Geçen yıl, bir toplantıya katılmıştım.
Toplantıya, ara verildiği bir sırada; bir beyle aramızda bir diyalog geçmişti.
Son günlerde, KKTC’de düzenlenen “dini kutlamalar” bu diyalogu , hatırlattı bana.
Bu günkü kutlamaların, o günlerden başlayan çalışmalarından haberdardı ki; kendinden emin olarak şu cümleleri kurabildi;
“ o, çok eleştirdiğiniz şeriat düzeni, dinin temelidir.Türkiye’de, KKTC’de, şeriat düzeniyle yönetilmeli” demişti.
Cumhuriyet ve laiklik, neden sizi rahatsız ediyor? diye sordum.
“Bu söyledikleriniz, dinimizin düşmanlarıdır” diye yanıt verdi.
Tam aksine, özgürlüktür.Dolayısıyla, herkes, dinini de, yaşantısını da özgürce yaşama şansına sahiptir. Dediğimde.
“Sizin özgürlük dediğiniz şey, günahkarlıktır. En büyük günahı da kadınlar işliyor.Kadınlar, şeytanın arkadaşıdırlar ve Atatürk denilen en büyük kafir, şeytanı özgür bıraktı.Yani günahkarlığa davetiye çıkardı. Ama Allah’ın izniyle, şeytanı tekrar kapatacağız.” diye saçma sapan bir cümle kurdu.
O an, öfkemi kontrol etme adına, bu saçma konuşmayı sonlandırmak istedim.
Çünkü, karşıdaki kişi, üniversite mezunuydu ama ne yazık ki, kör kütük cahildi.
“Demek ki, Allah, erkekleri o kadar iradesiz yaratmış ki, iradenize sahip çıkacağınız yerde; kadını kapatmakta buluyorsunuz çareyi.Ama merak etmeyin, İnsanlığı ve Türkiye’yi, sizin elinizden yine Atatürk kurtaracak “ diyebildim sadece.
Pişkin pişkin gülerek; “Bekleyin, Atatürk’ünüz dirilip de sizi kurtaracak “ deyince;
“Atatürk, dirilmeyecek elbette; ancak, bıraktığı ruhla, Atatürkçüler, size izin vermeyecek” dedim ve cevabını dinlemeden uzaklaştım oradan.
Arkamdan, “ Türkiye’de, sizin gibi hastalıklı düşünce oranı sadece %20” diye bağırdı ama ben yoluma devam ettim.
Söylediklerimi, canı gönülden inanarak söylemiştim.
Çünkü, Atatürkçü gençler, Atalarının bıraktığı Cumhuriyeti, yok ettirmeyecek kadar onurluydu.
Önce, yasalardan, hatta hayatımızdan, Atatürk’ü ve İstiklal Marşı’nı çıkarmaya çalıştılar; Atatürkçü dernekler tepki gösterdi.
Ardından, milli bayramların kutlamalarını, şu veya bu sebeple iptal ettiler; Atatürkçü gençler, alternatif kutlamalar düzenledi ve sokaklar kendiliğinden doldu taştı.
Kadınların haklarına, dil uzattılar, hatta ileriye giderek, kürtajı yasaklamaya kalktılar, Kadın dernekleri ayaklandı.
Paşaları, gazetecileri ve aydınları, tutukladılar, halk , ne biber gazı ne de TOMAlara aldırmadan,Silivri’yi bastı.
Teröristlerle masaya oturdular, Şehit aileleri ayaklandı.
Yapılanlar da parça parça yapıldı, tepkiler de parça parçaydı.
Ancak, iş, kurumların isimlerinin başındaki T.C ibaresini kaldırmaya gelince, tüm tepki gösterenler kendiliğinden bir araya geldi.
Facebookta başlatılan bir eylemle, 9 milyon kişi, profil isminin önüne T:C ibaresini yazdı.
Çığ gibi büyüyen bu tepki, TBMM’ ne taşındı.
Elbette ki, bu eylemde herkes, aynı dünya görüşüne sahip değildi.
Hatta işi fetişizm boyutunda düşünen de vardı.
Ancak, tek ortak nokta, Cumhuriyete, demokrasiye, insan haklarına ve Atatürk ilkelerine olan inançtı.
Sonuçta, inançlı direnç amacına her zaman ulaşır.
Dolayısıyla, bu eylem de amacına ulaştı ve T:C ibaresini kaldırma kararı geri çekildi.
Yani , T.C’ni , bir kez daha Atatürk kurtardı.
Eminim ki, bu saldırılar durmayacaktır.
Ne de olsa, ABD 50 yıl önce, Orta Doğu’nun şekillenmesine ve Türkiye’nin bölünmesine karar vermişti.
Bu iş için de, Türkiye’nin doğusunda, yıllarca ağalık sistemi altında ezilen halkı, etnik kökeni kullanılarak kışkırtmak seçilmişti.
Ama inanıyorum ki, Atatürkçü düşünce, ne ABD’nin emellerini gerçekleştirmesine, ne de, zamanında Atatürk’ün , toprağa gömdüklerinin tohumlarının, şeriat düzenini getirmesine izin vermeyecektir.
Yani, Türkiye’yi yine Atatürk kurtaracak…..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.