Pazartesi günkü yazımda ‘’Türkiye solunun Kıbrıs çıkmazı’’ kitabında Abdullah Korkmazhan’ın yazdıkları ve onun üzerimden yorumlarımı yazmıştım.
Bu kitap bir arştırma sonucu ortaya çıkanlardı.
Bu günkü durumu da geçem gün yaşananlar üzerinden yorumlayalım.
İstanbul Beylikdüzü Belediye başkanı. Yaşam vadisi isimli parka bir heykel dikiyor. Heykelin anlatmak ve övmek istediği R.R.Denktaş. Anlatmak istediği Yıkılan Kıbrıs Cumhuriyeti yerine Denktaşın bağımsız bir devlet kurması. Heykelin rölyefinde da Birmleşmiş Milletlerde imzalanan Kıbrıs Cumhuriyeti anlaşmasını simgeleyen bir görüntü var. Görüntüde Makarios, İngiliz Valisi ve diğer imzalayanlar var.
Açılışını CHP Başkanı Kılçtaroğlu yapıyor.
Heykelin dikilişi ile ilgili AK Parti Beylikdüzü Belediye Meclis Üyesi Mücahit Birinci, anıtta Makarios'un da yer aldığı bir karesini paylaşarak sosyal medya üzerinden "(Beylikdüzü Belediye Başkanı Ekrem) İmamoğlu Türk katili Makarios'un heykelini dikti" diyerek kampanya başlatmıştı. Kampanyaya AK Parti İlçe Başkanı İsmail Damat ve diğer partili yöneticiler de iştirak etmişti.
Diğer yandan İstanbul Ülkü Ocakları İl Başkanı Ahmet Yiğit Yıldırım, beraberindekilerle anıtın önünde açıklama yaparak, heykelin Kıbrıs Türklerine büyük bir hakaret olduğunu savunmuş "Bunun sanatla bir ilgisi yok. Sanat adı altında Türk düşmanlığı vardır. Sanat bu işin kılıfıdır. Bu heykel buradan kalkmalı" ifadelerini kullanarak rörlyef’deki Makarios ve İngiliz Valisinin yüzlerini boyadılar, Bu yetmezmiş gibi akşam da yüzlerini parçaladılar.
Olayı adım adım yorumlayalım.
Belediye başkanı bu heykeli dikerken anlayışı şu’’Denktaş Kıbrıs Cumhuriyetini yıktı yerine KKTC’yi kurdu bir kahramandır. Tabi ki heykeli açan CHP Başkanı Kılıçdaroğlu’nun zihniyeti da bu ‘’Kıbrıs fethedilmiştir, Artık toprak verilemez KKTC yaşatılmalıdır’’
AK Partili meclis üyesinin zihniyeti. Sanat kılıfına sığınılarak Türk katili Makarios’un reklamı yapılmaktadır. Altında Türk düşmanlığı yapılmaktadır.
Olaya milliyetçilik girince hemen devreye MHP giriyor ve heykelin önünde toplanarak bir de nutuk atarak hedef gösteriyor ve akşam da rolyefteki iki kişinin başları kırılıyor.
Başka enteresan bir durum. Heykel yapılırken ve rölyef hazırlanırken Kıbrıs Türkü’nün Lider olarak kabullendiği Dr.Küçük unutuluyor veya hatırlanmak istenmiyor onun için ne bir ima ne de başka bir şey yok ve heykelin altın şu ibare yazılıyor.
‘’Bir topluluktan bir Devlet kuran 1983’’ yazılıyor.
Sonuç olarak ortaya çıkan taplo şu.:
2017 yılında yanı 1960 Kıbrıs Cumhuriyeti kuruluşundan 57 yıl sonra KKTC’nin kuruluşundan 44 yıl sonra Türkiyedeki partilerin Kıbrıs’a bakışları:
1- Hiçbir partinin gündeminde Kıbrıs diye bir mesele yok.
2- Tümünün Kıbrıs’a bakış açısı kan döktük aldık noktasında ‘’fethih zihniyeti’’
3- Hal böyle olunca Kıbrıs’ta bir çözüm diye olgunlaşmış veya oluşturulmuş bir politika yok.
4- Heykeli diken Belediye Başkanı, CHP Başkanı. AKP’li Meclis üyesi, MHP’li Ülkü ocakları ilçe başkanı dâhil hiçbirisi kıbrıs ile ilgili konulara vakıf değil ve sanki Kıbrıs Türk’ü 1983’e kadar tolummuş da 1983’de bağımsız devlet olmuş gibi bir yanılgı içinde.
Bütün bunlar Türkiye açısından gayet doğal malum bilmeyen uydurur cinsinden. Anlayabiliyorum fetih zihniyetinde olanlar Kıbrıs Cumhuriyeti anlaşmasını temsil eden rölyefteki Makarios ve İngiliz Valisini Türk düşmanu kabul edilirler ve altına da ‘’toplulukta Devlet kuran 1983’’yazabilirler.
Kıbrıs’daki yansımalara bakıyorum. Her zaman bildiğimiz kesim kendi tarihlerini unutup. Bu heykel ve rölyefi diken Belediye Başkanını kınamakta heykele çaresizlikle saldıranlara alkış tutmaktadırlar. Sanki da Türkiye’nin Kıbrısta çözümsüzlüğü savunmasından daha fazla nemalanmak için sıraya girer gibi. Yazıklar olsun.
Genelde çıkan sonuç da şu: Türkiye'nin hiçbir partisinin Kıbrıs konusunda bir vizyonu yoktur veya müşterek vizyonları ‘’Fetih zihiyetidir’’Kıbrıs’ta da nemalanmakta olan bir kitleyi kendilerine hizmet için kullanmaktadırlar. Acaba bu kitleye Hükümetler da dâhil mi?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.