Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve Kıbrıs Türk Ziraat Mühendisleri Odası iş birliğinde düzenlenen seminerle, ülke tarımının tüm paydaşları Yakın Doğu Üniversitesi Büyük Kütüphane Konferans Salonu’nda buluştu
Modern ziraat eğitiminin başlamasının 177’inci yıl dönümünde, Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve Kıbrıs Türk Ziraat Mühendisleri Odası iş birliğinde, Yakın Doğu Üniversitesi Büyük Kütüphane Konferans Salonu’nda kapsamlı bir seminer düzenlendi.
Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi ve Kıbrıs Türk Ziraat Mühendisleri Odası iş birliğinde, Yakın Doğu Üniversitesi Büyük Kütüphane Konferans Salonu’nda düzenlenen seminere; KKTC Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dursun Oğuz başta olmak üzere, Avrupa Birliği Tarım ve Kırsal Kalkınma Danışmanlık Ofisi Yöneticisi Donald Aquilina, İtalya Sürdürülebilir Bitki Koruma Enstitüsü Üyesi Dr. Gennaro Di Prisco, Kıbrıs Türk Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Erkut Uluçam, Kıbrıs Türk Narenciye Üreticiler Birliği Başkan Yardımcısı Ali Alioğlu, Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği Başkanı Mustafa Naimoğulları, Kıbrıs Türk Çifçiler Birliği Başkanı Mehmet Nizam katıldı.
Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi ev sahipliğinde düzenlenen seminere, ülkedeki farklı ziraat fakültelerinden pek çok akademisyen de yer aldı.
İstiklal Marşı ve saygı duruşuyla başlayan seminerin açılış konuşmalarını sırasıyla Yakın Doğu Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, Kıbrıs Türk Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Erkut Uluçam, Avrupa Birliği Tarım ve Kırsal Kalkınma Danışmanlık Ofisi Yöneticisi Donald Aquilina, Kıbrıs Türk Narenciye Üreticiler Birliği Başkan Yardımcısı Ali Alioğlu, Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği Başkanı Mustafa Naimoğulları, Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği Başkanı Mehmet Nizam ve KKTC Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dursun Oğuz gerçekleştirdi.
“Ekosistem Hizmetlerinin Güvencesi İçin Dirençli Arıcılık” seminerinin ardından Dr. Gennaro Di Prisco’ya plaket takdim edildi.
Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ: “Gıda ve su arzının güvenliği ve daha önemlisi sürdürülebilirliği, dünya üzerindeki pek çok ülke için büyük önem taşıyor.”
Hızla büyüyen dünya nüfusu, artan kentleşme, tarım alanlarının ve doğal alanların azalması ve iklim değişikliği gibi birçok etkenin, tarım arazilerini ve ekosistemi tehdit ederek insanlar için risk yarattığını söyleyen Yakın Doğu Üniversitesi Rektör Vekili Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, “Gıda ve su arzının güvenliği aynı zamanda sürdürülebilirliği, dünya üzerindeki pek çok ülke için büyük önem taşıyor” dedi.
Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi’nin, odağına sürdürülebilir yeni tarım uygulamalarını alan bir farkındalıkla eğitim verdiğini dile getiren Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, “Diğer yandan Yakın Doğu Üniversitesi bünyesinde, multidisipliner bir yaklaşımla, DESAM Araştırma Enstitümüz ile Ziraat ve Veteriner Hekimliği fakültelerimiz iş birliği ile ARGE ve tasarım süreçlerini tamamladığımız GDO Analiz Kiti de aynı farkındalığın çok önemli bir ürünü oldu” dedi. Prof. Dr. Tamer Şanlıdağ, “GDO Analiz Kiti, gıda tohumları, gıda ürünleri ve yemlerde ülkeye girişi yasak olan GDO’lu ürünlerin tespiti ve denetiminin daha etkili bir şekilde yürütülmesini sağlayacak. Kullanıma hazır hale getirdiğimiz GDO Analiz Kiti’nin bir an önce kullanılmaya başlamasının halk sağlığı ve ülke tarımı için çok önemli bir aşama olacağına inanıyoruz “ ifadelerini kullandı.
Yakın Doğu Üniversitesi’nin, uluslararası derecelendirme kuruluşu olan Times Higher Education ve AD Scientific Index sıralamalarındaki başarısına da değinen Dr. Tamer Şanlıdağ, “Yakın Doğu Üniversitesi, sağlıktan mühendisliğe, tarımdan teknolojiye kadar multidisipliner bir yaklaşımla üzerinde çalıştığı projelerle birlikte Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti’ni dünyanın sayılı bilim merkezlerinden birine dönüştürme hedefiyle üretmeye devam edecek” dedi.
Erkut Uluçam: “Gelişen dünya ve gelişen tarım sektörüne rağmen maalesef tarımsal arazilerimizin korunması için yeterli çabayı gösteremiyoruz.”
Kıbrıs Türk Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı Erkut Uluçam, seminerdeki konuşmasına tarımın tarihsel gelişiminden söz ederek başlayarak, “Tarımın önemini pandemi sürecinde daha net anlamış olduk” dedi. Kıbrıs Türk Ziraat Mühendisleri Odası Başkanı olarak geleceğe umutla baktığını söyleyen Erkut Uluçam, “Bugün ülkemizde, Yakın Doğu Üniversitesi Ziraat Fakültesi ile birlikte üç üniversitemiz ve bir meslek lisemiz öğrencilerimizi yetiştiriyor” dedi.
“Maalesef ki, gelişen dünya ve gelişen tarım sektörüne rağmen tarımsal arazilerimizin korunması için yeterli çabayı gösteremiyoruz” diyen Erkut Uluçam, yaşanan kuraklık riskine de değinerek, “Kuraklığın önüne geçecek bir dünya oluşturamazsak, istediğiniz kadar toprağınız olsun yine de hiç bir üretim elde edemezsiniz” dedi. Türkiye Cumhuriyeti’nden KKTC’ye gelen suyun tarımda da kullanılmasının etkisine vurgu yapan Erkut Uluçam, bununla birlikte üretimin ve istihdamın artacağını vurguladı.
Donald Aquilina: “Araştırma ve uygulama tarımsal sürdürülebilirlik açısından büyük önem teşkil ediyor.”
Avrupa Birliği Tarım ve Kırsal Kalkınma Danışmanlık Ofisi Yöneticisi Donald Aquilina ise konuşmasına “Modern ziraat eğitiminin başlamasının 177’inci yıl dönümünde bugün burada AB Tarım ve Kırsal Kalkınma Danışmanlık Ofisi’ni temsilen bulunmaktan dolayı mutluluk duyuyorum” sözleri ile başladı.
Sürdürülebilir tarımın tüm dünya için önemli olduğunu söyleyen Donald Aquilina, “Dünya ve insanlık için böylesine önemli bir konuda eğitimin yeri çok büyüktür” dedi. Tarımsal üretim için gerekli olan kaynaklara duyulan ihtiyacın gün geçtikçe arttığını söyleyen Donald Aquilina, “Üreticiler bu konuda oldukça zorlanıyorlar. Ne ürettiğimiz kadar nasıl ürettiğimiz de çok önemlidir. AB tarım politikalarına baktığımız zaman, araştırma ve uygulamanın tarımsal sürdürülebilirlik açısından büyük önem teşkil ettiğini görüyoruz” ifadelerini kullandı.
Tarım üreticine verilen devlet katkılarının da üretim için önemli olduğunu belirten Donald Aquilina, “Üreticilerin devlet tarafından desteklenmesi kadar bilinçli bir tarımsal üretim için eğitim de olmazsa olmazdır. Bizler bu yüzden, üreticilerin eğitimlerini desteklemek amacıyla birçok program yürütüyoruz. Bu projeler kapsamında Tarım Bakanlığı ve Eğitim Bakanlığı’yla ilgili iş birliklerimiz oluyor. Bugüne kadar ise yüzün üzerinde çiftçiye eğitim verdik” dedi.
Hali hazırda bir pilot projeleri olduğunu söyleyen Donald Aquilina, “İnanıyoruz ki, bu proje kapsamında yapılan tüm araştırmalardan elde edilen verilerin eğitime yansıması bizleri daha ileriye götürecektir. Unutmayın ki eğitim uzun süreli bir çalışmadır. Tıpkı bir tohum gibi. Tohumu eker, sular, büyütür ve meyvelerini alırsınız. Eğitim de bu şekilde ilerler ve günün sonunda başarıyı kazanmış olursunuz” ifadelerini kullandı.
Ali Alioğlu: “Kıbrıs Türk Narenciye Üreticiler Birliği olarak amacımız hem üreticiyi hem de üretilen ürünün kalitesini daha ileriye taşımak.”
Kıbrıs Türk Narenciye Üreticiler Birliği Başkan Yardımcısı Ali Alioğlu ise tarımın geniş bir politika gerektirdiğini vurgulayarak, “Kıbrıs Türk Narenciye Üreticiler Birliği olarak amacımız hem üreticiyi hem de üretilen ürünün kalitesini daha ileriye taşımak” ifadelerini kullandı. KKTC’de sulu tarımının yüzde 85’inin Güzelyurt ve Lefke bölgesinde olduğunu söyleyen Ali Alioğlu, “Kuraklık çektiğimiz bugünlerde üretici, üretimde oldukça sıkıntı çekiyor. Bu da haliyle fiyatlara yansıyor” dedi.
Dünya üzerinde 8.3 milyar hektar üzerinden narenciye üretimi yapıldığını söyleyen Ali Alioğlu, KKTC’nin dünyaya ayak uydurmaya çalışarak rekabet ortamından geri kalmadığını söyledi. Ada ülkelerinin karşı karşıya olduğu yüksek navlun fiyatlarına da değinen Ali Alioğlu, yüksek navlun fiyatlarının uluslararası rekabette ada ülkelerinin en önemli sıkıntılarından biri olduğunu söyledi.
Mustafa Naimoğulları: “Değişen dünya düzeni, iklim değişiklikleri, gıda sorunları gibi birçok sorunun içerisinde herkesin üstüne düşen görevleri yapması gerekiyor.”
34 yıldır veteriner hekimlik, 18 yıldır ise birlik başkanlığını yaptığını söyleyen, Hayvan Üreticileri ve Yetiştiricileri Birliği Başkanı Mustafa Naimoğulları, “Tarım kadar hayvancılık da ülkenin en önemli sektörlerinden birisidir” dedi.
Üreticilerin zorlu koşullarda çalıştıklarını ve emeklerinin karşılığını almadıklarını söyleyen Mustafa Naimoğulları, hayvancılık mesleğinin çok özveri gerektiren zorlu bir meslek olduğunu vurguladı. Naimoğulları, tarımın ve hayvancılığın bir olduğunu ikisinin de büyük emek ve uğraş istediğini vurgulayarak “Üretici, tüm zorluklar içerisinde üretmeye devam eder. Değişen dünya düzeni, iklim değişiklikleri, gıda sorunları gibi birçok sorunla mücadele ederken herkesin üstüne düşen görevleri yapması gerekiyor. Bizler, üretim için gerekli olan can suyunu vermeliyiz. Pes etmemeliyiz” dedi.
Mehmet Nizam: “Bizler üreticiler olarak sahada olsak da, üretim yapmaya çalışsak da, günün sonunda kuraklık belimizi büküyor.”
Üreticilerin sesini duyurmak için burada olduklarını belirten Kıbrıs Türk Çiftçiler Birliği Başkanı Mehmet Nizam, “Tüm paydaşlarımızın dediği gibi hepimiz zorlu bir dönemden geçiyoruz. Tabi ki, ülke ekonomimizin el verdiği koşullarda üretim yapmaya devam ediyoruz ancak yaşanan kuraklık sebebiyle önemli olumsuzluklar yaşıyoruz” dedi.
Üreticilerin para kazanamadıklarını belirten Mehmet Nizam, üreticilerin rekabetten geri kalmamak için birçok farklı yol denediklerini ancak geliştirilebilir bir tarım politikasına ihtiyaç duyulduğunu söyledi. Mehmet Nizam, “Bizler üreticiler olarak sahada olsak da, üretim yapmaya çalışsak da, günün sonunda kuraklık belimizi büküyor” ifadelerini kullandı.
Seminerin görselinde yer alan arı fotoğrafının kendisine üreticiyi hatırlattığını söyleyen Mehmet Nizam, “Biliyorsunuz ki arının ömrü kısadır fakat faliyetleri büyüktür. Arı, yaşamı boyunca aşılama yapar ve üretim sektörüne katkı sağlar. Dünyanın ve doğanın güzelleşmesini sağlayan bir varlıktır. Üreticileri de arıya benzetiyorum. Çünkü biz de, bizden sonraki nesillere bir şeyleri aşılamaya çalışıyoruz. Ancak keşke biz de arının kısacık yaşamına sığdırdığı kadar üretken olabilsek” dedi.
Dursun Oğuz: “Araştırarak, geliştirerek yola devam etmeliyiz ve elde edilen tüm verileri akademisyenlerimizle, ziraat mühendislerimizle ve devletimizle paylaşıyor olmalıyız.”
İnsanoğlunun var olduğundan beri ürettiğini söyleyen Tarım ve Doğal Kaynaklar Bakanı Dursun Oğuz, “Tarımsal eğitim, hayatımızda büyük önem taşıyor. Günümüzde gelinen noktada eğitim ve teknoloji tarım hayatımızın her alanına işlemiş durumda” ifadelerini kullandı.
Yaşanan COVID-19 pandemisine ve Ukranya-Rusya savaşına değinen Dursun Oğuz, tüm bunların yanında iklim değişikliklerine de değinerek “İlkokul zamanlarında öğrendiğimiz mevsimlerden hiç eser kalmadı. Günümüzde kışlar da yaz kadar sıcak geçmeye başladı. Kuraklık herkesi ve her şeyi etkilemeye hızla devam ediyor” dedi. Eldeki üretim kaynaklarının bilimsel anlamda değerlendirilerek, araştırma ve geliştirme içinde ilerlenmesi gerektiğini belirten Dursun Oğuz, “Araştırarak, geliştirerek yola devam etmeliyiz ve elde edilen tüm verileri akademisyenlerimizle, ziraat mühendislerimizle ve devletimizle paylaşıyor olmalıyız” dedi.
Su olmadıktan sonra toprağın çok olmasının bir önemi olmadığını söyleyen Dursun Oğuz, zamanında sorumsuzca kullanılan her suyun şuan için ihtiyaç olduğunu ve şuan en ufak bir su damlasını bile bilinçli bir şekilde düşünülerek kullanılması gerektiğini vurguladı.
Dr. Gennaro Di Prisco: “İklim değişikliğine bağlı olarak değişen beslenme alanlarını genetik olarak izleyerek bunları daha fazla nasıl geliştirebileceğimizi saptamamalıyız.”
İtalya Sürdürülebilir Bitki Koruma Enstitüsü Üyesi Dr. Gennaro Di Prisco, “Böcek türleriyle ilgileniyorum ve araştırma yapmak, eğitimlere katılmak ve eğitim vermek benim görevimin bir parçası. Bugün ise bu seminerde bulunmaktan dolayı mutluluk duyuyorum” dedi.
Bugüne kadar birçok böcek türüyle çalıştığını söyleyen Dr. Gennaro Di Prisco, son çalışmasında arıların nasıl daha dayanıklı olabilecekleri, çevre kirlenmesinin arıları nasıl etkilediği ve özellikle apidae familyasının içerisinde bulunan böcek türleri gibi konuları ele aldığını söyledi.
Dr. Gennaro Di Prisco, ekosistemde arıların ve tozlaşmanın önemli bir yeri olduğunu vurgulayarak, arılar olmadan çoğu besinin de olmayacağını söyledi. Apidae familyasında birçok değişik grup olduğunu söyleyen Dr. Gennaro Di Prisco, “Bunların çoğu yabani ve görevleri tozlaşma. Biz ise ticari olarak sadece üç tanesini çoğaltıp kullanıyoruz” dedi.
Mevcut tozlayıcıların sayısının bilinmemesinin önemli bir sorun olduğunu söyleyen Dr. Gennaro Di Prisco, “Bal arıları, doğal bitkilerin tozlaşmasına yardım ederek toprak erozyonun azalmasını ve aynı zamanda nesli tükenmekte olan bitki türlerinin korunmasını sağlıyor. Bu sayede doğal yaşamdaki biyolojik denge de korunuyor” dedi.
Di Prisco, “Amacımız, daha dayanıklı arılar, daha dayanıklı arıcılar oluşturmak. Bunun için de iklim değişikliğine bağlı olarak değişen beslenme alanlarını genetik olarak izleyerek bunların daha fazla nasıl geliştirebileceğimizi saptamalıyız” dedi.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.