Yalnız ölümün hikayesi…
“ Yolculuk nereye kısmetse, komşu?”
O sabah, Alican Usta’nın komşuları Nermin Hanım ve eşi Galip Efendi, sabah erken saatte evden çıktılar…
Galip Efendi’nin elinde büyükçe bir valiz vardı…
Bu ağır valizi taşımakta zorlanıyordu…
Yetmiş beşini geçmişti, yorgundu… Ve son zamanlarda yürümekte bile zorlanıyordu. Kısa mesafede soluk soluğa kalıyordu!
Son günlerde aynaya baktığı zaman, yüzünün sararmış olduğunu fark ediyordu…
Ellili yaşlarında da ciddi bir rahatsızlık geçirmişti…
Ancak bu derece yıkılmamış ve kısa zamanda toparlamıştı o zaman!
***
Hiç kimseye görünmeden evden çıkmak istiyorlardı…
Ancak, her sabah müzmin bir öksürükle birlikte, pencere kenarında sigara içen komşuları Alican usta onları görmüştü…
Aksiliğe bak!
“ Şeytan uyduracak işte… Tövbe tövbe!” diye mırıldandı Nermin Hanım!
İsteksizce, komşusuna cevap verdi:
“ - On beş günlüğüne Antalya’ya tatile gideceğiz, komşu… Biraz dinlenelim dedik!”
Yalan söylemişti komşusuna Nermin Hanım…
Alican Usta da anasının gözü, yutar mı bu yalanı!
“ Aman komşu, bu kış günü ne tatilidir bu! Üşütür hasta olursunuz..!”
Arka arkaya birkaç defa öksürdükten sonra devam etti…
“ - Galip Efendi de bir şey demedi, dün sokak başında ayaküstü konuştuyduk amma…”
Nermin Hanım aceleyle evin önünde bekleyen taksiye bindi…
Sürücü Galip Efendinin elinden valizi alarak bagaja koydu…
Ve son model Mercedes taksi, süzülerek evin önünden uzaklaştı…
Alican Usta bu gidişin gidiş değil, bir kaçış olduğunu sezmişti!
Pencereden dışarı okkalı bir tükürük bıraktıktan sonra, bir şeyler mırıldandı kendi kendine…
***
Havaalanı yolunda hiç konuşmadılar…
Nermin Hanım üzgün ve donuk bakışlarla dışarıya bakıyor, sanki nereye ve niçin gittiğinin bilincinde değilmiş gibiydi!
Düşünceleri onu elli yıl öncesine götürdü…
Galip Beyle ilk tanıştığı lise yıllarını anımsadı…
İkisi de okulun tiyatro kolundaydılar… İlk sahneledikleri oyun Namık Kemal’in “ Vatan Yahut Silistre” oyunuydu!
Uzun boylu, zayıf, siyah saçları vardı Galip’in… Yakışıklı delikanlıydı…
Okulun futbol takımının da en iyi oyuncularından biriydi. Onun maçlarını izlemek için derslerden kaçtığını anımsadı…
Kıbrıs’ta zor yıllardı o yıllar…
Eokacılar İngiliz askerlerini vuruyor, her gün öldürülen asker ve eokacıların haberleri yayılıyordu…
İnsanlar sokağa çıkmaktan korkuyorlardı…
***
Taksi havaalanı kavşağını döndükten sonra kendine geldi Neriman Hanım…
Çok sevdiği, ömür boyu birlikte yaşadığı, aynı yastığı paylaştığı kocası Galip Bey, amansız bir hastalığa yakalanmıştı…
Türkiye son umuttu!
Lösemi demişti doktorlar…
Taksi Havaalanı kapısında durdu!
Şoför, Galip Bey’in inmesine yardım etti…
“Bu gidişin gelişi olmayabilir, hakkınızı şimdiden helal edin!” dedi…
Nermin hanımın gözlerinden sessizce yaşlar boşandı…
***
Galip Beyden bir daha kimse haber alamadı!
Komşusu Alican usta, köşe başındaki markette mahalleden bir tanıdığıyla konuşurken şöyle dediği duyuldu:
“ Çocukları olmadı! Yalnız yaşadılar ve yalnız öldüler. Allah kimseye böyle bir yalnızlık nasip etmesin!”
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.