Etkileşim kurmak, beğeni almak, hayatındaki önemli anları paylaşmak… Sosyal medya günümüz insanının vazgeçilmez bir alışkanlığı. Hatta bir çeşit bağımlılık... Her gün dünya üzerinde milyonlarca kişi sosyal medya sayesinde başkaları ile etkileşim halinde yaşıyor. Öyle ki aile, akrabalar, arkadaşlar hatta hiç yüz yüze gelinmeyen takipçiler sadece bir tık uzaklıkta oluyor.
Sosyal medya bilinçli kullanıldığı takdirde pek çok avantaj sunuyor. Özellikle insanların zamanla yarıştığı çağımızda iletişimi kolaylaştırıyor. Ancak sosyal medyanın yoğun kullanılması beraberinde bazı sakıncaları getiriyor. Bunlardan biri de sosyal medyanın, kullanıcıları yalnızlığa itmesi…
Peki nasıl oluyor da her gün yüzlerce kişiyle iletişim kurulduğu halde yalnızlığa sürükleniliyor?
Yalnız ve izole hissetmeye neden oluyor
“Sosyal medyada herkes kendine bir profil oluşturuyor” diyen Gökpınar, “Aslında sanal ortamda bu profili nasıl sunmak istiyorsak öyle sunabiliyoruz. Oradaki profillere baktığımızda gerçek hayatta görüşmediğiniz insanlar var. Belki de yolda gördüğümüzde kafamızı çevirmediğimiz ya da ‘aman şimdi konuşmak istemiyorum’ diyeceğiniz, belki de hiç tanımadığımız bir sürü insandan bahsediyoruz. Dolayısıyla oradaki sayılar artıyor... Fakat içerikte aslında çok daha yalnız ve izole hissetmemize sebep olabiliyor. Çünkü zamanımızı daha çok orada geçirmeye başlıyoruz” diyor.
Takipçi listesi kalabalık olsa da sadece sanal ortamda arkadaşlık kurulduğu için gerçek hayattakinden çok daha fazla sayıda kişiye ulaşılıyor. Ancak bu bir çeşit aldatma olarak yorumlanıyor. Gökpınar'a kulak veriyoruz:
“Aslında bir o kadar az insana ulaşmamıza, yani gerçek hayattan koparak orada onay alma, beğenilme ve paylaşılma ihtiyaçlarına yönelmemize yol açıyor.”
“Benim dışımda herkes çok iyi yaşıyor”
Yoğun sosyal medya kullananlarda yaşanan bir başka yanılgı ise Gökpınar'a göre “Benim dışımda herkes çok iyi yaşıyor” algısı... Gökpınar, bunu daha çok ergen yaşlardaki genç-yetişkin kişilerde gözlemlediklerini söylüyor:
“Sosyal medya platformlarında paylaştıklarımız zaten insanların görüp beğenmesi istenen şeyler. Sosyal medyayı mesleki olarak kullanan kişiler elbette ki en güzel, en kusursuz, en iyi hallerini paylaştığı için insanlarda, özellikle de gençlerde bu algıyı yaratıyor. ‘Herkes geziyor, herkes mutlu, ben niye yapamıyorum, niye ders çalışmak zorundayım, niye böyle yaşıyorum’ diye düşünüyorlar.”
Sosyal medya bilinçli kullanılmalı uyarısı
Sosyal medya artık modern hayatın vazgeçilmezi… Sevinç de üzüntü de bu platformlarda paylaşılıyor. Kişi saniyeler içinde listesindeki bütün takipçileriyle hayatını paylaşabiliyor. Peki hayatımızın bu kadar içine giren sosyal medya nedeniyle yalnızlığa mahkum olmamanın bir yolu var mı? “Bunun için bilinçli kullanıcı olmak gerekiyor” diyen Gökpınar, durumu şöyle açıklıyor:
“Hepimiz sosyal medyayı kullanıyoruz. Aslında çok avantajlı, bilgilendirici ve bilgiye kolay ulaşmayı sağlayan, gerçekten insana çok iyi gelen yanları var. Elbette ki paylaşılma, beğenilme onaylanma ihtiyaçlarını karşılıyor. Ama buralarda kişinin o algıyı tutması lazım. Yani bir fotoğrafı 100 beğeni alıyorsa diğer fotoğrafı 250 beğeni alıyorsa, bu onun için gününü kötü geçirme sebebi olmamalı. Ya da diğer insanlar çok daha popüler, çok daha aktif görünüyorsa, kendisi o kadar görünmüyorsa, bunun sadece kendisinin yarattığı bir profil olduğunun farkında olmalı kişiler. Dolayısıyla sosyal medyayı daha çok bir araç olarak kullanmak gerekiyor. Bir amaç haline dönüştürmek doğru değil.”
Gün içerisinde iş, okul, trafik derken çok fazla kişiye vakit ayırmak mümkün olmuyor. Gökpınar, her şeye rağmen zaman yaratmanın ve gerçek anlamda sosyalleşmenin herkese iyi geleceği önerisinde bulunuyor.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.