TC Dışişleri Bakan Yardımcısı ve Avrupa Birliği Başkanı Büyükelçi Faruk Kaymakcı, özellikle Türk iş çevrelerine uygulanan vizenin, Gümrük Birliğinin ruhuna aykırı olduğunu ve Türkiye-AB ticari ilişkilerini son derece olumsuz etkilediğini bildirdi.
Çevrimiçi ortamda gerçekleştirilen Kocaeli Sanayi Odası (KSO) Meclis Toplantısı'nda konuşan Kaymakcı, Türkiye-AB ilişkilerinin bel kemiğini katılım müzakerelerinin oluşturduğunu belirterek, şu ana kadar 16 fasıl açıldığını, fasılların kapatılması konusunda siyasi engeller olduğunu söyledi.
AB'ye katılım perspektifinin çok önemli olduğunu ama müzakerelerin kısa dönemde ilerleyemeyeceğini gördüklerini dile getiren Kaymakcı, bu süreci canlandırmak ve altını güçlendirmek adına neler yapabileceği üzerinde durduklarını anlattı.
Kaymakcı, Türkiye-AB ilişkilerinde en önemli konulardan birinin de Gümrük Birliğinin güncellemesi olduğuna dikkati çekerek, "Gümrük Birliği mevcut haliyle asimetrik bir yapıya sahip ve her ne kadar sanayi ürünlerinin ve işlenmiş tarım ürünlerinin ticaretini kolaylaştırıyor görünse de bizim açımızdan sıkıntılı olan durumlar var. Bunlardan biri Avrupa Birliğinin üçüncü ülkelerle imzaladığı serbest ticaret anlaşmalarında bizim söz hakkımızın olmaması ama bu anlaşmaların biz AB'nin gümrük birliği ortağı olduğumuz için bize de uygulanması, dengesizlikler oluşturuyor. Bu arızanın Gümrük Birliği güncellemesinde giderilmesi için mücadele etmek istiyoruz." diye konuştu.
Gümrük Birliğinin parçası olmakla AB'nin ticaret politikalarını büyük ölçüde uygulamak durumunda olduklarına işaret eden Kaymakcı, "Biz aslında AB'nin ticari olarak bir üyesiyiz büyük ölçüde. Dolayısıyla burada da Türkiye'nin içinde olmadığı bir karar alma mekanizmasının bize verdiği sorunlar var. Gümrük Birliği güncellemesinde bunları aşmayı hedefliyoruz." ifadelerini kullandı.
"TÜRK İŞ ÇEVRELERİNE UYGULANAN VİZE GÜMRÜK BİRLİĞİNİN RUHUNA AYKIRIDIR"
Kaymakcı, özellikle Türk iş çevrelerine uygulanan vizenin Gümrük Birliğinin ruhuna aykırı olduğunun ve Türkiye-AB ticari ilişkilerini son derece olumsuz etkilediğinin altını çizerek, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Vizenin ortadan kalkmasını zorunluluk olarak görüyorum. Türk insanlarının Schengen bölgesini vizesiz seyahatini sağlamak üzere burada da 72 kriter vardı. Bu 72 kriterden 66'sını yerine getirdik. Son 6 kriteri yerine getirme konusunda istediğimiz hıza maalesef sahip değiliz. Bu konuda biz Avrupa Birliği Başkanlığı olarak son derece kararlıyız. Ancak Türkiye'de yaşanan hain 15 Temmuz darbe girişimi ve arkasından izlenen güvenlik odaklı politikalar nedeniyle bu son 6 kriteri istediğimiz hızda yerine getiremiyoruz. Bizim biran önce bu 6 kriteri yerine getirip ondan sonra Avrupa Birliğine baskı yapabilmemiz lazım."
Pandeminin bu süreçte olumsuz bir etken olduğunu belirten Kaymakcı, "Şu anda vize olmayan ülkeler arasında dahi seyahatler kısıtlanmış durumda. Avrupa Birliği Schengen bölgesi olarak hareket ediyor. Şu anda Türk vatandaşlarının zorunlu olamayan durumlarda Schengen ülkelerine seyahati neredeyse mümkün olmaz hale geldi. Katı bir politika yok, burada daha çok pandemi gerekçe gösteriliyor. Bu gerçekten iş insanlarımızı sıkıntıya sokuyor ve adil olmayan bir durum. Bu konuda biz de girişimlerimizi sürdürüyoruz. Krizin başından itibaren AB büyükelçilerimizi birkaç kez topladık. Vize vermeyi durdurmuşlardı, onu başlatmalarını sağladık. Şimdi de vize verirken katı davranıyorlar, bunu aşmaya çalışıyoruz." değerlendirmesini yaptı.
Kaymakcı, pandemi nedeniyle ilerleyen dönemde seyahat anlamındaki zorlukların devam edecek gibi göründüğünü ifade ederek, iş dünyasını koruyup kolladıklarını, mümkünse iş dünyası için istisnalar getirilmesi için çalışmalarını sürdürdüklerini söyledi.
Türkiye-AB ilişkilerinin bir başka dinamiğinin de kurumsal yapısı olduğuna işaret eden Kaymakcı, "Yani Türkiye AB Ortaklık Konseyinin toplanması, Türkiye AB zirvelerinin yapılması, ekonomi, terörle mücadele, dış politika, ulaştırma gibi alanlarda AB ile bizim üst düzey diyalog toplantılarımız vardı. Maalesef Kıbrıs sorunu nedeniyle ve Yunanistan'ın tutumundan dolayı bu toplantıların yapılması artık mümkün değil." dedi.
AB'nin bir anlamda Türkiye ile angajmanını azalttığını belirten Kaymakcı, "Bu da tabii ilişkilerde çatışmayı daha da artırıyor. Gerek dış politika gerek terörle mücadele gerek Doğu Akdeniz, Suriye, Libya bağlamında Türkiye-AB ilişkilerinde ciddi çatışmalar, gerginlikler oluşmaya başladı. Bu yanlış bir karardı. Bunu aslında birçok AB üyesi kabul ediyor ama AB'deki bu oybirliği kültürü veya dayanışma kültürü nedeniyle 2 üye ülkeye verilen destek, aslında AB'yi Kıbrıslı Rumların ve Yunanistan'ın esiri haline getirdi. Bunu son dönemde aslında AB çok net gördü." diye konuştu.
Kaymakcı, Almanya Başbakanı Angela Merkel'in araya girmesiyle Türkiye'nin Doğu Akdeniz'deki sondaj çalışmalarını bir süre askıya aldığını fakat Yunanistan'ın Almanya'ya haber vermeden Mısır ile imzaladığı deniz yetki anlaşmasının ardından gerginliğin yeniden tırmandığını anlatarak, şöyle devam etti:
"Türkiye de Doğu Akdeniz'e gönderdiği sondaj araştırma gemi sayısını artırdı. Umarız bu tırmanış yerini sağduyuya bırakır. Umarız AB, 1-2 ülkenin bu kadar şımartılmasıyla kendisine de zarar verdiğini görmeye başlar. Nitekim görülmeye başlandığına inanıyorum çünkü son toplantıda Yunanistan ve Güney Kıbrıs Rum Yönetimi istediği desteği alamadı."
Türkiye tahsis edilen AB fonları ve programlarına değinen Kaymakcı, sanayici ve firmalara bu programları takip etmelerini ve bunlardan yararlanmalarını tavsiye etti.
"BİRLEŞİK KRALLIK'IN BOŞLUĞUNU TÜRKİYE DOLDURABİLİR"
Dışişleri Bakan Yardımcısı Kaymakcı, AB'nin dünyanın en başarılı örgütlerden biri olduğunu vurgulayarak, "Üyelerine ve bölgesine en fazla ekonomik katkı sağlayan, demokrasisini güçlendiren bir yapı. Buna rağmen Birleşik Krallık, AB'den çıkma kararı aldı. Bu, popülizmin bir sonucudur. Birleşik Krallık'ın oturup hesap yapıp 'AB'den çıkmamız yararlı.' dediği bir çalışma söz konusu değil." dedi.
Birleşik Krallık'ın hala AB'den çıkamadığını ve yıl sonuna kadar ayrılması gerektiğine işaret eden Faruk Kaymakcı, şunları kaydetti:
"Bunun bizim ilişkilerimize de etkileri olacak. Brexit'in bir başka olumsuz etkisi; AB üyelik sürecimizde Birleşik Krallık, Türkiye'nin üyelik perspektifinin korunmasını sağlayan bir ülkeydi. Ayrılması belki o anlamda bizim için olumsuz olabilir ama şöyle de görmek lazım. Birleşik Krallık'ın AB'de oluşturduğu boşluk ileride doldurulmak istenirse Türkiye'nin üyeliğiyle kapatılabilir. Böyle bir Türkiye'yi de bizim hazırlamamız lazım. AB üyelik koşullarını yerine getirmiş, AB kurallarına uygun olarak hareket edecek bir Türkiye oluştuğu zaman böyle bir şey hala gerçekleşebilir ve bence iki tarafın da yararına olur."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.