Bundan önceki yazımda Türkiye ile her konuda uyum içinde hareket etmeye çalışan, daha doğrusu TC yetkililerinin verdiği direktifleri harfiyen yerine getiren KKTC Bakanlarına(!) “kafa uymadıktan sonra ayak uydursanız ne olacak ki” demiştim.
Onlar da neler olabileceğini gösterdiler adeta.
“İleri saat uygulamasına” geçemeyip Türkiye ile uyumlu kalacağız diye, çalışma saatlerini aldıkları karara uydurmaya çalıştılar.
Sonuç olarak da çalışma saatleri tabiri caizse Arap saçına döndü?
Hatta öyle ki karar alanlar bile neyin ne olduğunun farkında değil.
Kim kaçta çalışacak; Kim işe gidecek kim gitmeyecek, o işe giderken bu neyapacak belli, değil.
Bulmaca ve zeka oyunlarını çözmeye bayılan ben işin içinden çıkamadım.
Tam anlamıyla bir bulmaca.
Ama zaten halka da bu gerekliydi.
Halk bunu çözmeye çalışırken yıl bitecek ve bu sorun da ortadan kalkacak.
Böylece hükümet(!) de rahat etmiş olacak.
Ama ne yazık ki, halk pek de rahat etmeyecek.
Özel sektör çalışanları ile kamu görevlileri arasındaki çalışma saati adaletsizliği daha da derinleşecek.
Sabahın köründe kalkıp işe gitmek zorunda kalan özel sektör çalışanının, işçinin, çiftçinin çocukları sabahın köründen okul saati gelene kadar yine sokakta kalacak.
Geçen seneki acı tekrarlanacak diye her gün yüreğimiz ağzımıza gelecek.
Gece yarısı sokaklara dökülen çocuklar kazasız, belasız eve dönsün diye dualar edeceğiz.
Kamu çalışanları enerjilerini “acaba bu gün kaçta işe gideceğiz?” diye araştırmaya harcayacak.
Okula geç gelenden ya da iş gelmeyenden kimse hesap soramayacak.
Çünkü Türkiye’nin aldığı “saat uygulaması” KKTC’ye uymadı.
KKTC’ye uymayan saat uygulanmasına uydurulmaya çalışılan uydurma çalışma saatleri de hiçbir şeye uymadı.
Sözün özü; Yine kaos ve kaostan medet uman siyasiler sayesinde yine KKTC’de her şey uydurma kaldı.
Bakanların ayakları TC ye uydu ama halkın kafası bakanlara uymadı.
O yüzden de hükümetin uydurduğu çalışma saatleri toplum yapısına uymayıp halka ceza olarak kaldı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.