Bu zararların minimize edilmesi ve turizim yerel ve ülkesel ölçekte ülkelere yarar getirmesi amacıyla 1970’li yıllarda sürdürülebilir kalkınma ile birlikte sürdürülebilir turizm kavramları ortaya çıkmıştır. Sürdürülebilir turizm, doğal ve kültürel çevre kaynaklarının tüketilmeden kullanılması ve gelecek kuşakların da bu kaynaklardan faydalanabilmesini ve aynı zamanda yerel halkın turizm faaliyetlerinde etkin rol almasını ve faydalanmasını hedefleyen bir turizm şeklidir.
Turizm ve kültür arasındaki karşılıklı ilişkiye bakıldığında; turizmin sürekliliği için doğal ve kültürel kaynakların korunması, geliştirilmesi son derece önem taşımaktadır (Uslu ve Kiper, 2006). Bir turizm alanında yapılı çevrede sürdürülebilirliği elde etmek için tarihi ve kültürel değerlerin koruma altına alınması, restore edilmesi ve bakımlarının düzenli olarak yapılması gereklidir. Bir başka değişle, etkin bir kültürel turizm faaliyetinin destinasyona olumlu katkılar yapması için kültür, miras ve turizmin birbiriyle bağlantılı ve doğru yönetilmesi gerekmektedir (Çekül Vakfı, 2012; Dedehayır, 2014). Bu hedef doğrultusunda, yönetim planları yapılırken her bölgenin sahip olduğu turizm kaynaklarının envanterinin çıkarılması, bu doğrultuda çözümler sunulması ve bölgeler arası gelişme farklılıklarına yol açmayacak planların hazırlanması gereklidir.
Dünya ülkelerinde kültür turizmi sürdürülebilir gelişme ile birlikte planlanırken, Kuzey Kıbrıs’ta henüz bu alanla ilgili vizyon ve politikalar geliştirildiği söylemek mümkün değildir. Ülkemizde yerel halk ile ülkeye olumlu katkılar sağlayan bir turizm modeline sahip olamamasının en önemli nedeni Turizm Master Planı’nın bir türlü hayata geçirilmemiş olmasıdır. KKTC’de plansız olarak gelişen turizm, kısa vadede kısıtlı pozitif yararlar sağlasa da, uzun vadede çevresel ve sosyal sorunlar yaratmakta ve diğer ülkelerde planlı gelişen turizm alanları ile rekabet edememektedir. Her ne kadar plansız gelişen turizm bölgeleri tekrar planlanabilse de, bu durum için oldukça fazla zaman ve finansal yatırım gerektiği uluslararası örgütler tarafından da ortaya konmuştur (W.T.O., 1994).
Özellikle ülkemizde desteklenen kitle turizminin kentlerimiz ve kırsal alanların taşıma kapasitelerinin üzerinde bir yoğunlukta olması, su, elektrik, arıtma, trafik yoğunluğu, gürültü ve çevre kirliliğini gibi sorunlar ortaya çıkarmaktadır. Oysaki, gelimiş ülkeler kitle turzminin bu olumsuz etkilerinin çoktan farkına varmış ve ülkelerin sahip olduğu kültürel, tarihsel, yöresel değerler ile gastronomi alanında sunulan yeme-içme alternatiflerinin sunulduğu kültürel turizmi desteklemeyi tercih etmektedirler.
Kitle Turizmine Hizmet Veren Otellerimiz
Ancak KKTC’de kültürel turizmi ve veya eko-turizmi kalkındırmaya çalışan yatırımcıların da birçok sıkıntı yaşaması, bu turizm modelinin de sürülebilir olmasını engellemektedir. Eko-turizm ile kalkınmaya çalışan birçok köyde alınan teşviklerle yapılan yatırımlar, devlet desteğinin sürdürülmemesi, iyi tanıtım yapılmaması ve yerel halkın bu faaliyetlere rağabet göztermemesi nedeni ile sürdürülebilir olamamıştır.
Turizmde yaşanan bütün bu sorunlar aslında yıllardan beri tartışılan ve önerilen siyasi iradeden bağımsız bir Turizm Örgütünün yaşama geçirilmesi ile ortadan kalkacaktır. Böylelikle günü kurtarma adına alınan kararlar yerine, Ülkesel Fiziki Planın öngördüğü şekilde ekonomik gelişim, turizm ve yatırımlarını dengeli şekilde ülke geneline yayılması ile yapılabilecektir.
Eko Turizm ve Kültür Turizmine hizmet eden hotellerimiz
Ülkesel Fiziki Planla paralel olarak geliştirillmesi kaçınılmaz olan Turizm planlaması, paydaşların (devlet, kamu kurum ve kuruluşları, yerel halk, yatırımcı, turist, sivil toplum örgütleri) ortaya koyacağı hedefler, bu hedeflere ulaşmak için kullanılacak araç ve metdolar ve yapılması gereken kısa-uzun vadeli uygulamalar ve onların sonuçlarını kapsamalıdır. Ancak, paydaşların ayni dili konuşmaması ve aynı hedef doğrultusunda kararlar üretmemesi nedeni ile kırsalda tökezleyen turizm sektörü kentsel alanları ve mevcut doğal, kültürel değerleri buldozer etkisi yaratan zararlar vermektedir.
Ancak turizm sadece üst düzey yöneticilerin, yötenlerin alacağı masabaşı kararlar sayesinde bir ülkede gelişmediği de ayrı bir gerçek. Aynı zamanda yerel halk ve diğer paydaşların (turist ve özel sektör) da kültürel ve doğal değerlerin korunmasının ve turizm için önemi konusunda üniversitelerden destek alarak eğitilmeleri ve bilinçlenmeleri gereklidir. Bu bağlamda, bağlamda bulunan mevcut konut stoğunun somut kültür mirası olarak yenilenerek/korunarak ve yeniden işlevlendirilerek, yeme- içme, yöresel kıyafet olanaklarının de somut olmayan kültür mirası olarak korunması ve sunulması gerektiği anlatılmadır.
Kent ve kırsalda bulunan kültür varlıklarının korunmasında, yenilenmesinde sorumlu olan Ekonomi, Turizm, Kültür ve Spor Bakanlığı Turizm, bu binaların korunması ve kırsalda aykata tutulmaya çalışılan kültür turizm faaliyetlerinin desteklenmesi için Türizm Örgütüne, Belediye, Eski Eserler ve Şehircilik Dairesi’ne fon aktarmalı ve projeleri desteklemelidir.
Bu ülkenin, herkese eşit oranda yarar sağlamayan, kırsaldakilere sorulduğunda tökezleyen, kentte gittikçe yapılı, doğal ve sosyal çevresine olumsuzlukları artarak gelişen kitle turizm faaliyetlerinin, planlı bir şekilde tüm paydaşlara yarar sağlar bir yapıda olması ümidiyle; 18 Nisan Uluslararası Anıtlar ve Sitler Günü kutlu olsun.
Kaynakça
Çekül Vakfı (2012). Sürdürülebilir Kültür Turizmi İçin Kamu –Yerel – Sivil İşbirliği. http://www.cekulvakfi.org.tr/files/dosyalarhaber/surdurulebilir_kultur_turizmi_klavuzu.pdf (25.05.2015)
Dedehayır, H. (2014). Sürdürülebilir Kültür Turizmi.http://cekulvakfi.org.tr/makale/surdurulebilir-kultur-turizmi
(16.08.2016)
Uslu A ve Kiper T, 2006 Turizmin Kültürel Miras Üzerine Etkileri: Beypazarı/Ankara Örneğinde Yerel Halkın Farkındalığı . Tekirdağ Ziraat Fakültesi Dergisi 3 (3) .
Doç.Dr. Beser Oktay Vehbi
DAÜ Kentsel Araştırma ve Geliştirme Merkezi
Yönetim Kurulu Üyesi &
DAÜ Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.