YKP Sekretarya üyesi Alpay Durduran Kıbrıs sorunundaki son gelişmeleri değerlendirdi. Açıklama şöyle:
Görüşmeler başlıyor. İlk adımı Akıncı ile Anastasiades atıyor. Olasılık ortaya çıkar çıkmaz ‘siyasi eşitliğimizden ödün vermeyiz’ meydan okumasını işittik.
Siyasi eşitlik 1980 başlarında konu edildi ve sayısal eşitlik değil siyasi eşitlik olduğu kabul edildi. Ortak bildirilerine göre sayısal azınlık olan Türk yurttaşlar temel kararlarda etkin rol alacaklar. Ancak tüm kurumlarda eşit sayıda yer alacak değiller. Uzun uzun yönetimde nasıl bir düzenleme olacağı görüşüldü.
Şimdi de ‘asla ucu açık görüşme olmaz’ denilerek programlı ve sonuç odaklı ısrarıyla bir araba laf dinledik.
Şimdiye kadar ucu açık yani ne zaman başlayıp ne zaman biteceği programlanmamış görüşme olmadı ama sanki başkalarının işi gücü yok da sonuç almaya yönelmemiş üst düzeyde toplantı yapmaya çalışıyorlarmış gibi ‘sert’(!) açıklamaları üst üste sıraladılar. Neden?
Demek ki yetkililere değil halka mesaj vermek ve halkı yanlış bilgilendirmek çabası ortadadır. Onun içindir ki iki tarafta da çözüm çabaları içte siyasi ortaklar arasında sert tartışmalara yol açıyor.
Uluslararası ilişkilerde çözüm ısrarı ve Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi istemi sürüyor ve başarısızlığın ardından yeniden görüşmelere başlanması isteği tekrar edip duruyor. Onun içindir ki bu baskı karşısında yeniden masaya dönüyorlar.
Ardı ardına masaya dönmek için ortamı hazırlama çalışmaları yapmaya mecbur oluyorlar ve halkı da yeni bir durum var ve ama diğer tarafın niyetinden şüpheliyiz diye istim üstünde tutuyorlar.
Çözümü güçleştirecek adımları atmamaya söz verdilerse de ellerinden geleni esirgemiyorlar.
İki tarafın da bazen haklı bir konuda bazen haksız konuda attığı adımlar nedeniyle de BM yardımcılarını aynı görüşmede diğer tarafı tutmakla suçluyorlar. Birinciye göre ikinciyi, ikinciye göre birinciyi tutan BM genel sekreteri ihanet içindedir diyorlar. Nasıl olur da her seferinde BM görevlisi hem iki tarafı destekliyor hem de iki tarafın aleyhinde çalışıyor anlaşılamıyor.
Taraflara ‘madem çözemiyorsunuz niye dönüp yine görüşmelere başlıyorsunuz’ ve ‘ille de her iki tarafın da suçladığı BM çerçevesinde görüşme yapmakta ısrar ediyorsunuz’ demeyen halk da taraf tutmaya devam ediyor.
Siyasi ve sosyal bilimler böyle ortamların ancak devletlerin halkı kontrol etmek için yanlış bilgiler yaymakta başarılı olmaları yüzünden oluştuğunu anlatır ve devletin kamuoyu yaratmak için özgürlükleri ve demokrasiyi çiğnemesine bağlar. Tıpkı Suudi Arabistan’da olduğu gibi devletin tutumuna karşı halka gerçek gördüğünü anlatmak isteyen gazeteci yazar Kaşıkçı’nın öldürülmesine kadar giden kamuoyu yaratma çabasının Suudi Arapları başka dünyada yaşattığı gibi… Bizde de kıbrıs sorunu Kıbrıs’ın yeniden birleşmesi çalışmaları sürer gider ama çabalar gizli amaçlarla buna engel olursa halk engelleyenlere değil çözüm isteyenlere hain damgası vurur.
Onun içindir ki BM hem onları bir an önce masaya dönmeye çağırır ama aynı zamanda ‘bu kez ciddi olun’ diye uyarır. Ciddiyetsizlikle suçlananlar ise gık demezler.
Bu oyuna son vermek halkın elindedir denilir ama halkın elinde olan sadece yönetimlerini kamuoyu yaratmak için baskılara son vermek için oyunu devletin gücünün böyle işlerde kullanılmasını önleyecek olanlara vermektir. Halkımız devletin yanlış bilgilendirme yapmasının suç olduğunu ve suçluların cezalandırılmasını istemesi halinde bu iş anlaşılabilir hale gelir ve çözüm gelir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.