• BIST 9989.24
  • Altın 2962.961
  • Dolar 35.2472
  • Euro 36.7735
  • Lefkoşa 9 °C
  • Mağusa 8 °C
  • Girne 14 °C
  • Güzelyurt 9 °C
  • İskele 8 °C
  • İstanbul 10 °C
  • Ankara 5 °C

Tüküreyim böyle avcılığa…

Ediz TUNCEL

Son günlerde yazacak çok fazla şey olmasına rağmen köşe yazısı yazmak için elim bilgisayara varmıyor, artık bu memleketteki iğrençlikleri ve bunlara karşı toplumun duyarsızlığını midem ve ruhum kaldırmıyor.

Ancak bazı şeyler var ki, insanın beyninde, yüreğinde öfke patlaması yaratıyor.

Bunlardan biri de memlekette avcılık adı altında yapılan rezilliktir.

İster beğenin, ister beğenmeyin, bizim memlekette avcılık mavcılık yapılmıyor, düpedüz cinayet işleniyor ve doğa katliamı yapılıyor, sonra da öldürülen hayvanlar sosyal medyada “gururla” sergileniyor…

Şimdi “ince av” zamanı…

Çoğunun ustalığı yol üstündeki trafik levhalarını, koskoca yağ tenekelerini vurmaktan öteye gidemeyen birbirinden usta ve nişancı avcılar su başlarına çöküşmüşler, Ağustos sıcağından dili damağı kuruyan üveyiklerin iki damla su içmek için su başına gelmesini bekliyorlar, geleni de daha yere konamadan kalbura çeviriyorlar…

Bu arada, bazıları da o kadar çakır keyif ki, yanlarından tonla birayı, viskiyi, konyağı eksik etmiyorlar, içtikçe vuruyorlar, vurdukça içiyorlar, keyifleniyorlar, sonra da yedikleri içtikleri şeylerin artığını doğaya bırakıyorlar, defolup gidiyorlar…

Tüküreyim böyle avcılık yapanların ve buna izin verenlerin suratına…

İnce avda yapılan özetle şu: Neslini zar zor devam ettiren üveyik gibi, kumru gibi kuşlar iki damla su içecek diye su başına inmeye kalktı mı, anında kalbura çevriliyor…

Akşam olduğunda ve ortalık boşaldığında ise pusu yerlerinde geriye kalan tek şey, avcıların bıraktıkları envai tür pislikler…

Bu şekilde avcılık vicdansızlıktır, cahilliktir,  caniliktir, ve hatta alçaklıktır.

Bu şekilde avcılığa izin veren de yapan da bu rezilliğin ortağıdır.

Ortalık av hayvanından dolar taşar, yaşadıkları eko sisteme zarar vermeye başlarlar, o zaman makul ölçülerde, doğal dengeyi bozmadan, zil zurna olmadan, alkol almadan avlanırlar, bunu kadarını anlarım.

Ancak nesli tükenmek üzere olan ve doğada hiçbir zararı olmadan yaşamaya çalışan, yaz sıcağında kasıp kavrulan, dili damağı kuruyan hayvanları su başlarına pusu kurarak av kavramı altında canice, vahşice katletmek, bu arada alkol almak, zil zurna olmak, bütün pisliğini de doğaya bırakmak anlayacağım veya kabulleneceğim birşey değil.

Bu rezillik genele yayılıyor, ciddi ciddi kurallara uyan ve çevreyi kirletmeyen avcı sayısı parmakla gösterilecek kadar da azdır.

Bir zamanlar, ki bu bir zamanlar dediğim 30 sene kadar öncesidir,  Lefke bölgesi kırsalında, tepelerde, ovalarda keklikten, tavşandan, fassadan, üveyikten, kumrudan geçilmezdi…

Tepelerde dolanırken karşılaştığımız hayvanlarla nerdeyse tanış olmuştuk, hatta tavşanların bazıları bizi sürekli aynı yerlerde gördüğünden ve artık zarar görmeyeceğini anladığından kaçmazdı bile…

Keklikler havalandığında havada devasa bir bulut oluşurdu, tepelerin her yerinden vadilerde yankılanan ötüşlerini duyardınız.

Şimdi mumla arasanız bulamazsınız, tümü vahşice yapılan avcılık sayesinde katledildiler, geriye de avcı müsveddelerinin doğaya bıraktıkları pislikleri kaldı.

Sözüm ona, bu işin yasal kuralları ve sınırlamaları var, şu kadar keklik, şu kadar tavşan, şu kadar fassa vurabilirsiniz, falan filan…

Var da, uyan yok ki, uçan, koşan, kaçan ne varsa vuruluyor…

Diğer taraftan, avcılardan arta kalanı da mahveden, yuvaları dağıtan, keklik, tavşan, fassa, kumru  yavrusuna şans vermeyen, ovalarda karpuz kavun bırakmayan, mısır bırakmayan, ceviz bırakmayan, yılın 12 ayı avlasanız bitmeyecek,  akıl almaz boyutta bir karga ve saksağan nüfusu var, Avcılık Federasyonu ve devlet dahil, herkes bunlara seyirci…

Zararsızlar katlediliyor, zararlılar ise resmen keyfine bakıyor.

Kimse kusura bakmasın ama böyle avcılığın ve devlet aklının içine bir daha tükürürüm…

Bu memlekette avcılık yapabilmek için doğal kaynak bitmiştir artık.

Ana yolun üzerinde ve köy içinde olan evimin avlusundaki ağaçlara tünemiş kumrulara ve fassalara bile sabahın köründe ateş edecek kadar gözü dönmüş avcı müsveddeleri vardır…

Bu insan müsveddesi tam bir manyak, ama elinde devletin izniyle taşıdığı silah var, hem de kısa mesafelerde en ölümcülünden bir silah…

Lefke Üniversitesi çevresindeki tepelerde, Orkide Vadisi yürüyüş yolunda koşu yaparken kaçak avlanan bir köylünün üzerime yağmur gibi şaçma yağdırdığını hatırlarım, uzaktan atıldığı için delik deşik olmadım ama tenime değen saçmalar değdiği yeri yaktı…

Hiçbir türlü mal ve can güvenliğini düşünmeden önüne çıkan herşeye ateş eden böylesi  manyaklardan ne beklersiniz, adam gibi avcılık yapmalarını ve kurallara uymalarını mı?

Çok beklersiniz…

Bu şartlarda, hayvanları pusu kurarak avcılık adı altında katletmek, insan canını, malını hiçe sayarak meskun mahallerde av tüfeğiyle ateş açmak,  hatta bazı avcıların birbirlerinin üzerine bile acımadan ateş edecek kadar gözünün dönmesi vahşettir, cinayettir, alçaklıktır.

Yapılacak tek şey vardır, bu işe son vermek veya iyice sınırlamak, ve memlekette atıcılık sporunu geliştirmek için uğraşmak.

Silah kullanmaya meraklı olan sportif faaliyetlerde kendini göstersin, memlekette atıcılık sporu ve kültürü gelişsin.

Yoksa, bu şartlarda yapılan tek şey, doğa katliamı ve vahşettir, arta kalan pisliktir.  

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları