Ne yazık ki, bazı “Solcular”, barış, özgürlük, demokrasi gibi değerleri kendi tekelinde görüyor.
Oysa ki bu değerlerin hangisi “tekele” girebilir?
Barış mı?
Özgürlük mü?
Demokrasi mi?
Bu değerlerin hepsi de, paydaşları olması gereken değerler.
Örneğin, tek başınıza “Barışı” sağlayabilir misiniz?
Kiminle barışacaksınız o zaman?
Kendi kendinizle mi?
“Barış” kişiler, taraflar, toplumlar ve nihayetinde canlılar arasında olur.
O yüzden, barış inşa edeceğiniz, kişiler ya da toplumlar arasında, hatta canlılar arasında, bir tarafı yok sayıp, tek taraflı “İnadına Barış” demek sadece slogan olarak havada kalmaz mı?
Taraflardan birinin kimler olduğunun önemi yoktur aslında, her iki tarafın da, bir biri ile barışma isteği olmalıdır.
Aksi, “ biz sizinle barışığız” şeklinde bir iyi niyet göstergesi olur ancak.
Misal geçen günkü Newroz kutlamaları.
PKK veya APO ya da Kürdistan sloganlarının atıldığı bir kutlama, sadece bu değerler için yapılmış bir eylemdir.
Ayrıştırıcıdır, ayrılıkçıdır.
Eee “Barışacağınız “ taraf nerede?
Bu bir Barış ve kardeşlik kutlaması mıydı?
Eğer öyleyse, neden sadece “PKK”, “APO” ve “Kürdistan”?
Eğer sadece bu sloganlar atılıyorsa, kimse kusura bakmasın ama bu bir Barış isteği değil, propaganda mitingdir.
PKK ve PKK sempatizanları, her fırsatı bu amaçları doğrultusunda kullanabilir.
Amaçlarına ulaşmak için “Barış” sloganına sığına bilir.
Peki ya bizim kendisine “ sol” diyen siyasilerimiz?
Bir örgüt propagandasının yapıldığı miting için, “İnadına Barış” gibi boş bir slogan kullanabilirler mi?
Soruyorum o zaman, ey “ inadına barış” diyen vekiller; kiminle inatlaşıyorsunuz?
Kim kimle ve nasıl bir yöntemle barışacak?
Haa derseniz ki, “bu bir barış ve kardeşlik kutlaması değil de, etnik bir köken üzerinden bir hak arama mücadelesiydi”, o zaman sloganlarınızı doğru seçersiniz, biz size katılırız ya da katılmayız ama en azından “ Barış” gibi bir değer, boş yere kullanılmayıp, içi boşaltılmaz.
Diğer yandan, bir hafta önce, Ankara’da yaptığı bombalı saldırı ile, Türk, Kürt ayrımı yapmaksızın 38 masumun ölümüne sebep olan bir örgütün sloganlarının atıldığı bir miting yapılıyorsa,
Bu mitingin bir gün öncesinde , diline dinine ve milliyetine bakılmaksızın, masumlar, teröre kurban edilmişse,
Bu Dünya barışı adına bir darbedir.
Barışa yapılan bu darbede tüm Türkiye acı içindeyken, davullu zurnalı halayların çekilmesinin neresi, barış ile bağdaşır.
Hadi diyelim, PKK sempatizanları, bu acıdan etkilenmedi ve halay çekti.
Barış sürecini yürüten Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın bu halayda ne işi vardı?
Barışın inşa edileceği taraflardan birisi ve tabi ki, kayıp veren diğer ülkeler acı çekerken, yetkililerimizin halay çekip eğlencenin dibine vurması, barış ruhu ile ne kadar örtüştü?
Sn. Cumhurbaşkanımızın, “Kardeşlik ve barış kutlamalarına katıldık” söyleminde kardeşlerden diğeri neredeydi?
Kardeşlerden birisi ağlarken diğeri halay çekiyorsa, kim kimle barış yapacak?
Kaldı ki, Kürtler, yaslarını en ağır şekilde tutan ve asla eğlenceye yer vermeyen bir millet.
Öyleyse, kim kimle kardeşti o meydanda?
Zaten sorun Türkler ve Kürtler arasında mı?
Özellikle desteklediğim ve politikasına güven duyduğum bir Cumhurbaşkanının, bütün bunları dikkate almadan, sadece bir “Barış” söyleminin peşinden gitmiş olmasını ve diğer tarafta acılar yaşanırken halay çekmesini, doğru bulmadığım gibi, “barışa” yüklediği anlamı da sorgular duruma geldim.
Yakıştıramadım ve hayal kırıklığına uğradım.
Yakışmadı Sn. Cumhurbaşkanım, yakışmadı..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.