Yatırım yapmayan veya zamanında yapamayan bir kurumun çağın koşullarına uyum sağlaması ve ayakta kalabilmesi mümkün değildir. Bu durum bence devletler için de geçerlidir. Devletimizin durumunu sonra değerlendirmek isterim ama, şimdi 15 ay yönetim kurulu üyeliği yaptığım Kib-Tek ile ilgili değerlendirme yapak istiyorum.
Mart 2018'de göreve geldiğimiz andan itibaren kurumun üretim planlaması ile ilgili ciddi bir çalışma yürüttük. Haziran 2018'de ortaya bir rapor ve buna bağlı olarak bir üretim stratejisi koyduk. Ben şahsen raporda yer alan verileri çok sorguladım ve her yönünü değerlendirmeye çalıştım. Nasıl düşünürsek düşünelim kısa vadeli strateji değişmiyordu. Hemen daha verimli çalışan, yedek ve puant yük sorununu çözebilecek santral yatırımı yapmamız gerekiyordu. Hiç tereddüt etmedik ve uluslarası ihale kararını aldık. Tereddüt etmedik çünkü raporun sonucu ile hükümet programının sonuçları %100 örtüşüyordu. Hatta bizden önceki yönetim kurulu da benzer kararı almış fakat yürütememişti. Ama bu sefer sorun olmaz diye düşündüm çünkü hükümet programında konu netti.
Maalesef süreç sorunsuz olmadı, dönemin ilgili Bakanı Sayın Özdil Nami'yi ikna edemedik. Top sürekli taça atıldı. Şuna da bakalım, bunu da araştıralım... Hepsini yaptık. Kasım 2018’de daha kapsamlı bir rapor hazırladık. Aksa'nın sözleşmesinin sona ereceği Mart 2024'e kadar neler yapılması gerektiğini rakamlarla ortaya koyduk, ancak Özdil Nami ikna olmadı. Uluslararası ihale için önergeyi Bakanlar Kuruluna götürmedi.
Bu durumda alternatif yollardan birisi Kib-Tek Yönetim Kurulunun yetkisi içinde olan yerel ihale kararı almaktı. Partime durumu anlattım ve bu karar için onay aldım. Diğer yönetim kurulu arkadaşlarımız da aynı yöntemi izleyecekti. Hükümet programında yazan hedefleri gerçekleştirmek için bu kararı almamız gerektiğini hep düşünmüştüm, aksi takdirde yönetim kurulunda görev almanın bir anlamı yoktu. Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hüdaoğlu da aynı kararlılıktaydı. Sonuç olarak Aralık 2018'de uluslararası ihale sürecinden sonuç alamadığımız için oy birliği ile Yerel İhale kararı aldık. Noldu biliyor musunuz? İlgili Bakan Hükümette kıyamet kopardı. Peki biz bunun olacağını biliyor muyduk. Tabiki biliyorduk. Partimizi Hükümette temsil eden bakanlara dedik ki, neden yerel ihale kararı alıyorsunuz deyip uluslararası ihale için konunun Bakanlar Kuruluna getirilmesini talep edin.
Bize söylenen bu talebin ilgili Bakana iletildiği oldu, ancak ilgili bakan ihale kararından önce Yönetim Kurulu Başkanı Ahmet Hüdaoğlu'nun görevden alınmasını talep etti. Sonuçta Ahmet Hüdaoğlu görevden alındı ama Uluslarası İhale için Bakanlar Kuruluna da ilgili bakan tarafından söz verildi.
Evet çok hızlı ilerlememiz gereken bir konuda maalesef Bakanlar Kurulu kararı Nisan 2019'un sonunda alındı. Zor oldu ama hükümet programına uygun bir kararı bakanlar kurulundan geçirmeyi başardık. Başardık ama hikaye orda bitmedi arkasından hükümet bozuldu.
Kararın üzerinden 4 ay geçti fakat ihale süreci yeni hükümet tarafından yürütülmedi.
Yatırım yapmak önemli tabii ki ama yine de bu önemi biraz açmak lazım. Kıb-Tek veya başka bir deyişle Kıbrıs’ın Kuzeyinde yaşayıp Kıb-Tek’den elektrik enerjisi satın alan insanlarımız her yıl yaklaşık 170 milyon Dolar yakıt parası, buna ilaveten Aksa’ya Yaklaşık 27 Milyon Dolar kira ödemektedir. Aksa’nın sahip olduğu santrallerin bugünkü toplam yatırım bedelinin yaklaşık 100 milyon dolar olduğunu düşünürsek 4 yıllık kira bedelinin tüm yatırımı ödeyebilecek durumda olduğunu görebiliriz. Kanımca bu kabul edilebilecek ve sürdürülebilecek bir durum değildir. 12-15 yıllık bir kredi ile rahatlıkla kuruma yılda 10 milyon dolara mal olacak bir yatırım yerine eski ve yıpranmış santraller için yılda 27 milyon dolar kira ödeyip 2024’ten sonra da bu durumu devam ettirmemek için gerekli yatırımları yapmamak kabul edilebilecek ve hatta masum görülebilecek bir şey değildir. İşin kira bedeli kısmı böyle iken gelelim yakıt kısmına: Nisan 2019’da Bakanlar Kurulu tarafından ihale kararı alınan 4 santral (AKSA’nın sahip olduğu kapasitenin yarısı) ile buhar türbinlerinden %30 daha verimli çalışan ve dolayısıyla aynı zamanda daha az emisyon yayan bir yatırım gerçekleşmiş olacak. Bu santrallerdeki %30 verimlilik ise bu yıl itibari ile yılda yaklaşık 12 milyon dolar yakıt tasarrufu demek oluyor. Her yıl artan elektrik talebiyle daha fazla devrede kalması gereken verimsiz buhar türbinleri yerine bu santraller daha fazla devrede kalacağı için 12 milyon dolarlık tasarruf da her yıl büyüyerek devam edecektir. Bilinmelidir ki yakıt tasarufu aynı zamanda daha az emisyon ve daha az çevre kirliliği demektir ki bunun da bir ekonomik getirisi vardır. Söz konusu 4 santral ayrıca doğal gaz ile de çalışabilecek nitelikte olacağı için 2024’e kadar Doğal Gaza geçiş stratejisinin de ilk adımı atılmış olacaktır. Sıvılaştırılmış Doğal Gaza geçiş (LNG), Türkiye ile enterkonneksiyon, Binalarda enerji verimliliği ve Photovoltaik Panel entegrasyonu gibi ciddi yatırımlar ise atılması gereken diğer önemli adımlardır. Bu konulara daha sonra daha detaylı değinmek ihtiyacı da olacaktır, ancak özetle bugün şunu net bir şekilde söyleyebilirim ki yaklaşık 45-50 milyon dolarlık ihale kararı alınmış bir yatırımı geciktirmenin yıllık maliyeti 13 milyon dolardır ve aynı zamanda 2024’e kadar yapılması gereken yatırımları yapmamanın yıllık boş yere ödecek kira bedeli yaklaşık 17 milyon dolardır. Yani yıllık gereksiz yere harcanan kaynak 30 milyon dolardır. Ayrıca bilinmelidir ki daha ucuz ve daha temiz elektrik üretmek için devlet adım atmazsa özel sektörün bunu yapması mümkün değildir, mümkün olsa AKSA bunu çoktan yapardı. 2024’e kadar gerekli yatırımlar yapılmaz ve alternatif oluşturulmazsa devletin önüne konan fiyatlardan elektrik almak mecburiyetinde kalınacaktır. Daha ucuz ve daha temiz elektrik hayal olacaktır.
Hal böyle iken, neden kurumun yatırım yapması engelleniyor, neden kararı alınan bir ihale yürütülmüyor. Neden bu karara imza atan bakanlar sessiz kalıyor ve hiç rahatsızlık duymuyor. Bu işlerin bu kadar geciktirilmesine ve yapılamamasına neden olan şey sadece yöneticilerin beceriksizliği mi, yoksa girişde yazdığım gibi “yatırım yapmayan veya zamanında yapamayan bir kurumun çağın koşullarına uyum sağlaması ve ayakta kalabilmesi mümkün değildir” gerçeğinden hareket ederek kurumun ayakta kalabilmesi engellenmek mi isteniyor. Acaba bu engellemelerin nedeni özel işletmelerin bu kurum üzerinden yılda kazanabilecekleri 10 milyonlarca dolar olabilir mi. Acaba bu özel işletmelerin bazı siyasilere ve yayın organlarına sağladıkları desteklerin konuya bir etkisi oluyor mudur?
Önceki hükümet döneminde hükümet programındaki net ifadelere rağmen, yatırım kararı ile ilgili yaşanan sıkıntılı süreci de düşündüğümde, aslında UBP'ye diyecek pek bir şey bulamıyorum, UBP’nin tavrı beni şaşırtmıyor da. Ancak ihale kararında imzası olan HP'li bakanlar kurulu üyeleri Tolga Atakan, Ayşegül Baybars, partinin başkanı Kudret Özersay Siz 4 ay önce almış olduğunuz bu kararın yürütülmemesinden hiç rahatsız olmuyor musunuz diye sorma ihtiyacı duyuyorum. Hani her şey daha fazla icraat yapabilmek daha sağlıklı bir düzen kurabilmek içindi dediğiniz için Size sorma ihtiyacı duyuyorum. Tabii 4 ay önce yanlış bir karar almışız da diyebilirsiniz, onu da kabul ederim, başka da Size bir şey sormam. Bir de Kıb-Tek yönetim kurulunda beraber görev yaptığım ve çok değer verdiğim arkadaşım Yusuf Avcıoğlu var. Kendisi şu an Kurumda Asbaşkan, hiç kimse cevap vermezse, ses çıkarmazsa bile, inanırım ki Yusuf Avcıoğlu neler olduğunu ve ne yapılması gerektiğini bu topluma açıklıkla söyler.
Bitirirken şu notu da meraklıları için belirteyim: Kurumun üretim alanında yatırım sorununun dışında da sorunları var. İletim, dağıtım yatırımları, ihale sorunları, gereğinden fazla personel giderleri gibi... bunları da daha sonra değerlendirmek isterim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.