• BIST 9549.89
  • Altın 3005.805
  • Dolar 34.5348
  • Euro 36.0249
  • Lefkoşa 24 °C
  • Mağusa 25 °C
  • Girne 24 °C
  • Güzelyurt 24 °C
  • İskele 25 °C
  • İstanbul 3 °C
  • Ankara 16 °C

Ülkemizde İnşaat Sektörü ve Sürdürülebilir Kalkınma 2

Yrd. Doç. Ercan HOŞKARA

Yrd.Doç.Dr. Ercan Hoşkara, Doğu Akdeniz Üniversitesi, Mimarlık Fakültesi, Mimarlık Bölümü Öğretim Üyesi, Mimarlıkta Tezsiz Yüksek Lisans Program Lideri, DAÜ Mimarlık Fakültesi, Tasarım ve Araştırma Merkezi yönetim kurulu üyesi Ülkemizde İnşaat Sektörü ve Sürdürülebilir Kalkınma (Dünden devam) İnşaat sektörü sosyal boyuttan değerlendirildiğinde, sunduğu ürün ve hizmetlerin kalitesi ve meydana getirdiği yapılaşmış çevrenin kalitesiyle doğrudan insan yaşam kalitesini etkilemektedir. Emek – yoğun doğasından dolayı yüksek istihdam sağlamakta ve bu nedenle yoksullukla mücadelede önemli bir etkiye sahip olmaktadır. Çalışanların sahip olduğu veya olamadığı iş güvencesi, sigorta, can güvenliği ve adaletli gelir gibi konular da sektörün önemli sosyal etkilerini oluşturmaktadır. Inşaat sektörünün Kıbrıs’ta kullanılan mevcut yapı sistemi ve teknolojilerine bağlı olarak  ihtiyaç duyduğu düz ve ucuz iş gücü, Kıbrıs’ta mevcut olmadığından bu ihtiyaç genellikle yurt dışından karşılanmakta ve inşaat sektöründeki gelişmeler işsizlik sorununa çare olamamaktadır. Aksine çok sayıda yabancı işgücünün adaptasyon sorunu, ciddi sosyal sıkıntı yaratmaktadır. Bu durum inşaat sektörünün mevcut işgücü potansiyeline, yani genel olarak ülke koşullarına da uygun olarak planlanması gerektiğini göstermektedir. Ülkemizde plansız gelişme sonucu oluşan yapılaşmış çevrede ve binalarda ise  cidi bir kalite sorunu da mevcuttur. Bu kalite sorunu aynı zamanda kentsel yaşam kalitemizi de olumsuz anlamda etkilemektedir. İnşaat sektörü, ayrıca, gerçekleştirdiği üretim ve sunduğu hizmetlerle son derece önemli bir ekonomik faaliyet alanıdır. İnşaat sektörünün kendi içinde büyümesi yani üretimini ve hizmetlerini artırması ülke ekonomisindeki büyüme hızını da artırmaktadır. Sağladığı istihdam potansiyeli ve diğer sektörlerle olan ilşkileri nedeniyle inşaat sektörü için ekonomideki lokomotif güç tanımlaması yapılmaktadır. Ülkelerde Gayri Safi Milli Hasılanın (GSMH) önemli bir kısmını oluşturmakatdır. Annan planı sonrası büyüyen inşaat sektörünün ülkemizde yarattığı ekonomik büyüme gözardı edilemez. Fakat, malzeme ve işgücü olarak %80’e varan dışa bağımlılık nedeniyle sektör yaratabileceği katma değerin çok altında kalmıştır. Bunun en önemli nedeni ise sektörle ilgili stratejik bir planımızın olmamasıdır. Sürdürülebilir kalkınmayı hedef alan, sürdürülebilir bir çevrede,

  • Kaynaklar verimli kullanılmalı, atık en az düzeye indirilmeli ve malzemeler geridönüştürülmelidir;
  • Kirlilik, doğal ekosisteme zarar vermeyecek düzeylere çekilmelidir;
  • Doğadaki çeşitliliğe değer verilmeli ve korunmalıdır;
  • Uygun durumlarda, yerel gereksinimler yerel kaynaklarla sağlanmalıdır.

Benzer şekilde, sürdürülebilir kalkınma ilkesini hedef alan, sürdürülebilir bir toplumda, yukarıdakilere ek olarak,

  • Herkesin yeterli miktarda yiyeceğe, suya, konuta ve petrole ulaşımı makul maliyetlerde olmalıdır;
  • Herkes farklı ekonomilerde, ücretlerin hem yeterli hem de eşit dağıtıldığı, tatmin edici bir iş imkanına sahip olmalıdır;
  • Güvenilir, temiz ve hoş çevreler ve hastalıklardan korunmak üzere servis alanları yaratılarak sağlık korunmalıdır;
  • Hizmetlere, imkanlara ve diğer insanlara ulaşım, sadece motorlu araçlarla sınırlı olmamalıdır;
  • İnsanlar, ırklarından, cinsiyetlerinden, inançlarından dolayı suç ve zulüm korkusu olmadan yaşayabilmelidir;
  • İnsanlar, toplumda tamamen etkin rol almaları gereken bilgi, haber ve becerilere ulaşabilir olmalıdırlar;
  • Toplumun tüm kesimleri karar verme sürecine katılabilme yetkisine sahip olmalıdır;
  • Kültür, sanat, eğlence imkanları, herkesin katılımına hazır olarak mümkün olmalıdır.

Yukarıda belirtilen tüm bu açıklamaları, en basit bir yaklaşımla özetlemek gerekirse, sürdürülebilirliğin ve sürdürülebilir kalkınmanın temel ilkesi “koruyarak geliştirme”  (çevreyi koruyarak, ekonomik ve sosyal gelişme sağlama) ve bu bağlamda “her alanda verimlilik” olarak ele alınabilir. Bu da “az girdi, çok ve kaliteli ürün, az atık” anlamına gelmektedir.   Takdir edersiniz ki, bu çerçevede inşaat sektöründe sürdürülebilirliğe ulaşılmasının plansız olabileceğini söylemek veya iddia etmek hiç bir şekilde mümkün değildir. Dolayısıyla, atılması gereken en öncelikli adım, yukarıda belirtilen ilkeler temelinde, bütünlüklü stratejik planlamaların yapılması ve bunların hayata geçirilmesidir. Bu bağlamda ilk olarak “ülkesel sürdürülebilir kalkınma stratejisi” ve “ülkesel fizik plan” gerçekleştirilmelidir. Buna bağlı olarak ise, “ülkesel sürdürülebilir yapım stratejisi” belirlenmeli ve “imar planları” hayata geçirilmelidir. İnşaat Sektörünün sürdürülebilir bir yapıda olabilmesi için yapım sürecinin de bütünlüklü olarak ele alınması gerekmektedir. Yani, planlama ve tasarımdan, imha ve geri dönüşüm noktasına kadar süreç bir döngü olarak çalışacak şekilde kurgulanmalıdır. Bu sürecin sürdürülebilir kalkınma açısından kuşkusuz en önemli aşamaları ise Planlama ve Tasarım aşamalarıdır.  İşte bu bizim ülkemimizin en önemli eksikliğidir, yani sürdürülebilir kalkınmanın en önemli koşulu ve ilk aşaması olan kısa, orta ve uzun vadeli Planlama ve Tasarım çalışmaları bu ülkede neredeyse yok düzeydedir, hem de sayısını artık takip etmekte güçlük çektiğimiz üniversitelerimizin ve burada görev alan bilim insanlarımızın varlığına ve çabalarına rağmen. Umursamazlıkla, rahatlıkla ve neredeyse tüm bilimsel gerçekliği inkâr eden bir siyasi kararlılıkla planlama ve tasarım yok sayılıyor.   bo»az tepe k¹rsal geliºim

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları