İran'ın nükleer programı konusunda 5+1 ülkeleri ile İran hükümeti arasında 2015 yılında varılan anlaşma, dünyayı biraz daha güvenli hale getirecek ender diplomatik başarılardan biri olarak algılanmıştı. Aynı anlaşma ABD Başkanı Donald Trump için ise "tüm zamanların en kötü anlaşması."
Şimdilerde bu anlaşmanın geleceği tehlikede. ABD yönetiminin bundan böyle İran konusunda nasıl tavır alacağını Trump'ın bugün ulusa ve dünyaya sesleniş konuşmasında açıklaması bekleniyor. ABD Başkanı, İran'ın nükleer anlaşmanın şartlarını tam olarak yerine getirdiğini ve bu anlaşmaya bağlı olarak İran‘a uygulanan yaptırımların kaldırılmasının ABD'nin ulusal çıkarlarına hizmet ettiğini her 90 günde bir Kongre'ye onaylamakla yükümlü. Trump bu onaylama işlemine yanaşmayacak olursa, o durumda Kongre'nin kaldırılmış olan yaptırımları yeniden devreye sokması için 60 gün süresi olacak.
Trump için yenilir yutulur olmayan lokma
Trump şimdiye kadar İran'ın anlaşmaya sadık kaldığını iki kez tescil etmişti. Harvard Üniversitesi'nde İran'a uygulanan yaptırım sistemini araştıran siyasal bilimci Sascha Lohman, son dönemde Trump'ın bu anlaşmaya ilişkin çok olumsuz açıklamalarda bulunduğunu, önümüzdeki pazar günü 90 günlük sürenin dolmuş olacağını ve Trump'ın bu defa onaya yanaşmayabileceğini belirtiyor.
Sascha Lohman bu riskli tavrın iç polikitada puan toplamaya yönelik olduğunu söylüyor. Lohman, Trump'ın tescil belgesini iptal etmenin yanı sıra İran'a uygulanan yaptırım kolaylıklarını tek taraflı olarak kaldırma imkanına da sahip olduğuna işaret ediyor. Trump'ın örneğin ABD Maliye Bakanlığı'na direktif vererek, Airbus ya da Boeing konusunda verilen izinlerin geri çekilmesini sağlayabileceğini söylüyor. Ancak şimdiye kadarki tüm açıklamaların Trump'ın iç politikayı göz önünde tutarak verdiği mesajlar olarak kalabileceği de belirtiliyor.
ABD Savunma Bakanı Mattis anlaşmada kalmaktan yana
Trump'ın bir takım siyasi manevralar yaparak nükleer anlaşmanın geleceği konusunu Kongre'ye pas ettiği yorumları yapılıyor. Siyasi gözlemciler Ameirkan hükümet temsilcilerinin Kongre'ye nükleer anlaşma konusunda olumlu rapor vermelerinin de belki karar yetkisinin Kongre'ye paslanmış olması ile ilgisi olacağını öne sürüyorlar. Nitekim ABD Savunma Bakanı James Mattis 3 Ekim'de bir milletvekilinin "ABD'nin bu anlaşmanın sürmesinden yana tavır alması şu anda ülkenin güvenlik çıkarlarına uygun düşüyor mu?" sorusuna Mattis, "Kesinlikle evet" diye yanıt vermişti.
Avrupa anlaşmanın devamından yana
ABD'nin Avrupalı müttefikleri ise haftalardan bu yana şimdiye kadar görülmemiş lobi kampanyaları ile ABD Başkanı'nı, ülke yönetimini ve Kongre milletvekillerini İran ile varılan nükleer anlaşmının önemi konusunda ikna etmeye çalışıyor. AB Dış İlişkiler Yüksek Temsilcisi Federica Mogherini bu hafta yaptığı bir açıklamada "Avrupa'nın İran ile varılan anlaşmanın korunması konusunda çıkarı, sorumluluğu ve yükümlülüğü bulunmaktadır" diye konuşmuştu. İngiltere de anlaşmaya bağlı olduğunu kaydetmiş ve bölgenin güvenliği açısından anlaşmanın öneminin altını çizmişti.
Arızanın sebebi olarak Washington gösteriliyor
ABD dışında nükleer anlaşmayı imzalamış olan diğer ülkeler Almanya, Fransa, İngiltere, Çin, Rusya ve de İran yeni yaptırımlar uygulanacak olsa bile böyle bir durumun anlaşmanın otomatikman iptalini gündeme getirmeyeceğini vurguluyorlar. Ancak ABD'nin tek taraflı olarak İran'a yaptırım uygulama kararı alması halinde bunun İran ile yeni başlatılan ticari ilişkileri önemli ölçüde olumsuz etkileceğine dikkat çekiliyor. İran için yaptırımların kaldırılması nükleer programını durdurmasının başlıca şartını oluşturuyordu.
İran ile yapılan ticari işler konusunda uzman olan Almanya‘nın Wiesbaden kentinden işletme danışmanı Davud Nazirizade "Yürürlükteki anlaşmaların gerekleri, yaptırımlar yeniden başlatılsa bile yerine getirilmek zorunda. Ancak ABD ile bu konuda aynı tavrı almayan firmaların ABD'deki ticari işlerine ceza uygulanması ve sorun çıkartılması da pratikte olası" diyor.
Bankalar ve büyük işletmelere "Dev ABD piyasası mı yoksa sınırları belli İran piyasası mı daha cazip" diye sorulduğunda, bunun yanıtını vermeleri zor olmuyor. Yaptırım araştırmacısı Lohmann buradan AB'ne bağlı işletmelerin ticari işlerinin Brüksel'de değil Washington'da karara bağlandığı sonucunu çıkarıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.