• BIST 9724.5
  • Altın 2968.283
  • Dolar 35.1895
  • Euro 36.7272
  • Lefkoşa 18 °C
  • Mağusa 18 °C
  • Girne 19 °C
  • Güzelyurt 17 °C
  • İskele 18 °C
  • İstanbul 7 °C
  • Ankara 7 °C

YA İTTİFAK YA İLHAK !!!!

Ayşegül Garabli

Seçim miydi, referandum muydu, tiyatro mu ?

Burak Kut’un şarkısı gibi  “yaşandı bitti saygısızca”

Bir tarafta sadece emeği ve yüreği ile mücadele edenler, diğer yanda Müdahaleler, demagoji, manipülasyon, tehditler, baskılar ve paranın gücü.

Buna rağmen aradaki fark % 1,7

Bunu bir teselli olsun diye yazmıyorum elbette.

Seçim sonuçlarının sebeplerinin  ve gelecek günlere yansımalarının nasıl olacağının iyice analiz edilmesi gerektiği düşüncesinde olduğum için yazıyorum.

Yoksa her şey aleni gözler önünde yaşandı ve herkes bu seçimin kazanılmasında  müdahalenin en büyük etken olduğunu biliyor.

Ama asıl dikkat çekmek istediğim kısım da burası.

Müdahalelerin neden aleni yapıldığı kısmı?

Türkiye yetkilileri aleni müdahale edecek kadar acemi miydiler?

Kıbrıs’a gelip burada açıkça sahada çalışan TC Milletvekilleri bundan önce yaptıkları gibi gizli saklı çalışma yapamazlar mıydı ki aleni kendilerini göstere göstere yaptılar.

Elbette ki istedikten sonra gizli kapaklı yapılırdı ve kimsenin de ruhu duymazdı.

Ancak maksat sadece seçim kazandırmak değildi.

Amaç müdahale yapılmasını normalleştirmek ve halkın artık bu müdahaleleri  hazmedip, çaresizlik içinde kabullenmesini sağlamaktı.

Bu gün Türkiye’deki muhalif  Televizyonlarda bile bu müdahalenin normal olduğu konuşuluyorsa amaç budur.

Türkiye yerel seçimlerinde bile kendi iktidarlarının yaptığı müdahaleleri kabullenmeyip bir hak ihlali görenler bile bu gün televizyonlara çıkıp, “Türkiye ilk kez mi müdahale ediyor.” diyerek yapılan müdahalelerin normal olduğunu savunuyor.

Geçen gece HALKTV’ye katıla ve her seferinde hak ve halk savunuculuğunu iddia eden Erol Mütercimler  bile ne dedi?

“Türkiye ilk kez müdahale etmiyor ki.74 den beri müdahale var ve bu normaldir. Çünkü Kıbrıs bizim için stratejik ve jeopolitik açıdan çok önemlidir ve Akdeniz’e açılan bir nefes borusudur.  Ama keşke müdahaleler bu kadar aleni yapılmasaydı”

İşte bu söylemlerin altındaki niyetler  doğru okunmalıdır.

Bu söylem sadece müdahaleler yapıldığının itirafı değil, aynı zamanda hem Türkiye’nin Kıbrıs’a bakış açısının özetidir, hem de müdahaleleri normalleştirme söylemidir.

Türkiye’de ister sağ olsun ister sol tüm kesimler, Kıbrıs’ı Türkiye’nin güvenliği için bir kalkan olarak görüyor.

Kıbrıs halkı da Türkiye’nin Kıbrıs için, Kıbrıs’ın da Türkiye için  önemin farkında ve buna itiraz eden de yok.

Öyleyse sorun ne?

Neden Türkiye’deki bazı kesimler  seçimlerimize müdahale etme gereği duyuyor?

Çünkü uluslar arası hukuktan ve anlaşmalardan dolayı Türkiye’nin burayı ilhak etmesi de mümkün değil, KKTC’yi tanıtması da.

O yüzden resmen yapılamayacak bir ilhakın gayri resmi uygulanmasıdır amaç.

İşte bu yüzden müdahalelerin normalleştirilmesine çalışılıyor.

Çünkü bu gün “müdahale normaldir “ dedirttikten sonra yarın “yönetmesi de normaldir” kısmına gelinecek.

Tıpkı  bilinçli bir şekilde yaratılan “Parayı veriyorsa düdüğü de çalar”  yanlış ve yanlı algısı gibi.

Yavaş yavaş halk resmi olmayan bir ilhak sürecine hazırlatılıyor.

Bu yüzden de  seçim sonucundaki  % 48 lik oranın toparlanması ve doğru stratejilerle hareket etmesi çok önemlidir.

Bu seçimin sonucu doğru okunmalıdır ve  seçim sonucu salt “köken” ve “ satılan oylar” üzerinden değerlendirilmemelidir.

Bu sadece mazeret olarak kalır ve başımızı kuma gömmekten öteye gitmez.

Zira %48 lik dilimin içerisinde barışa, özgürlüğe, adalete ve egemenliğe inanan, müdahalelere ve biat kültürüne karşı çıkan , her kökenden ve her partiden insan vardı.

Bu insanların inancı ve mücadelesi yarım kalmamalı.

Bu değerlere inanan küçük ya da büyük tüm partiler, sendikalar ve sivil toplum örgütleri bir ittifak çatısı altında buluşmalı.

Dağınık % 48 lik oran ortak bir hedefte tek bir ittifak çatısı  altında  örgütlü hale getirilmeli.

Aksi taktirde bu oran da dağılacaktır, iç siyasete yönelik genel seçimler de anlamını yitirecektir.

Şimdiden dillendirilmeye başlanan “Başkanlık sistemi” ile tek adam rejimine geçilip, Kıbrıs kültürü de Kıbrıs’ta, Kıbrıslılık da yok olup gidecektir.

Şu an seçilen Sn. Ersin Tatar’ın hem Cumhurbaşkanlığı görevimi yürüteceğim hem de bakanlar kuruluna başkanlık edeceğim. Başbakana gerek yoktur” söylemi de tesadüfi bir söylem değildir ve gidilmek istenen yolun habercisidir.

O yüzden ya ittifak, ya da ilhak !!!!

Kıbrıs halkının başka şansı kalmamıştır.

 

 

 

 

 

  • Yorumlar 2
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
    Yazarın Diğer Yazıları