Westwood, yozlaşmış ve adaletsiz dünyada, punk'ı ortaya çıkardı, modayı fethetti ve küresel bir imparatorluk kurdu.
Yeni romantik akımı başlatan Westwood, kıyafetlerin insanları seksi hale getirdiğini düşünüyordu.
Amacı insanları "sarsmak", daha iyi bir dünya kurmaktı.
Her şey değişiyor
Vivienne Isabel Swire, 8 Nisan 1941'de İngiltere'de Tintwistle köyünde doğdu.
Ailesi işçi sınıfındandı. Ellerini kullanarak iyi şeyler yaratıyor ve kızlarını da bunu yapması için cesaretlendiriyorlardı. Ancak onun okuma aşkı karşısında çaresiz kalmışlardı.
Onun özenilesi bir kendine güveni vardı, sıra dışı bir zanaatkar olduğuna inanıyordu.
Aile 1958'de Londra'ya taşındı. Vivienne burada gittiği sanat okulunu bir dönem sonra bıraktı. Kendine güveni vardı ama işçi sınıfı bir kızın bu şekilde bir hayat kurabileceğine ikna olmadı.
İlkokul öğretmeni olmak üzere eğitim aldı, elektrik süpürgesi fabrikasında çalışan Derek Westwood ile evlendi. Vivienne evlenirken kendi gelinliğini ve takılarını tasarladı. Bir yıl sonra doğum yaptı.
Ardından her şey değişti.
Erkek kardeşi Gordon, 19 yaşında bir sanat öğrencisini onun evine getirdi. İsmi Malcolm McLaren'di.
McLaren "punk'ın babası" olacaktı.
İkili Clapham'da küçük bir apartman dairesine taşındı, bir çocukları oldu ve dünyayı sarsan, bazen de ürküten bir kültürel devrim yaptılar.
McLaren zor biriydi. Annesi seks işçisiydi, onu yetiştiren büyükannesinin mottosu ise "Kötü olmak iyi olmaktır ve iyi olmak sıkıcıdır" idi.
Vivienne oğullarını doğurduktan sonra onu hastanede ziyarete altı gün sonra gitti, kendisine "baba" denmesini reddetti.
Westwood'un çocukluğu mutlu geçti ancak yaratıcılık anlamında bir çöldü. McLaren onun için uyanıştı, onu sanatla ve müzikle tanıştırdı.
1970'lerde McLaren'in menejerliğinde Sex Pistols grubu ortaya çıktı.
Westwood, başkent Londra'da Chelsea'nin kalbi King's Road'ta punk'ın yüzü olacak bir dükkan açtı. Dükkan birkaç isim değişikliğinden sonra sadece "SEX" adını aldı.
Kıyafetler başka hiçbir şeye benzemiyordu, radikaldi, bireyseldi. Bu dünyaya Punk adını verdiler.
Punk yalnızca moda değildi. Siyasi bir hareketti, amaç devrimdi. Westwood ise takipçilerinin bu ana fikri kaçırdığını düşünüyordu. Küresel adaletsizlik unutuluyordu.
Westwood sonunda gerçekle yüzleşti ve kendini modaya adadı. McLaren'le birlikte efsanevi koleksiyonlar hazırladılar. Bir dönem sonra yoluna tek başına devam etti.
Bu "Yeni Romantik" akımın başlangıcı oldu.
Sonunda büyük bir servet sahibi oldu, dünyaca ünlü bir markaya dönüştü.
1989'da Women's Wear Daily dergisinde Armani, Lagerfeld, Saint Laurent gibi isimlerle beraber 20. yüzyılın en iyi altı tasarımcısı arasındaki tek kadın olarak yer aldı.
Bu başarısı onun devrimden vazgeçtiği anlamına gelmiyordu. Sanatının bir amacı vardı.
Modellerini punklaşmış siyasiler gibi giydiriyor, yönetici sınıfa göz kırpıyordu.
Bireysel özgürlüğü, nükleer silah karşıtlığını öne çıkarıyor, iklim değişikliği tehdidiyle savaşıyordu.
Yardım kuruluşlarını destekliyor, Yeşil Parti'ye yardım yapıyordu.
WikiLeaks'in kurucusu Julian Assange'ın Ekvador Büyükelçiliği'nde düzenli ziyaretçilerindendi.
Vivienne 1992 yılında, bu kez Avusturyalı bir moda öğrencisiyle evlendi. Eşi, MacLaren'ın tam tersiydi, sakin ve destekleyici.
King's Road'daki dükkan hala aktif. İsmi World's End. "Punk'ın annesinin" açtığı savaşların izlerini taşıyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.