini değerlendirme konusu yapıyoruz. Ancak mutabakat komisyonu hala bu konuda bir tartışma yürütüp, bir tavır belirlemediği için şimdiden bir şey söylemek mümkün değil.
CHP lideri Kemal Kılıçdaroğlu, iktidar olduklarında Selahattin Demirtaş'ın Osman Kavala'ın serbest bırakılacağını, sık sık söylüyor. Van'da Mansur Yavaş, Demirtaş'la ilgili "İnşallah" sözünü sonradan düzeltmesi çok tartışıldı. Siz nasıl yorumladınız bu tutumu?
Aslında uzun süredir şu değerlendirmeyi yapıyoruz: Bir akıl Millet İttifakı'nı da adeta iktidar gibi kilitlemeye çalışıyor. Yani ırkçı, milliyetçi ve kimi kesimlere özel düşmanlık besleyen duyguları ki buna Kürtler, kadınlar dahil bir hassasiyet oluşturma adına diğer bloğa benzeştirmeye çalışıyor. Dolayısıyla Millet İttifakı, kendi farkını, iktidar karşısındaki alternatifini bu nedenle yeteri kadar oluşturamıyor, programa dönüştüremiyor.
Bunda İYİ Parti'nin çok belirgin bir rolü var, kodları sebebiyle. Kılıçdaroğlu'nun, "Demirtaş, Kavala serbest bırakılacak, hukuksuzluklar bitecek"söylemi bir proje, bir plan değil. Çünkü bunlar iktidar tarafından yaratılmış haksızlıklardır. Haksızlıkları gidermek bir lütuf, bir vaat olamaz.
Siz mesela Van'da Vanlılara ne öneriyorsunuz? Kürtlerin sorununu, 100 yıllık sorunu nasıl çözeceksiniz? Ülke bütünlüğü, ülkenin demokratikleştirilmesi perspektifinde, nasıl çözeceksiniz? Mesela HDP'nin buna dair sözü var.
Yani eşeğini fakire kaybettiriyor önce, sonra da bulduruyor ve sevindiriyor misali. "İktidarın neden olduğu ağır ihlaller bitecek demek" bir çözüm değil. Bu biraz Sayın Kılıçdaroğlu'na dair eleştirimizdir. Yani Demirtaş'ın özgür bırakılması çok istediğimiz ve yılmadan mücadele ettiğimiz bir şey. Demirtaş ve tüm arkadaşlarımız...Ama bu bir çözüm değil, iktidarın neden olduğu bir sorunu doğal olarak çözmek oluyor.
Mansur Yavaş'ın "inşallah" sonrası, "İnşallah demedim" demesi. Kürtlere adeta şunu hissettiriyor: "Sizin en doğal talebinize bile, inşallah bile demiyoruz". "İnşallah" sözcüğü, İslam kültüründe, hayra vesile olacak her şey için kullanılır. Şimdi aslında bir yol kazası mı, değil. Oradaki hakikat onu gerektiriyordu, çünkü insanlar talep ediyordu. Orada insanların yüzüne "Yanlış söylüyorsun". Bu, "Diyarbakır'da başka, Ankara'da farklı konuşuyor" gibi. "Van'da farklı Ankara'da farklı konuşuyorsunu" biraz ispatlayan bir örnek Yavaş örneği. Gerçekten, AKP'nin de, Erdoğan'ın da kurduğu oyun alanında oyun oynamak anlamına geliyor. Bu çok tehlikeli. Buradan çıkılmadığı sürece, alternatif bir gücün Millet İttifakı tarafından oluşturulamayacağı şüphesi ya da kaygısı derinleşiyor.
'Erdoğan'dan daha az kötü birini de tercih etmek zorunda değiliz'
Siz kendiniz bir seçim ittifakı yapacağınızı açıkladınız. Ama cumhurbaşkanlığı konusunda ortak aday arayışı var. Siz daha net bir tavır koymadınız. Adaylık konusunda tutumunuzu açıklamak için neyi bekliyorsunuz?
Biz tutum belgemizde aslında bu soruların bir şekilde önümüze geleceğini öngörerek tavrımızı açıkça belli etmiştik. O da şuydu: Biz parlamento seçimlerinde güç olmayı, her iki bloğu da sayısal olarak kilitleyen bir gücüz. Bizsiz adım atılamaz bir tablo oluşturma konusunda iddialıyız. Ve bu gücümüzün önüne ne kapatma davası ne de başka bir şeyin bunun geçemeyeceğine de çok inanıyoruz.
Ama iş cumhurbaşkanlığına gelince değişiyor tabii. Çünkü cumhurbaşkanlığı konusunda farklı bir konumda Türkiye. Toplumun tüm kesimlerine en büyük kötülüğü yapan kişi tarafından bu makam ele geçirilmiş. Erdoğan'ın yarattığı rejim, Türkiye'nin başına bugüne kadar tarihi boyunca gelmiş, en kötü ve uzun süreli rejim. Darbe yönetimlerinde bir dönem olurdu, geçiş süreçleri olurdu. Bu kadar kötü birinin temsili karşısında, şöyle yanılgılara düşüyor muhalefet: Bu kadar kötüyken, biz daha az kötüsünü göstersek herkes mecburen destekler. Bu korkunç bir şey. Bizim HDP olarak bunu benimsememiz mümkün değil. Biz Erdoğan'a elbette mecbur değiliz, eyvallahımız da yok. Ama biz Erdoğan'dan daha az kötü birini de tercih etmek zorunda değiliz.
Bu ülkenin düze çıkması lazım, gerçekten demokratik zeminde ve ilkelerde yeniden inşasına sebep olacak bir aktöre ihtiyaç var. Dolayısıyla da en önemlisi, Erdoğan'ın yaptığı hiçbir şeyi yapmayacak, Erdoğan'ın yaptığının tersini yapacak bir aktöre ihtiyaç var. Bu konuda hala biz muhalefetle çeşitli temaslar içinde olsak bile bir karara varmış değiliz. Aday üzerine ilkelerimizi koşullarımızı, tutum belgesinde belirttiğimiz gibi muhalefetle de konuşuyoruz. Muhalefet dediğimiz de elbette CHP, DEVA, Saadet ve o eksendeki partiler. Ama tabii İYİ Parti ile bir temasımız yok.
Biz tekrar 27 Eylül 2021'de açıkladığımız tutum belgesine atıfta bulunarak ilkelerimizin ne olduğuna bakılmasını talep ediyoruz. Yani bazı konularda topluma da, partimize de ve partimizin ittifak güçlerine de sözü olacak, sözünü tutacak bir aktöre ihtiyaç var. Belki bu aktörün etrafında tek günlük bir ittifak da gerçekleşebilir. O da seçim ittifakı. Dünyadaki bir sürü faşist rejim, tek günlük, tek gecelik ittifak sonucu değiştirildi. Ama beyan etmeli kendi niyetini. Örneğin, Kürt Sorunu'na yönelik çözümü ne? Cezaevleri sorununa, adaletsizliğe, kayyum gaspına yönelik çözümü ne?
Bu konularda tutum belirleyecek aday. Eğer aday, bu tutum ve sözünü kamuoyunun önünde ve çeşitli temaslarında ortaya koyarsa, elbette biz desteğimizi de ilkelerimizi ortaya koyarak uzlaşmaya hazırız. Ama diyelim ki bizi Erdoğan'la, Erdoğan'a benzer bir aktör arasında tercih yapmaya zorlarlarsa, biz o kötülerin tarafı olmayız. Aday çıkarmayı tartışırız. Çünkü iki kötünün karşısında bir iyinin şansı olabilir Türkiye'de diyoruz.
Aslında muhalefet cephesinde adaylık için konuşulan üç isim var: Kemal Kılıçdaroğlu, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş. Erdoğan'a karşı bu isimler içinde tercihiniz ne olur?
İmamoğlu, Kılıçdaroğlu veya Mansur Yavaş'ın adaylıkları üzerine parti kurullarımız gerçekten bir tartışma yürütmedi. Ama Mansur Yavaş'a yönelik bizim parti tabanımızın ve parti çeperimizde yer alan güçlerin tutumu çok belli. Ama İmamoğlu ve Kılıçdaroğlu'na dair ve belki de bunların dışındaki aday tartışmalarına dair de çok çeşitli fikirlerimiz ve görüşlerimiz olabilir.
Yavaş'a olumsuz baktığınızı anlıyorum söylediğinizden…
Bizim görüşümüz nettir ona dair. Ahmet Türk aslında bu konuda çok sade konuşmuştu (Geçen ay Independent Türkçe'den Faik Bulut'a konuşan Kürt siyasetinin önde gelen isimlerinden Ahmet Türk, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Mansur Yavaş'ın cumhurbaşkanı adayı olması durumunda Kürtlerin desteğini alıp alamayacağı sorusuna "Mansur Yavaş'ın aday olması halinde Kürtlerin ona oy vereceklerini sanmıyorum" yanıtını vermişti). Bizim parti görüşünü de ifade ediyor o. Bu son tutumuyla, ne kadar haklı olduğumuz de belki görüldü. Ama diğer iki aktör, Kılıçdaroğlu ile İmamoğlu ve onların dışındaki başka siyaset dışı veya partiler üstü şahsiyetlerle ilgili etkili sözümüz olur.
Eğer muhalefetle uzlaşma olmazsa, Selahattin Demirtaş'ın adaylığı veya eşi Başak Demirtaş'ın gündeme gelir mi?
Bizde böyle bir tartışma hiç yürümedi. Hatta bizim dışımızdaki adaylara yönelik de bir tartışma olmadı. O nedenle Selahattin Demirtaş'ın da, Figen Yüksekdağ'ın da fikrini alarak bir tartışma yürüteceğiz o gün geldiğinde. Adeta partimizin gücünün yarısı neredeyse içeride, dolayısıyla içeridekilerin de tutumu önemli.
6-7 Haziran'daki büyük konferansta aday, ittifaklar konusunda bir çağrı, bir açıklama bekleyelim mi?
Evet, çok önemli konferansımızın hem eş başkanlarının yapacağı açılış konuşmasında hem de alacağı kararlarda bu konularda belirleyici, önemli ve etki düzeyi yüksek değerlendirmeler bekleyebiliriz. Birincisi demokrasi ittifakına dair güçlü bir tutum alacak, çünkü bir sonuca ulaşıyor. Konferansımızda partimizin kararına dönüşecek. Cumhurbaşkanı adaylığı ve parlamento seçimine dair, kapanma riskine dair çok önemli karar ve değerlendirmeler olacak.
Seçim öncesinde, partinize yönelik bir kapatma kararı bekliyor musunuz ve tabii buna karşı ne tür hazırlıklar yapıyorsunuz? Diyelim ki, aday listeleri YSK'ya verildikten sonra kapatma kararı geldi, ne yapacaksınız?
Aslında bu seçeneklerin tümünün netleştiği bir süreç yaşıyor HDP. HDP'nin kapatma davasının uzuyor olması şüphesiz bir politika. Dolayısıyla sinsi bir zamanda ve bizi kilitlemek isteyeceği bir zamanda yargı iktidarın işaretiyle bu harekete geçebilir. O yüzden biz şöyle bir seçenekler dizisini tartışıyoruz: Birincisi, HDP zaten karar açıklandığı güne kadar çatı partimizdir. Ve ittifaklarımızın da duruşu onu gösteriyor. Mesela hiçbir ittifak gücü veya bu konuda gittiğimiz hiçbir parti, "Siz kapatma tehdidi altındasınız, biz niye sizle tartışalım" demedi. İkincisi zaten biz parti olarak birden fazla partiden oluşan bir çatı partisiyiz. Ve o partilerin tümü dipdiri duruyor. Bir de bizim hali hazırda yaptığımız yedili ittifak içinde seçim konusunda olanakları uygun 3-4 parti var. Bu seçeneklerin tümü düşünüldüğünde HDP asla adaylar açıklandığında, listeler YSK'ya verildiğinde kilitlemez kendini. Kendini o riske karşı da korumaya alır ve tedbirini alır. O konuda her koşulda biz gücümüze güç katarak seçimden çıkacağız. O konuda bir tereddüt yok. İttifak partilerimizin tümü buna hazırdır. Hatta ittifak dışındaki partiler bile "Biz o gün geldiğinde HDP'nin yanındayız" diyor.
'800-1000'e yakın isim havuzumuz hazır'
Ama HDP'nin etkin kadroları, yönetici kadroları yasaklı hale gelebilir, alternatif bir liste mi hazırlayacaksınız?
Her şey düşünüldü, o konuda hiçbir şey gözden kaçırılmadı. Bu asla iktidarın da, muhalefetin de faydasına olmayacak şekilde tedbiri alınmış bir durumdur. Bizden neredeyse 300-400 kişiye siyaset yasağı isteniyor. Bizim şu anda 800-1000'e yakın isim havuzumuz hazır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.