• BIST 9549.89
  • Altın 3005.805
  • Dolar 34.5348
  • Euro 36.0249
  • Lefkoşa 17 °C
  • Mağusa 17 °C
  • Girne 19 °C
  • Güzelyurt 15 °C
  • İskele 17 °C
  • İstanbul 5 °C
  • Ankara 8 °C

Yüksek dağlara doğru koşmak, bir solukta…

Kıvanç BUHARA

Yaşam devam ediyor mu? Evet! Soluk alıp veren herkes için, her canlı için yaşam devam ediyor… Nerede, nasıl, neler yaşandı? Bir dakika önce olsa bile; yaşanmış, bitmiş her şey mazide kalmak zorunda! Ve yazarken, anlatırken tüm bu yaşananları… Üzülsek de, yerinsek de, kahrolsak da “geçmişte kalanları” anımsarız sadece… Bir süre sonra, her şey unutulmaya mahkum! *** Bazen geleceği düşünmek… Bazen de geçmişi! “Babam ne zaman ölmüştü?” Çok genç yaşındaydı, otuz beşindeydi galiba… Dört kardeştik… Hepimiz küçük yaşlardaydık; yetim kalmıştık! Hayal meyal anımsıyorum… Düz, siyah saçları vardı babamın! Arkaya doğru tarar, sağdan uzun bir çizgiyle saçlarını ayırırdı! Yurt dışına gitmek için, İngiliz sömürge döneminde çıkarttığı pasaportundaki fotoğrafında iri siyah gözleri dikkat çekiyordu! Zayıf, uzun boyluydu… Elleri büyük, parmakları uzundu! Anımsadığım önemli bir ayrıntı neydi biliyor musunuz? Babam yere çömelip kalktığı zaman dizlerinden bir çatırtı gelirdi… Sanki ayakları oracıkta dizlerinden kopacak gibi… Heyecanlanır, “babama bir şey olacak” diye üzülürdüm! Fakat o hiç aldırmaz, kalktıktan sonra yürüyüp giderdi… Okula gitmiş miydi babam? Bilmiyorum, ancak çok iyi okur, yazardı… Matematiği ise hayret derecesinde iyiydi… Bir hesaplama gerektiğinde, babam çağrılır, ezberden neticeyi oracıkta söylerdi! Her zaman gururla anımsıyorum… Bir Eylül günü, köyümüzün meydanında bilanzada(*) tartılan kuru üzümlerin kaç para tuttuğunu hesap edemeyen köylülerden biri bağırdı… “ Çabuk Veli’nin Cemalı çağırın! Onun hesabı kuvvetlidir. Doğruyu ancak o bulur!” Elimden tutarak beni de götürdü köyümüzün meydanına… “ Haah işte Cemal geldi, sigarayla kahveyi hazırlayın!” Babamın kahvesi ve players sigarası geldikten sonra, soru hazırdı… “On beş bin altı yüz otuz iki okka kuru üzüm sekiz kuruştan kaç lira eder?” Babam bir yudum kahve içtikten ve bir nefes de sigarasından aldıktan sonra… “ Bir tayka bekleyin bakalım…” Sessizce bir şeyler fısıldadıktan sonra, cevabı verdi… Ve her defasında cevap doğru çıkardı… *** 1960 yılının sıcak bir Ağustos günüyü… Avluda tokuç ile çamaşır yıkayan annemin çığlığı yankılandı Trodos dağının tepelerinden… Babam ansızdan düşüp kalmıştı… Toplananlar “öldü galiba” dediler… Büyük insanların arasından baktım babama… İri siyah gözleri açıktı… Ve ağzının kenarından köpüklü su akıyordu… Yüksek tepelere doğru koştuğumu hatırlarım! (*) Ağır yüklerin tartıldığı tartı aleti.

  • Yorumlar 0
  • Facebook Yorumları 0
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Bu yazıya henüz yorum eklenmemiştir.
Yazarın Diğer Yazıları