• BIST 9363.89
  • Altın 2907.517
  • Dolar 34.564
  • Euro 36.6366
  • Lefkoşa 17 °C
  • Mağusa 20 °C
  • Girne 20 °C
  • Güzelyurt 16 °C
  • İskele 20 °C
  • İstanbul 12 °C
  • Ankara 11 °C

Yeşim Dede: İki devletli çözüm söylemlerinin uluslararası toplumda bir karşılığı yok

Yeşim Dede: İki devletli çözüm söylemlerinin uluslararası toplumda bir karşılığı yok
Yeşim Dede:  İki devletli çözüm söylemlerinin uluslararası toplumda bir karşılığı yok

 

  1. Bize kendinizden biraz bahseder misiniz?

 

1972 yılında Lefkoşa’da doğdum. İlkokulu Gazi İlkokulu’nda, ortaokul ve liseyi Gazimağusa Türk Maarif Koleji’nde okudum. Yükseköğrenimimi Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih, Coğrafya Fakültesi, Yunan Dili ve Edebiyatı Bölümü’nde, Yüksek Lisansımı ise Doğu Akdeniz Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölümü’nde tamamladım.

1995-1996 yıllarında Çanakkale Ortaokulu’nda Türkçe öğretmenliği yaptıktan sonra, 1996 yılında Doğu Akdeniz Üniversitesi’nde yarı zamanlı öğretim görevlisi olarak çalışmaya başladım. 2004 yılında tam zamanlı öğretim görevlisi kadrosuna alındım.

2007-2010 yılları arasında Genel Eğitim Bölümü’nde Bölüm Başkan Yardımcısı olarak görev yaptım. 2010-2016 yılları arasında Yabancı Diller ve İngilizce Hazırlık Okulu, Modern Diller Birimi’nden Sorumlu Müdür Yardımcılığı görevini yürüttüm. 2013-2015 yılları arasında Sürekli Eğitim Merkezi Yönetim Kurulu üyeliği, 2015- 2018 yılları arasında Sürekli Eğitim Merkezi Danışma Kurulu üyeliği yaptım. 2015 yılından beridir Üniversite Seçmeli Dersler Komitesi üyesiyim.

2009-2011 yılları arasında, Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaokullarda verilecek Yunanca dil dersi müfredatının hazırlanmasında görev aldım.

2011 yılında Doğu Akdeniz Üniversitesi Akademik Personel Sendikası’nda (DAÜ-SEN) Disiplin Kurulu üyeliği yaptım.

2018-2019 yılında Milli Eğitim Bakanlığı’nda Bakan danışmanı olarak görev aldım.

2018 yılından bugüne, Eğitim Bakanlığı’na bağlı ortaokullarda verilen Yunanca dil dersi müfredatının ve ders kitaplarının hazırlanmasında komite başkanı olarak görev yapmaktayım.

Aralık 2020 yılından beridir Kuzey ve Güney Kıbrıs’ta faaliyet gösteren Eğitim Sendikalarının (DAÜ-SEN, KTOEÖS, KTÖS, OELMEK, OLTEK, POED)  üye olduğu, 51 ülkeden 127 eğitim sendikasının ve 11 milyon üyenin temsil edildiği Avrupa Sendikaları Birliği, Eğitim Komitesi’nde (ETUCE)  tüm Kıbrıs’ı temsilen Komite üyeliği görevini sürdürmekteyim. Ayrıca, bu yıl Doğu Akdeniz Üniversitesi Senatosu’nda öğretim görevlilerini temsilen senatör seçilmiş bulunmaktayım.

İki dönemdir Toplumcu Demokrasi Partisi Merkez Yönetim Kurulu üyesiyim.

Evli ve iki çocuk annesiyim.

Neden aday oldunuz?

1976 yılından başlayarak sosyal demokrasiyi benimsemiş ve hayat felsefesi edinmiş annem Şerife Dede ve babam Mustafa Dede’nin ilkeli siyasi duruşları, benim de hayat felsefemin ve siyasi duruşumun şekillenmesinde büyük bir rol oynadı. Aktif siyasete girdiğim 2016 yılından itibaren, Parti Meclisi Üyeliği ve iki dönemdir de Merkez Yönetim Kurulu üyeliği yapmaktayım. Kadınların sosyal yaşamda olduğu kadar, siyasette de yer alması gerektiğini düşündüğüm için, yöneticilik yaptığım yıllar içerisinde edindiğim tecrübe ile toplumsal çıkarlarımızın savunulmasında, insanca yaşayabileceğimiz adil ve eşitlikçi bir yapının oluşmasına katkıda bulunabileceğime inandığım için aday oldum.

 

 

  1. Seçilirseniz ülke ve aday olduğunuz bölge için yapmayı planladıklarınız nelerdir?

 

Mağusa kenti farklı uygarlıkların zenginlik kattığı bir kültür mozaiğidir, bir liman kentidir. Birçok tarihi esere ev sahipliği yapmasına rağmen, maalesef gereken önem verilmemektedir. Mağusa kenti Othello Kalesi, Salamis Antik kenti, Mağusa Limanı, Aziz Barnabas Kilisesi ve saymakla bitmeyecek birçok tarihi mirasa sahiptir.  Özelde Mağusa’da ve genelde adamızın birçok bölgesindeki tarihi kültür zenginlikleri hak ettikleri şekilde korunacak ve gelecek nesillere aktarılacaktır. Bu bağlamda ülkemizde modern müzecilik geliştirilecek ve kültürel mirasımız korunarak, gelecek nesillere aktarılacaktır. Böylece, Ülkenin tanıtımına ve ekonomisine de katkı sağlanacaktır.

Tarihi, kültürel zenginlik ve doğal güzellikleri ön plana çıkaracak çağdaş turizm stratejileri geliştirerek, hem Mağusa kentinde hem de ülke genelinde eko turizm ve özel ilgi turizmi özendirilerek, küçük ölçekli işletmeler desteklenecektir. Bölge köylerde üretilen yerel tarım ürünleri de agro turizm çerçevesinde projelendirilecektir.

Mağusa kenti başta Doğu Akdeniz Üniversitesi olmak üzere, üç yükseköğrenim kurumuna ev sahipliği yapan bir öğrenci kentidir. Buna rağmen güvenli, sağlıklı ve etkin bir toplu taşımacılık yıllardır sağlanamamıştır. Aslında bu genel olarak Ülkemizin büyük bir sorunudur. Gerek şehir içi, gerekse şehirlerarası toplu taşımacılığın geliştirilmesi başlıca projeler arasında olacaktır. Üniversitelerin yerel yönetimlerle birlikte ülke ekonomisine katkı sağlayacak ve yerel iş gücünü destekleyecek projeler üretmeleri desteklenecektir.

Mağusa bölgesinde birçok gölet bulunmaktadır. Göçmen kuşların göç yolu üzerinde bulunan ve onlara yuva olan bu alanların ve bitki örtüsünün korunmasını sağlamak önceliklerimizden olacaktır.

 

  1. Ekonomi, sosyal, kültürel ve çevresel yaşam ile ilgili öngörüleriniz nelerdir?

 

Ülkemizde başta ekonomi olmak üzere, çalışma yaşamı, sağlık, çevre, eğitim, kamu reformu, tarım ve hayvancılık alanlarında çöküş yaşanmaktadır. Türkiye’ye bağımlı ekonomi nedeniyle yaşanan sıkıntılar ve Türk Lirasının değer kaybı bu sıkıntıları kat kat artırmış ve her alanı etkilemiştir. Bu sorunların çözümü için öncelikle kısa sürede gerçekleştirilebilecek ekonomik kalkınma hedefleri konmalıdır. Kayıt dışı ekonomik faaliyetlerin kayıt altına alınması, kamu gelirlerinin artırılması, vergi adaleti sağlanması gerekmektedir. Küçük esnaf ve üretici desteklenmelidir. Devlet hazinesinde toplanacak gelirler sosyal devlet yapısı idealleri için kaynak olacak ve her alanda gelişimi sağlayacak hale getirilmelidir. Ekonomik hayat, sosyal adalet ve sürdürülebilir gelişmenin birlikte planlanmasıyla toplumsal faydaya dönüşmüş olur. Dolayısıyla, hem ekonomik kalkınma hem de toplumun tüm kesimlerinin refah seviyesini artırmak hedeflenmelidir.

Adamızın sahip olduğu doğal ve kültürel zenginliklerin korunması ve yaşatılması aidiyet duygusunu geliştirerek sosyal uyumu güçlendirecek, ayrıca ekonomik kalkınmaya katkı sağlayacak alanlardır. Yerel yönetimler ve sivil toplum örgütlerinin katkılarıyla, özellikle köylerde üretilen yerel ürünler korunarak ev ekonomisine katkı koymaktadır. Ülkemizin kültürel zenginliğinin tanıtılması ve sonraki nesillere aktarılması devlet tarafından da desteklenmelidir.

Eskiden Kıbrıs’ımız yeşil ada olarak adlandırılırdı. Maalesef artık bundan söz etmek mümkün değildir. Doğal yaşam günden güne artan yapılaşma ile birlikte daralmaktadır. Ülkemizde mevcut ormanlık alanların korunması yanında, orman arazileri bilimsel ağaçlandırma programları ile artırılmalıdır.  Göçmen kuşların göç yolu üzerinde bulunan ve onlara yuva olan sulak alanlarımızın ve bitki örtüsünün korunması önceliklerden olmalıdır.  Yer altı ve yer üstü kaynaklar korunmalıdır.

 

 

  1. Kıbrıs sorununun nasıl çözülebileceğini düşünüyorsunuz? Sizce neler yapılmalı?

 

Çatışmaların olmadığı ve Barışın hüküm sürdüğü bir dünyaya ulaşmak, karşılıklı anlayış ve iş birliği ile mümkündür. Bu anlayışla, Kıbrıs sorununun çözümünün siyasi eşitliğe dayalı, iki toplumlu, iki bölgeli Federal bir çözümden geçtiğini düşünmekteyim. Bir Türk tezi olan Federal çözüm sadece uluslararası statü kazanılması ile ilgili değildir. Kıbrıs Türkü için sosyal ve ekonomik gelişim açısından da çok önemlidir.

Özellikle 2020 Cumhurbaşkanlığı seçiminden sonra artan iki devletli çözüm söylemleri Uluslararası toplumda bir karşılık bulamamıştır. Bu sebeple, bir an önce çözüm odaklı siyasete, tarafların daha önce karşılıklı olarak uzlaşıya varmış olduğu çerçeveye ve BM parametrelerine geri dönmesi sağlanmalıdır. Kıbrıs Türkü’nün Birleşik bir Kıbrıs’ta dünya ile bütünleşmesi için mücadele devam etmelidir.

 

  1. Türkiye ile ilişkilerde nasıl bir yol yöntem izlenmeli?

 

Kıbrıs Türkü Atatürk ilke ve devrimlerini hayat görüşü olarak benimsemiş ve bu anlayışla varoluş mücadelesi vermiş bir toplumdur. Günümüzde, 1974 öncesinin karşılıklı sevgi ve saygıya dayalı ilişkilerinin aksine, Türkiye hükümetinin bir alt yönetimi olarak algılanmasına yol açacak hale sokulmuştur. Hem buradaki, hem de Türkiye’deki gelmiş geçmiş hükümetlerin kabul edilemez bu yaklaşımları, maalesef Kıbrıs Türk halkının ve Türkiye halklarının bir birlerine bakışını değiştirmiş ve gönül bağını zedelemiştir. Ekonomik ve yönetsel bağımlılıkla, kendi ayakları üzerinde duramayan bir Toplum yaratılmıştır.

Kabul edilemez olan bu durumun devamını savunmak Kıbrıs Türk Halkına ve Türkiye halklarına ihanettir. 1974 öncesi olduğu gibi karşılıklı sevgi, saygı, ortak mücadele ve ortak faydaya dayalı, özünde güçlü bir gönül bağı içeren bir ilişki oluşturmak için ekonomik ve sosyal politikaları güçlü bir hükümet oluşumu gerekmektedir. Eşitler düzeyinde karşılıklı saygı ve diyalog ancak bu şekilde sağlanabilir.

Etiketler: , , ,
  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu habere henüz yorum eklenmemiştir.
Diğer Haberler