Dolar hafta başında 34 lira seviyesini aşarak rekor tazeledi. Euro da ilk kez 38 lirayı aştı.
Yıl başından bu yana TL, dolar ve euro karşısında yaklaşık yüzde 16 değer kaybetti.
Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB), daha önce uygulanan sıkı para politikasının sonucu olarak TL'nin değerlendiğini açıklamıştı.
TCMB Başkanı Fatih Karahan, Temmuz ayında Bloomberg'de yayımlanan röportajında, "Ne nominal ya da reel bir kur hedefimiz var; ne de reel döviz kurunun belirli bir miktar değerlenmesinin mühendisliğini yapıyoruz. Önceliğimiz sıkı para politikası ve bunun bir sonucu olarak Türk lirası varlıklar daha cazip hale geliyor, bunlara talep artıyor ve lira da değer kazanıyor" demişti.
Tufan Cömert: Türk Lirası aşırı değerlendi
Türk Lirası'nın enflasyon etkisinden arındırılmış ve diğer bazı yabancı paralarla rekabetçiliği reel efektif kur ile ölçülüyor.
TCMB verilerine göre TL'nin Tüketici Fiyat Endeksi (TÜFE) bazlı reel efektif kuru Temmuz 2023'ten beri düzenli bir şekilde artıyor.
Reel efektif kur, Nisan'da 59,77'ye yükselerek Eylül 2021'den beri en yüksek seviyeye çıkmıştı.
TL'nin son yıllarda dolar karşısındaki değerinde rekor gerilemeler ülkede dövize talebi artırmıştı. Bununla mücadeleye katkıda bulunması beklenen geçirilen Kur Korumalı Mevduat'ın (KKM) bütçeye yükü Mart 2022 ve Ocak 2024 arasında 152 milyar TL'den fazlaydı.
Yeni ekonomi yönetiminin TL varlıklarını "daha cazip" hale getiren politikalarının da bir sonucu olarak KKM'ye talep azaldı.
Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek, Temmuz ayında yaptığı açıklamada, KKM stokunun, TL bazında zirvesi olan geçen yıl Ağustos ayına kıyasla 47 haftadır "kesintisiz" gerileyerek 1,5 trilyon lira azaldığını söylemişti.
BBC Türkçe'ye konuşan BBVA'nın Londra'da MENA ve Türkiye’den sorumlu Küresel Piyasalar Strateji Direktörü Tufan Cömert ise yeni ekonomi yönetiminin, yatırımcının TL'ye dönüşünü desteklemek amacıyla, mevduat tarafında yüksek faizlerin de katkısıyla lirada istikrarı sağladığını sölyüyor.
Ancak Cömert'e göre bu süreç Türk Lirası'nın "aşırı değerlenmesiyle" sonuçlandı ve artık "kur üstündeki baskının azaltıldığı" dönemdeyiz.
Özge Öner: Durum artık sürdürülemez bir hal aldı
Reel efektif döviz kurundaki yükseliş, ihracat daha pahalı hale gelirken ithalatın ucuzlaması ve kurun ticari rekabetçiliğinin azalması anlamına geliyor.
Bu, öncelikli olarak fiyat avantajıyla öne çıkmak isteyen ihracatçılar ve turizm sektörünü olumsuz etkiliyor.
Bunun yanında TL kredilerine erişimdeki zorluklar, döviz kredilerine erişemeyen, çoğunluğu küçük ve orta ölçekli şirketler için yeni sınavları beraberinde getiriyor.
BBC Türkçe'ye konuşan Cambridge Üniversitesi'nde Ekonomi Bölümü'nden Doçent Dr. Özge Öner, "Kredi muslukları kısıldı ama sıfırlanmadı" diyor ve ekliyor:
"Tabii ki halen krediye erişebilen bir takım aktörler var. Sadece, onlar gerçekten reel sektörde üretim yapan, ihracat yapan veya bir şekilde katma değerini yükseltebilecek yatırımlar yapan aktörler midir, değil midir? sorusu önemini koruyor."
Türkiye'de konkordato verileri, kapasite kullanım oranları ve istihdam gibi öncü göstergeler ekonominin yavaşlamaya başladığına işaret ediyor.Doç. Dr. Öner, "iflas habercisi" olarak görülen konkordato verilerinin 2024'ün ilk altı ayında bir önceki yılı geride bıraktığının altını çiziyor:
"Ancak bu yeni yeni dillendirilmeye başlandı. Çünkü reel sektördeki sıkışmaya rağmen bunun geçici olacağı, kötü zamanlar için ayrılanların yeterli olacağı düşünüldü...Ama durum artık sürdürülemez bir hal aldı."
Ümit Akçay: Mehmet Şimşek'in programının iki önemli handikapı var
Doç Dr. Özge Öner, "Sabit kur politikasının bu yüksek faizlerde devam edegeldiği bir dünyada reel sektörün ne hal alacağını onlar da öngörebileceği için, verilen beyanatlardan kurun serbest bırakılmasını daha önce yapmaya niyetli olabilecekleri anlaşılıyor. Ama iş, artık yaz sonuna kalmış gibi gözüküyor" ifadelerini kullanıyor.
BBVA Londra'dan Tufan Cömert, "Kur üstündeki baskıyı biraz azaltmak, Türk Lirası'nın reel değerlenmesini bir miktar yavaşlatmak ve hatta düşürmek, anladığım kadarıyla yeni dönemde ekonomi politikalarımızdan birisi olacak" diye öngörüyor.
Merkez Bankası'nın yıl sonunda faiz indirimine başlayabileceği de öngörülüyor.
İş Bankası Genel Müdürü Hakan Aran, 25 Ağustos'ta Reuters'ta yayımlanan röportajında, TCMB'den ilk faiz indirimini 250 baz puan ile Kasım ayında beklediklerini belirtmişti.
Ancak olası bir faiz indiriminin bazı olumsuz etkilerle sonuçlanabileceğine karşı uyaran ekonomistler de var.
Berlin Ekonomi ve Hukuk Okulu’nda ekonomi alanında çalışan Doç. Dr. Ümit Akçay, TL'nin reel olarak değerlenmesinin istenmeyen sonucunun, "ekonomi politikasının kilitlenmesi" olduğunu savunuyor.
Gazete Duvar'a konuşan Akçay, "Kendileri istese bile faiz indiremeyecek bir şekilde para politikasını kilitlemiş durumdalar" diyerek Şimşek programının "iki önemli handikapının" olduğunu söylüyor.
Akçay'a göre bunlardan ilki, döviz borçlarına yönelimin faiz indirimlerini zorlaştırması. Akçay buna neden olarak, "TL değersizleştiğinde bu firmaların döviz borçları artacağı için daha büyük zorlukla yüzleşecek olmalarını" gösteriyor.
Ekonomi yönetiminin "enflasyonla mücadele programının tamamen yabancı sermayeye odaklanmasının" bir diğer handikap olduğunu söyleyen Akçay, "Sermaye geldiği hızda çıkabilir" uyarısında bulunuyor.
Akçay, "Şimşek programı daha tehlikeli sulara yaklaşmış durumda" diye ekliyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.