Üstel mesajında, “Kıbrıs Türk halkını yok olmaktan kurtarıp, kendi devlet çatısı altında özgür bir yaşama kavuşturan 20 Temmuz 1974 Barış Harekâtı’nın 48. yıldönümünü idrak etmenin onur ve gururunu yaşıyoruz” ifadelerine yer verdi.
Kıbrıs Türk halkının varoluş adına çok zor ve unutulması mümkün olmayan dönemlerden geçtiğini, Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin “Garanti ve İttifak Anlaşmalarından” doğan hukuki hakkını kullanarak adaya müdahale etmesiyle yok olmanın eşiğinden döndüğünü, Kıbrıs Barış Harekatı ile, adada Kıbrıs Türklerinin yok edilmesinin önüne geçildiğini, barış ve huzur ortamının yeniden tesis edildiğine işaret eden Üstel, mesajında şunları kaydetti:
"Tarihi dönüm noktası"
“Kıbrıs Türklerinin can ve mal güvenliğini sağlayan 20 Temmuz Barış Harekatı tarihi bir dönüm noktasıdır. Bu günün anlam ve önemi hepimiz için çok büyüktür. Barış Harekatı ile Kıbrıs Türk halkı yok olmaktan kurtularak kendi egemen devlet çatısı altında, kendi kimliğinde ve güven ortamında hak ettiği şekilde bir yaşama kavuşmuştur. Kıbrıs Türkleri, geçmişte yaşadığı acı ve sıkıntılara rağmen her fırsatta Kıbrıs konusunda yapıcı ve olumlu tavrını ortaya koymuş, önüne konan anlaşmalara yaklaşımı ve müzakere masalarında göstermiş olduğu yapıcı çaba ile bu husustaki iyi niyetli ve tutarlı tavrını tüm dünya kamuoyuna kanıtlamıştır. Ancak ne yazık ki, Rum tarafının 'Megali İdea' hayali ile şekillenen uzlaşmaz ve Kıbrıs Türkü’ne var olma hakkı tanımayan tutumu adil ve kalıcı bir çözümü mümkün kılmamıştır. Bu olumsuz tavırda Birleşmiş Milletler’in 'tarafsızlık' ilkesinde göstermiş olduğu zafiyetin etkisi de büyüktür.
Son günlerde dünyamızda yaşanan gelişmeler, Kıbrıs Barış Harekatı’nın hayati önemini bizlere bir kez daha göstermiştir. Ukrayna’da yaşananlar Avrupa’da bir kez daha savaş sirenlerinin çalınmasına neden olurken, BM ve AB gibi organizayonlar, önceden vermiş oldukları tüm sözler ve taahhütlerine rağmen Ukrayna’da masum insanların ölümüne sadece şahitlik etmektedirler. Aynı daha önce Bosna Hersek’te olduğu gibi. Binlerce yaşlı, kadın ve çocuğun hayatını kaybetmesine ya da evlerinden, ülkelerinden göç etmesine ne yazık ki bir dur diyen henüz çıkmadı. İşte bu durum bizlere, Anavatan Türkiye’nin varlığının bizler için ne kadar büyük bir değer olduğunu bir kez daha anlatmaktadır.
"Bundan sonra en asli görev devleti korumak ve yüceltmek"
Bundan sonra şartlar ne olursa olsun, her Kıbrıs Türkünün en asli görevi büyük acılarla ve fedakarlıklarla elde edilen bu vatana sahip çıkarak devletimizi her daim korumak ve yüceltmektir.
Geçen 48 yılda Kıbrıs Türk halkı, Anavatan Türkiye Cumhuriyeti’nin desteği ve işbirliği ile her türlü haksız baskı ve izolasyona rağmen imkanlarını zorlayarak büyük ilerlemeler katetmiştir. Anavatan’ın desteğini her zaman yanımızda hissetmek bizlere büyük güven vermektedir. Gelinen noktada Türkiye Cumhuriyeti ile KKTC’nin sarsılmaz bağlarla bağlı ilişkilerinin önemi çok büyüktür. Anavatan Türkiye’nin destekleri ile başta ekonomi olmak üzere her alanda ülkemizi kalkındırmaya yönelik çabalarımız sürmektedir.
Bu duygu ve düşüncelerle, tüm varlığını halkına ve varoluş mücadelesine adayan merhum liderlerimiz Dr. Fazıl Küçük ve Rauf R. Denktaş’ı, ayrıca dönemin T.C. Başbakanı Bülent Ecevit’i saygı ile anarım. Kıbrıs Türk Halkı için kahramanca savaşarak özgür bir yaşama kavuşmamız uğruna canlarını ortaya koyan Mücahit ve Mehmetçiklerimize, güç ve desteğini bizden asla esirgemeyen Anavatan Türkiye’ye minnet ve teşekkürlerimi iletirken, aziz şehitlerimizi rahmetle, gazilerimizi saygı ile anar, bu anlamlı günün coşkusunu paylaşan tüm halkımıza en içten sevgi ve saygılarımı sunarım."
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.