Türkiye, İstanbul Sözleşmesi olarak bilinen ve kadına yönelik şiddeti önlemeyi amaçlayan uluslararası sözleşmeden resmi olarak ayrıldı.
Türkiye’nin 2011 yılında imzaladığı ve 10 Şubat 2012’de bakanlar kurulu kararı ile onaylanan ‘Kadınlara Yönelik Şiddet ve Aile İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadeleye İlişkin Avrupa Konseyi Sözleşmesi’ mart ayında cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile feshedilmişti.
Bu karar hem iç kamuoyunda hem de uluslararası kamuoyunda bazı tepkileri beraberinde getirmiş, Birleşmiş Milletler (BM) ve Avrupa Birliği (AB) gibi kurumlar Türkiye’yi iptal kararını gözden geçirmeye çağırmışlardı.
İstanbul Sözleşmesi’nin iptaline ilişkin tartışmalar gündeme geldiğinden bu yana sivil kadın örgütleri de buna tepki göstermiş ve sözleşmenin uygulamada kalması için gösteriler düzenlenmişti.
Reuters’a konuşan Türkiye Kadın Dernekleri Federasyonu Başkanı Canan Güllü, “Mücadelemize devam edeceğiz. Bu kararla Türkiye kendi ayağına kurşun sıkıyor” dedi.
Covid-19 sürecinin ekonomik zorlukları tetiklemesi ile birlikte kadınların ve LGBTİ+ grupların daha fazla şiddete maruz kaldığı bir ortama işaret eden Güllü, mart ayından bu yana kadınlar ve şiddete maruz kalan diğer grupların yardım istemede daha çekingen davrandığını, yardım çağrılarının ise daha az karşılık bulduğuna dikkat çekti.
İstanbul Sözleşmesi, aile içi şiddet dahil olmak üzere kadına yönelik şiddeti önlemeyi ve failler için yasal dokunulmazlığı ortadan kaldırmayı amaçlıyor.
Sözleşmenin kimsenin cinsel yönelimleri nedeniyle ayrımcılığa maruz tutulamayacağını ifade eden maddesi bazı kişilerce ‘eşcinselliğe teşvik’ şeklinde yorumlanıyordu.
Mahkeme sözleşmeden çekilme kararının iptal edilmesi teklifini reddetmiş, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan “İstanbul Sözleşmesi’nden çıkılması kararı Meclis’in alacağı bir karar değildir, Cumhurbaşkanlığı’nın attığı adım tamamen yasaldır” diyerek bu kararı savunmuştu.
Yetkililer, yabancı sözleşmelerin değil, iç hukukun Türk kadınlarını koruyacağını söylerken, AKP’deki muhafazakarlar bu sözleşmelerin aile yapılarına zarar vererek şiddeti teşvik ettiğini ifade etmişlerdi.
BM İnsan Hakları Komiserliği Türkiye’yi İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararını geri almaya çağırmıştı.
ABD Başkanı Joe Biden ve Avrupalı liderler de Erdoğan’ın bu kararını gözden geçirmesi çağrısında bulunmuştu.
Biden “Türkiye’nin İstanbul Sözleşmesi’nden ani ve nedensiz yere çekilmesi, ciddi hayal kırıklığı yaratıyor” demişti.
Cumhurbaşkanlığı İletişim Başkanlığı’ndan yapılan açıklamada ise, “İstanbul Sözleşmesi’nden çekilme kararı hiçbir şekilde Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin ‘kadınları korumaktan taviz verdiği’ anlamına gelmemektedir. Türkiye, sözleşmeden çekilse de aile içi şiddetle mücadeleden asla vazgeçmeyecektir” ifadelerine yer verilmişti.
Geçen yıllarda Türkiye’de kadın cinayetlerinde artış yaşanmış ve Uluslararası Af Örgütü de İstanbul Sözleşmesi’nin terk edilmesi değil, nasıl eksiksiz uygulanacağının tartışılması gerektiğini açıklamıştı.
Avrupa Birliği Komisyonu İnsan Hakları Komiseri Dunja Mijatovic, İçişleri Bakanlığı’na bir mektup yazarak Türkiye’de bazı yetkililerin homofobik söylemler kullanmasından endişe duyduğunu dile getirmişti.
Mijatovic “İstanbul Sözleşmesi’nin öngördüğü tüm tedbirler aile bağlarını güçlendirmek ve ailelerin dağılmasının temel nedeni olan şiddeti önleyerek aile bağlarını güçlendirmeyi amaçlamaktadır” ifadelerini kullanmıştı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.